5 Temmuz 2012 Perşembe

kabuk

temmuz 2012'den. yaralar vardı. yaralar zamanla hep kabuk bağlardı, kuruyana kadar yolunmazdı o kabuklar.. yoksa kanardı. kan kırmızıydı. oysa kırmızı.. kırmızı öyle bir can yakıyor ki siyahı bile esir alıyor. esaretinden kelimeler de payına düşeni alıyor, kavuşamıyorlar. bir cümle edemiyorlar. ayrı ayrı kelimeler ne kadar anlam ifade eder ki diyorlar, etmez. seni dediğinde seviyorum diyen yoksa seni, beni ve onudan ayıran hiçbir şey yoktu. işte birleşemedi o 2 kelime, 2 insan bir araya gelebildiği gibi biraraya gelemedi ve devrik de olsa diyemedi seviyorum seni diye. içinden gelmiyordu artık, içi içini yemişti çünkü. iç'in yaralarıydı onlar da, onun bağlanmayan kabukları.. o kabuk eşşşşşşeğin aklına sokulan karpuz kabuğu değilse, benim bildiğim iyileşemeyecek yara yoktur. o da ne biçim eşek ayol?

Hiç yorum yok: