16 Mart 2023 Perşembe

Üzgünüm

 Üzgün olunca napacağımı bilmez, boş boş ama kaygılı da bir şekilde sekmeler arasında dolanır, kimseyle konuşmak istemem. Konuştuğum insanlara yine de gülücük saçıp saçma sapan espriler yapabilirim. 

Yeterli yoğunluğa ulaşırsa da hiç durmadan ağlarım.

Görseller, sesler, renkler karışır. Bulamayacağımı bilirim de sanki bakinmaya devam ederim etrafa. 

Metaforlarla düşünürüm. Kafamda dönüp duran simgeler vardır, bazen küçük animasyonlar döner içerde, telif hakkı vermeden oynatırım o filmleri. 

Yazarı da yönetmeni de ben olduğum yerlerde cümlelerin sonu hiç olmayabilir, yüklemsiz, öznesiz, nesnesiz uçuşan cümleler bulabilirsiniz. Belki cümlenin başında bir ilham gelmiştir de onu yakalayamadan bir karga alıp kaçmıştır ve içine bir darı tanesi düşmüştür. Meğer bir hüzün tarlası ekilmiş.

Saçma gelebilir ama ben üzgünüm, dağılan kalplere, keşfedilmeyen yeteneklere, tamamlanamayan filmlerin sonlarına ve sanki bize öğretilen milyonlarca ihtimalden en kaotik bir sonu başı belli olmayan bir senaryoya, kıytırık bir telefonla, daha iyisi olma ihtimaliyle sıkışıp çıkamayanlara... 

Şimdi de üzgünüm. Kendine acıyan o küçük halime geri dönüyorum böyle zamanlarda. Yersiz yurtsuz hisseden, havada dolanan kendimle kalıveriyorum. Kalıverdim yine. Ağlıyorum öyle sokaklarda yürürken. Bazen bir müzik çalıyor içimde, hüzünlü yine. Seslerinin içimi cız eden taraflarını sevdiğim kadın müzisyenler var. Onlar da hep gerçek diyor, gitmek diyor, hayal diyor, Merkür retroları diyor. Bana bir şeyler oluyor, acayip şeyler oluyor da diyor. Heyecanlar, hayal kırıklıkları, sonbaharlar, yazlar, yollar, kışlar hatta kuşlar hep dilimizde.

Yine bir hüzün çöküyor.

Dünyanın haline mi üzüleyim yoksa yaşanan felaketlerle aklımın almadığı şeyler yaşanmasına mı dövüneyim bilemiyorum.

İnsan zihninin katman katman olduğuna inancımla, kendi zihnimin karanlık odalarına girip kaybolmaktan korkup kendine bakmakta zorlanan bir de ben var. 

Hiç yorum yok: