12 Şubat 2018 Pazartesi

sağ kolunun hemen uzandığında ulaşabileceği mesafede yerleştirilmiş lif kaynağı, yulaflı, yer fıstıklı, kakaolu tam buğday yeni nesil 'kurabi'ler ile haftanın ilk gününü son günüymüş gibi hissettirip sizi dinlendiren, iyileşmekte direnen sinüslerinize kök söktüren en tarçınlı, zencefilli, limonlu, ballı, karabiberli çayın yanına çok yakışıyor.
diğer kol da günlerdir denize girmelik sıcaklıktaki havanın birden hangi battaniyenin altına saklanacağını bilemediği bir şaşkınlıkla saklanmış kendini sıcak tutmakla meşgul.

ah meşguliyet...
ah insanların verimli çağları.
farkındalık çalışmalarının en yoğununu yapıyorum belki bu hafta. kendini tanıma, doğru yönlendirme çalışmaları içinde iyilik ve eğitim geçen şeyleri bir görev gibi değil de aşkla yapınca aslında o kadar da meşgul olmuyorsun. sonuçta sevdiğin şeyle beraber büyüyor olmak şahane bir his.

dünyaya uzaktan bakınca sorunlar birer toz tanesinden küçük kalıyor ya hani, kendine içerden ulaşmaya ve tanımaya başlarsan da mikro-kozmosun yüceliğinden sorunlara pek yer kalmıyor. işte insan mucizelere tanık oluyor nefesini izleyerek. mucizelere vesile oluyor bir değişime yön vererek. insanların hayatlarına dokunuyor, her değişim ve dönüşümde paylaşımlarına tanık olarak.

şimdi kurabiyelerin tadı damağınızda, burnunuzda bir zencefilli çay kokusu, kulağınızda kış yağmurunun sesi, gözlerinizdeki o tatlı yorgunluğu o tatmin hissinin, kaslarındaki o tatlı ağrıların. Dünya daha güzel bir yer değil mi böyle?

Hiç yorum yok: