19 Haziran 2024 Çarşamba

ruhun çağrısı

 en son geçen ay kabuk değiştirmek üzerine bir şeyler karalamışım. acı macı diyip durmuşum, kocaman harflerle dirençten başka bir şey değil kendimle savaşım.

değişirken ve dönüşürken yaralar almamak, kabuklar bağlamamak kanamamak mümkün değil galiba. 

sorular sorular onlarca soru dolanıyor zihnimde. ne olmalı diyorum? gefiyoga ne olmalı? ben napmalıyım? 

 rüyamda gördüm diye oraya mı gitmeliyim?

aşırılıkları nasıl azaltacağım? 

huzursuz, havada, aidiyetsiz.

uyku öncesi bir mesele için düşünür, rehberlik isterken sorular üşüşmeye başlayınca, huzursuz hissetmeye başladım ve uykum kaçtı. 

ruhun çağrısını dinledin de bir yerlere vardın, şimdi orada olmak hala ruhuna hitap ediyor mu? kalpten olunca bunları düşünmeyi bırakacak mısın?

çocuklar, insanlar, ağaçlar, kediler, çiçekler, gökyüzü başka mı görünür olacak sana? yapmaya devam ettiklerini yapmayı bırakacak mısın? yoksa aynı telaşla önünü görmekte zorlanacak mısın?


telaşenden bilgi vermeye devam mı edeceksin? 

kaygını, korkularını, anlık duygu geçişlerini, kendini kaybedip hıçkıra hıçkıra ağlayışlarını ne yapacaksın?

kullanamadığın o potansiyel ile, ulaşamadığın yerlerden iç çekip uzaklaşacak mısın?

karavan geldi gelmedi derken hiç de rahat ve güvende hissetmiyorum 

aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. 

13 Mayıs 2024 Pazartesi

yeni biri

 kabuk değişimi esnasında da sancı çeker mi acaba canlılar bizim gibi? acı ve ızdırap dünyasında değişmenin de değişmemenin de acı dolu olduğunu düşünüyorum. bugün de geriye kalan hayatımızın ilk günleri. yeni bir hareket anlayışı geliştiriyoruz! aşırı akıldan ve net konuşmaya çalışan taraflarımı daha da sanata davet ediyorum.

sanatın içinde akışkanlığı bulmak isterim. kendi bedenimin derinliklerinde bir keşfe çıkmak, zihnimin ve bedenimin kapasitesini deneyimlemek istiyorum. harekete geçince yaratıcılık kanallarım açıldığından, o zamanlar yazdığım yazılar bile daha akışkan oluveriyor. 

bu hıdırellezde yaratıcılığımın beni ve başkalarını iyileştirmesini diliyorum. içimdeki sanatçıyı beslemek için iznim var ve gerekeni yapmak isterim. yaratıcılığımı geliştirebilirim ve yaratıcılığımı dinledikçe yaratıma yaratıcıma ulaşırım. 

20 Ocak 2024 Cumartesi

Değer ve değersizlik üzerine.

 Değer ve değersizlik üzerine.

Bu hafta 31. yaşımı kutladık. Doğum günleri üzerinden kendi değerimi hissetmeye çalışmadığım ilk doğum günüm oldu diyebilirim. Varoluşumun gereksiz olduğu, olmasam daha iyi olur diye düşüne düşüne geçen onlarca yıl oldu.

Kendi yaşam öykümü anlatırken 10lu yaşlarda duyduğum bir konuşma çok belirleyici olmuş idi. Serada çalışan anneme yardim ederken, o bana hamile olduğunu öğrendiğinde beklenmedik bu hamilelik için, aldirmayalim dedik. Belki oğlan olur' cümlelerini kuruyordu bir yabancıyla, benim duyduğumu bile bilmeden. O zaman çok belirgin bir mesaj işlemişti içime. Ben zaten istenmeyen bir çocuğum. Bu mesajı pekiştiren seni zaten çingenelerden aldık ya da çingenelere vereceğiz diye dalga geçen ablalarımın eklediği, güçlendirdiği mesajları saymıyorum bile. Doğal olarak geniş bir aileye yakın oturan 5kisilik çekirdek ailemizden çatışmalar, özellikle de hiç yönetilemeyen kardeş çatışmaları da bu inancımı hep pekiştirdi. Onlar çatışmalar yaşadıkça ben olmasaydım böyle olmazdı, ancak ben gidersem bunlar düzelir diye bir inanç da belirdi. Yıllarca siktirolup gitmem lazım bu evden, çok uzaklara gitmem lazım diye diye yaşadım günlerimi. Hep çok uzaklara gitmem lazımmış gibi hissettim. Gidersem sanki her şey düzelecek gibiydi. Gitmek için, kaçmak için hep yollar aradım. Yurtdışına gitmek için lisans hayatım boyunca çabaladım durdum. Gittim de , 4ay Amerika, 6 ay Almanya, 2ay Budapeşte, ara ara 1 haftalık 10gunluk çeşitli projeler. her ne fırsat bulsam yollara düştüm, yollarda olmadığında da gitmek vardı hep dilimde.

Ne problemler çözüldü, ne ben gidersem her şey düzelir fikri geçti içimden. Hatta varlığımın yarattığı çatışmaların aile içinde iletişim için işlevli bir parçası olduğunu anladım. Varlık ve varoluş kavramlarının beni getirdiği noktada, doğumun gerçekleşmiş olmasının kendi başına değerli olmak için yeterli olduğunu anlıyorum. anladığımı kelimelerle anlatmanın bu kadar zor olduğunu hatırlamıyorum.

söz ötesi bir yerde, sadece gerçeklik var. BEN VARIM. Var olmaya hakkım var.