hayatın akışının
içinden geçtim, diye anlatıyor şehir yaşantısının günlük koşturmacasına çok sık
dahil olmayan adam.
şehirler, kalabalıklar, içten yanmalı motor gürültüleri,
kırmızı ışıkta geçmeye çalışan yayaların ayak tıkırtıları, alışveriş
merkezlerinde hava dolaşımını sağlayan kapılar, çocuk ağlamaları, kuğu ve martı
çığlıkları doluydu.
adam sadece simitçilerin, gül satıcılarının, taksi
şoförlerinin ve gazete bayisinin önünden geçerek akışa dahil oluverdi,
kalabalıkların içinden geçerek, kimseye
çarpmadan adeta ahenkle dans ederek, büyük bir ustalıkla fötr şapkasını, ince
uzun şemsiyesini ve kabanını alarak yola devam etti. kendi deyimiyle hayatın
akışının içinden geçti.
akış teorisi bulunalı çok olmadı, 90lı yıllarda yazıldı
çizildi.
oysa yunan mitolojisi kairos ve kronos olarak zamanı ikiye
ayıralı binlerce yıl geçti.
nereye gittiysem bir şairin benden önce oraya uğramış
olduğunu gördüm diyor Freud.
Kronos; yıl, ay, hafta, gün, saat olarak ifade ettiğimiz
zamanı tanımlar. Hayatımız boyunca arkasından koşup yetişemediğimiz zaman
Kronos'tur. Kairos ise aynı zamanda fırsatlar tanrısı olarak bilinen ve zamanı
an olarak tanımlayan Eski Yunan tanrısıdır.
kronosun bir çeyrek saat kadar aktığı, kairosun kendini
yüzyıllar geçmiş gibi hissettirdiği bu zaman diliminde, çiçekçi kadının
uzattığı kasımpatıları alıp Ankara'nın eskicilerinin, her ayın ancak üçüncü
pazarları günü kurulan alanına gitti.
'Antika Pazarı'na. sanki yıllar önce İzmir'de uğradığı bit
pazarından daha cafcaflı parçalar arıyordu gözü. Aslında bir kutu arıyordu,
Osmanlı'dan kalma, içine mücevher koyulan, içi kırmızı kadife kumaşlı bir kutu.
Kutunun içinde bir mesajla ve yanında kasımpatılarla
iletecekti, haberin geleceğini bilmeyen artık telaşsız ve yine de gözleri yaşlı ve içinde hep minik bir umutla bekleyen kadına.
uzun yıllar geçmişti, mesajın iletilmesinin ardından.
nitekim mesaj yerine beklenilen zaman aralığından çok çok öteye, birkaç sonraki
mevsimlere sarkmıştı.
kutunun da yolculuğuydu ya bu, kadife kumaşa iliştirilmiş
altın top başlı bir iğne vardı üzerinde. nice sırlar taşıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder