sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2018 Salı

Nepal'den gelen bir mesajdan alıntıdır.
Sevgiyle❤

Sevgi dolu bir insan olmanın yolunun önce kendini sevmekten geçtiğini gördüm, anladım. Bundan sonra yaşadığım her ilişkide ”almak için vermeye” gerek duymadan, sevginin asıl kaynağına ulaşıp kalbimden akmasına niyet ediyorum.
İsteklerime ulaşmamda en büyük engelin ”korkularım” olduğunu gördüm, anladım. Her daim Tanrı’nın elinin sırtımda olduğunu bilip güvenle ve teslimiyetle yaşamayı seçiyorum.
Hayat sahnesinde sadece ve sadece benden yansıyanların oynandığını, bu tek kişilik oyunda suretler değişse de konuşanın hep kendim olduğunu gördüm, anladım. Hiç kimseye kırılmadan, kızmadan, suçlamadan yaşadığım olaylarla sahip olduğum inançlar arasındaki bağı kolaylıkla fark etmeye ve bana artık hizmet etmeyen inançlarımı değiştirmeye niyet ediyorum.
Yaşadığım acıların mevcut zanlarımdan, sahipliklerimden, bağımlılıklarımdan, şartlanmalarımdan ve duygusallıklarımdan kaynaklandığını gördüm. Acıya ihtiyaç duymadan bunları fark edip kolaylıkla arınmaya niyet ediyorum.
Hayatımın sorumluluğunu kendimden başka her kime veriyorsam gücümü de ona teslim edeceğimi gördüm, anladım. Gücümü elime alarak yürümeyi seçiyorum.
Nefsime ağır gelen şeylerin içinde bir hayır olduğunu gördüm, anladım. Bu duyguların içinde boğulup kalmadan, gelişerek ve büyüyerek çıkmaya niyet ediyorum.
Yalnız hissetmenin, kendimi Tanrı’dan ayrı görmenin bir sonucu olduğunu gördüm, anladım. Bedenimi O’nunla aramda çizilmiş bir sınır olarak algılamaktan çıkıp sonsuzluğu hissetmeye niyet ediyorum.
Değerimi bir başkasının biçmesine gerek duymanın, kendime değer vermemekten kaynaklandığını gördüm, anladım. Her insanın içine özenle yerleştirilmiş hediyeler olduğunu bilmeye ve bana ait olanları fark etmeye niyet ediyorum. Değerli ve özel olduğumu her hücremle hissetmeyi seçiyorum.
Genleri aktarılanların sadece fiziksel özellikler, yetenekler ve hastalıklardan ibaret olmadığını, ait olduğum soyda yapılanlardan benim de sorumlu olduğumu gördüm, anladım.Bunları fark edip dönüştürmeye niyet ediyorum.
Başkaları gibi olmaya çalışmanın beni kendimden uzaklaştırdığını gördüm, anladım. Kim olduğumu bilmeyi, kendimi tanımayı ve kendim olarak fark yaratmayı seçiyorum.
Sevmediğim bir işi yapmanın emek vermek değil, kendimden vermek olduğunu, bunun kendime yapacağım en büyük kötülük olduğunu gördüm, anladım. Yeteneklerimle uyum içinde, sevgiyle üretmeyi ve kazanmayı seçiyorum.
Dünyada ve hatta evrende olan biten her şeyde benim de payım olduğunu, ben değiştikçe dünyanın(dünyamın) da değiştiğini gördüm, anladım. Dünyamı güzelleştirmeye niyet ediyorum.
Her anım için şükredeceğim bir hayatı seçiyorum.
Güneşimiz hep parlasın. 2018 bize ihtiyacımız olanı getirsin!


14 Aralık 2017 Perşembe

50 günün ardından

yaklaşık 6 hafta, Budapeşte'de yerleşik bir hayatta şehrin tüm ara sokaklarını keşfe çıkarken, tarihi ve mimarisi hakkında merak uyanıp, insanların rutinlerindeki koşturmacasına şahit olurken, her anın kıymetini, geçmişi ve geleceği görüyor belki insan.
50 gün ülkeden uzakta, yine dilini anlamadığın insanların arasında o kadar çok kalıp, memlekete dönünce birkaç gün sokakta Türkçe konuşan insanlar garip gelebiliyor. sonra normalleşiyor yine.
sokaklarda karşılaştığın yüzlerce yeni yüze rağmen, rastgele giriverdiğin bir kafedeki o tanıdıklık hissi aslında seyahat etmeye sebep o arayışın, merakın cevabı oluveriyor. gittiğin her yerde, konuştuğun her yeni kimsede biraz daha kendini buluveriyorsun, sanki kayıp parçalarını birleştirmek için çıktığın o yolculukta, enerjiyi bulmaya ve paylaşmaya devam ediyorsun.

50 gün dile kolay, zaten çoook uzun süre aynı yerde kalıp bağlanmadığın için yatağını bile hiç yadırgamıyorsun, her gün ayrı bir heyecan oluyor. bu süreçte Avrupa tarihi ve Osmanlı tarihine dair birçok eser görüp tarihin tozlu sayfalarına, tozları yutup anlatan insanlar ile tanık oldum ben de. Komünist dönemin o dönemlerde birebir tanık insanlarla sohbet etme fırsatı buldum. Zorla ezbere öğretilen tarihi hiç öğrenememiş biri olarak, daha içinde bulunarak bir şeyleri görerek/dokunarak ve (benim için en önemlisi) hissederek öğrenmeyi başardığımı sanıyorum.

budapeştede bir anaokulunda çocukların ingilizce konuşmalarına bir motivasyon sağlarken, bir yandan okul saatleri içindeki oyun saatleri-bale-yüzme dersleri-fiziksel aktiviteleri sırasında onlarla beraber vakit geçirdim ve ara ara beraber yoga da yaparak çok keyifli birkaç hafta geçirdim. çocukların yetiştirilme tarzları daha farklı olduğundan uyum becerilerini, davranışlarını, oyunlarını izlemek, aynı dili konuşmadığımız için bazen hayalet gibi hissettirse de, aynı oyun dilini konuşarak çok eğlenmeye de sebep oluyor. her sabah 3-5 yaş arası çocukların seni görünce Gefiiiii diye bağırıp koşarak sarılmasının verdiği mutluluk, bambaşka bir mutluluk türü.

öyle işte bir kısmı böyle, dünya güzelleştirebildiğimiz bir yer. mutluluğu nasıl tanımladığımızla da alışkanlıklarımızı, heyecanlarımızı, bizi mutlu(!) edecek kalp çarpıntılarını arayıp bulabileceğimiz bir yer.
uğradıysak dünyaya hangi sebeple
o sebepten çıktık o yolu keşfe.
namaste.