bu blogun küçük bir yeni yıl geleneği olsun, sene sonunda geçen seneye dair birkaç kelam etmek. aslında bu sene yoğunluğundan mıdır nedir daha uzun hissettirdi her zaman kendini, şimdi torbamdakilere bakıyorum da onlarca insan, onlarca kelam ve deneyim girmiş içine. hepsi ayrı hisler, ayrı tadlar bırakmış aklımızda ve kalbimizde.
yoga
mezuniyet
şifa
seyahat
nirvana
wonderful
budapeşte
balkanlar
çocuk
mandala
geçen sene bir spoiler verip namaste demiş, ardından yoga eğitmenliği için hummalı bir çalışmaya koyulmuştum. şubat ayında üniversiteden mezun olup diplomamı alırken, aynı zamanda Evreka'da (linkte bahsedilen kadının sonradan yoga hocası olarak evine gideceğimi kim bilebilirdi?) çalışıp para biriktirip kendimi Mısır seyahatime hazırlıyordum, ocak-şubat aylarında yaşanan pek talihsiz bir rahatsızlık (bedenimin iyilik halinin azalması) haziranda yine nüksedince, planlar değişti ve bir şekilde alanyada kalınca tesadüfen yeni açılmakta olan bir okuldan iş teklifi alıp işe başladım, yeni açıldığı haliyle bile işlerin yürümeyeceğini anlayıp işi bırakmış ve yoga derslerine ağırlık vermiş idim. 2 ay devam eden derslerde spontanlığın heyecanı ve ritmiyle keyifli dersler vermiş, sonra da budapeşteye bir anaokulunda gönüllü olarak bulunmaya gidip dönüşte de ufak bir balkanlar gezisi yapıp döndüm. döndüğümün hemen ardından da istanbula çocuk yogası eğitmenliği için bir eğitim almaya gittim ve şimdi de dünyanın başka bir ucu kiev'den yazıyorum.
bu sene başlangıçları ve bitişleriyle gelecek seneye dair ümit vermeye devam ediyor her ne olduysa ve olacaksa. birkaç yıl önce yılbaşı öncesi dilediğim her şeyin aynı sene içinde olmasa da gerçekleştiğini görmüş olmamdan ötürü mutluyum, çünkü gerçekten yaşadığımı hissettiren hatıralarımı hep o gerçekliklerle edindim. onlarca kilometre yol gidip, daha çok hayal kurmama sebep olan güzelliklerle karşılaştım. bu seneden dileğim, wonderful life ımla beraber, düzenli, bol seyahatli, gezmeli görmeli yazmalı bir yıl. yazdıkça gerçeğe dönüşüveriyor hayaller.
sevgiyle.
seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Ocak 2018 Pazartesi
14 Aralık 2017 Perşembe
50 günün ardından
yaklaşık 6 hafta, Budapeşte'de yerleşik bir hayatta şehrin tüm ara sokaklarını keşfe çıkarken, tarihi ve mimarisi hakkında merak uyanıp, insanların rutinlerindeki koşturmacasına şahit olurken, her anın kıymetini, geçmişi ve geleceği görüyor belki insan.
50 gün ülkeden uzakta, yine dilini anlamadığın insanların arasında o kadar çok kalıp, memlekete dönünce birkaç gün sokakta Türkçe konuşan insanlar garip gelebiliyor. sonra normalleşiyor yine.
sokaklarda karşılaştığın yüzlerce yeni yüze rağmen, rastgele giriverdiğin bir kafedeki o tanıdıklık hissi aslında seyahat etmeye sebep o arayışın, merakın cevabı oluveriyor. gittiğin her yerde, konuştuğun her yeni kimsede biraz daha kendini buluveriyorsun, sanki kayıp parçalarını birleştirmek için çıktığın o yolculukta, enerjiyi bulmaya ve paylaşmaya devam ediyorsun.
50 gün dile kolay, zaten çoook uzun süre aynı yerde kalıp bağlanmadığın için yatağını bile hiç yadırgamıyorsun, her gün ayrı bir heyecan oluyor. bu süreçte Avrupa tarihi ve Osmanlı tarihine dair birçok eser görüp tarihin tozlu sayfalarına, tozları yutup anlatan insanlar ile tanık oldum ben de. Komünist dönemin o dönemlerde birebir tanık insanlarla sohbet etme fırsatı buldum. Zorla ezbere öğretilen tarihi hiç öğrenememiş biri olarak, daha içinde bulunarak bir şeyleri görerek/dokunarak ve (benim için en önemlisi) hissederek öğrenmeyi başardığımı sanıyorum.
budapeştede bir anaokulunda çocukların ingilizce konuşmalarına bir motivasyon sağlarken, bir yandan okul saatleri içindeki oyun saatleri-bale-yüzme dersleri-fiziksel aktiviteleri sırasında onlarla beraber vakit geçirdim ve ara ara beraber yoga da yaparak çok keyifli birkaç hafta geçirdim. çocukların yetiştirilme tarzları daha farklı olduğundan uyum becerilerini, davranışlarını, oyunlarını izlemek, aynı dili konuşmadığımız için bazen hayalet gibi hissettirse de, aynı oyun dilini konuşarak çok eğlenmeye de sebep oluyor. her sabah 3-5 yaş arası çocukların seni görünce Gefiiiii diye bağırıp koşarak sarılmasının verdiği mutluluk, bambaşka bir mutluluk türü.
öyle işte bir kısmı böyle, dünya güzelleştirebildiğimiz bir yer. mutluluğu nasıl tanımladığımızla da alışkanlıklarımızı, heyecanlarımızı, bizi mutlu(!) edecek kalp çarpıntılarını arayıp bulabileceğimiz bir yer.
uğradıysak dünyaya hangi sebeple
o sebepten çıktık o yolu keşfe.
namaste.
50 gün ülkeden uzakta, yine dilini anlamadığın insanların arasında o kadar çok kalıp, memlekete dönünce birkaç gün sokakta Türkçe konuşan insanlar garip gelebiliyor. sonra normalleşiyor yine.
sokaklarda karşılaştığın yüzlerce yeni yüze rağmen, rastgele giriverdiğin bir kafedeki o tanıdıklık hissi aslında seyahat etmeye sebep o arayışın, merakın cevabı oluveriyor. gittiğin her yerde, konuştuğun her yeni kimsede biraz daha kendini buluveriyorsun, sanki kayıp parçalarını birleştirmek için çıktığın o yolculukta, enerjiyi bulmaya ve paylaşmaya devam ediyorsun.
50 gün dile kolay, zaten çoook uzun süre aynı yerde kalıp bağlanmadığın için yatağını bile hiç yadırgamıyorsun, her gün ayrı bir heyecan oluyor. bu süreçte Avrupa tarihi ve Osmanlı tarihine dair birçok eser görüp tarihin tozlu sayfalarına, tozları yutup anlatan insanlar ile tanık oldum ben de. Komünist dönemin o dönemlerde birebir tanık insanlarla sohbet etme fırsatı buldum. Zorla ezbere öğretilen tarihi hiç öğrenememiş biri olarak, daha içinde bulunarak bir şeyleri görerek/dokunarak ve (benim için en önemlisi) hissederek öğrenmeyi başardığımı sanıyorum.
budapeştede bir anaokulunda çocukların ingilizce konuşmalarına bir motivasyon sağlarken, bir yandan okul saatleri içindeki oyun saatleri-bale-yüzme dersleri-fiziksel aktiviteleri sırasında onlarla beraber vakit geçirdim ve ara ara beraber yoga da yaparak çok keyifli birkaç hafta geçirdim. çocukların yetiştirilme tarzları daha farklı olduğundan uyum becerilerini, davranışlarını, oyunlarını izlemek, aynı dili konuşmadığımız için bazen hayalet gibi hissettirse de, aynı oyun dilini konuşarak çok eğlenmeye de sebep oluyor. her sabah 3-5 yaş arası çocukların seni görünce Gefiiiii diye bağırıp koşarak sarılmasının verdiği mutluluk, bambaşka bir mutluluk türü.
öyle işte bir kısmı böyle, dünya güzelleştirebildiğimiz bir yer. mutluluğu nasıl tanımladığımızla da alışkanlıklarımızı, heyecanlarımızı, bizi mutlu(!) edecek kalp çarpıntılarını arayıp bulabileceğimiz bir yer.
uğradıysak dünyaya hangi sebeple
o sebepten çıktık o yolu keşfe.
namaste.
29 Ekim 2017 Pazar
sonbahar-keşif
bütün sonbaharlarımı seyahatlerde geçirmek istiyorum diye geçti az önce içimden.. çünkü sonbaharın renkleri hatıraları renklendiriyor. arkada şöyle bir müzik çalıyor ve devam ediyor playlist.
şimdi evden 2500km uzakta, bir hostel odasında, soğuk bir günde kendi kendinle kalmanın vazgeçilmez huzuru, sevdiklerine manen daha yakın ve özlemle, aynı zamanda kendini gerçekleştirebilme şansına sahip olma hissinin tatminiyle oturuyorum, bir yandan da flohmarkt(bitpazarından) aldığım moka pot'la demlediğim kahveyi yudumlarken... belki biraz şımarık, kendinden emin, doğru zamanda doğru yerde olduğum inancıyla, ilerisi için çok güzel olacağını umduğum bir noktadayım. çünkü yanımdakiler, beni tekrar kıymetli hissettirenler.
bunların hepsi bir günde inşa edilmedi, kaç yıldır kendi uğraşlarımla, sevdiklerimin maddi manevi destekleriyle, lisede hayallerini 'want to' kalıbında 'I want to travel the world' cümlesini onlarca kez kurmuş çocuk olarak şimdi yavaş yavaş bunu gerçekleştiriyorum.
işte birkaç yıl önce sorsalar aklıma bile gelmeyecek şeylerden biri yaşanıyor şu an. aslında son 4 senedir sık sık seyahatlere çıkmaya çalıştım, farklı değişim projeleri arayıp bulup giderken, arkadaşlarla ya da bazen tek başıma haftasonu gezilerine gittim, en son uzun bir Avrupa gezisini (Almanya-İtalya-Fransa(birkaç saatliğine)-Portekiz-İspanya-Türkiye olarak 3 haftada tek başıma, gittiğim ülkelerde tanıdığım arkadaşlarımın yanlarında konaklayarak yarı-bağımsız olarak tamamladım.
aslında şimdi daha önce hiç olmadığı kadar, metropol bir şehri özgürce, sokak sokak tek başıma tanıyarak geziyorum. 6 haftada keşfedebileceğim kadar çok noktasını görmeye çalışarak, ancak hiç acele etmeden, tadını çıkararak, sindire sindire, yarına aldığım şehir operasının biletinin heyecanıyla dolaşıyorum tüm sokakları. dahil olduğum projede, bir anaokulunda çocuklarla iç içe, kültürün ve çocuk yetiştirmenin etkilerini gözlerken, sokaktaki insanların simalarını, duruşlarını izliyor, evsizlerini, delilerini, hayatın kendisini görüyorum bir şekilde. şimdiye kadar hiç olmadığı kadar tanıyorum bir şehri, internetten aldığım tiplerle ve rastgele geçtiğim sokaklarda karşılaştığım devasa sanat eserleriyle, nehrin kıyısında gün geceye dönerken artan trafikle ve toplu taşımanın gücüyle gördüğüm manzaralar büyülüyor beni.
gittiğim yerlerin ufak bir listesini yapıp zaman içinde güncelleyeceğim belki,
yine de şimdiye kadar en etkilendiğim yerlerden birisi ölümü bu denli onurlandırmalarına hayran olduğum
Kerepesi Cemetery idi.
Fisherman's Bastion
Gellert Hill corvinus üniversitesinin hemen yanındaki köprüden geçip tırmanabilir, heykelin devamından yürüyerek Felsefe bahçesine ulaşmak mümkün.
The Garden of Philosophy
Parliement building
Szentendre köyü
Heroes Square
Ecseri Bolhapiac (bit pazarı)
Devlet Opera Binası
Szimpla Kert (ruin pub)
DBC Hostel mimarisi
Central Market Hall
Corvinus Üniversitesi
Tabakgasse Sinagogu (Dohany Sokağı Sinagogu)
New York Kafe
City Park
Şehre en güzel adapte olmanın yollarından biri de vaci utca'da christmas marketin olduğu noktada Free walking tour'lara katılmak.
şimdi evden 2500km uzakta, bir hostel odasında, soğuk bir günde kendi kendinle kalmanın vazgeçilmez huzuru, sevdiklerine manen daha yakın ve özlemle, aynı zamanda kendini gerçekleştirebilme şansına sahip olma hissinin tatminiyle oturuyorum, bir yandan da flohmarkt(bitpazarından) aldığım moka pot'la demlediğim kahveyi yudumlarken... belki biraz şımarık, kendinden emin, doğru zamanda doğru yerde olduğum inancıyla, ilerisi için çok güzel olacağını umduğum bir noktadayım. çünkü yanımdakiler, beni tekrar kıymetli hissettirenler.
bunların hepsi bir günde inşa edilmedi, kaç yıldır kendi uğraşlarımla, sevdiklerimin maddi manevi destekleriyle, lisede hayallerini 'want to' kalıbında 'I want to travel the world' cümlesini onlarca kez kurmuş çocuk olarak şimdi yavaş yavaş bunu gerçekleştiriyorum.
işte birkaç yıl önce sorsalar aklıma bile gelmeyecek şeylerden biri yaşanıyor şu an. aslında son 4 senedir sık sık seyahatlere çıkmaya çalıştım, farklı değişim projeleri arayıp bulup giderken, arkadaşlarla ya da bazen tek başıma haftasonu gezilerine gittim, en son uzun bir Avrupa gezisini (Almanya-İtalya-Fransa(birkaç saatliğine)-Portekiz-İspanya-Türkiye olarak 3 haftada tek başıma, gittiğim ülkelerde tanıdığım arkadaşlarımın yanlarında konaklayarak yarı-bağımsız olarak tamamladım.
aslında şimdi daha önce hiç olmadığı kadar, metropol bir şehri özgürce, sokak sokak tek başıma tanıyarak geziyorum. 6 haftada keşfedebileceğim kadar çok noktasını görmeye çalışarak, ancak hiç acele etmeden, tadını çıkararak, sindire sindire, yarına aldığım şehir operasının biletinin heyecanıyla dolaşıyorum tüm sokakları. dahil olduğum projede, bir anaokulunda çocuklarla iç içe, kültürün ve çocuk yetiştirmenin etkilerini gözlerken, sokaktaki insanların simalarını, duruşlarını izliyor, evsizlerini, delilerini, hayatın kendisini görüyorum bir şekilde. şimdiye kadar hiç olmadığı kadar tanıyorum bir şehri, internetten aldığım tiplerle ve rastgele geçtiğim sokaklarda karşılaştığım devasa sanat eserleriyle, nehrin kıyısında gün geceye dönerken artan trafikle ve toplu taşımanın gücüyle gördüğüm manzaralar büyülüyor beni.
gittiğim yerlerin ufak bir listesini yapıp zaman içinde güncelleyeceğim belki,
yine de şimdiye kadar en etkilendiğim yerlerden birisi ölümü bu denli onurlandırmalarına hayran olduğum
Kerepesi Cemetery idi.
Fisherman's Bastion
Gellert Hill corvinus üniversitesinin hemen yanındaki köprüden geçip tırmanabilir, heykelin devamından yürüyerek Felsefe bahçesine ulaşmak mümkün.
The Garden of Philosophy
Parliement building
Szentendre köyü
Heroes Square
Ecseri Bolhapiac (bit pazarı)
Devlet Opera Binası
Szimpla Kert (ruin pub)
DBC Hostel mimarisi
Central Market Hall
Corvinus Üniversitesi
Tabakgasse Sinagogu (Dohany Sokağı Sinagogu)
New York Kafe
City Park
Şehre en güzel adapte olmanın yollarından biri de vaci utca'da christmas marketin olduğu noktada Free walking tour'lara katılmak.
5 Eylül 2017 Salı
bir süredir takip ettiğim gezi bloggerlarının işimden seyahate çıkmak için istifa ettim yazılarına bakıp bakıp ben de kurumsal hayatımdan istifa edip bir küçük seyahate çıkıyorum. aslında seyahat etmek için istifa etmedim. özgürlüğüm için etmiş olabilirim. bi de biraz hayat seyahatinin ta kendisine yeniden çıktım da, bunu bir yurt dışı gezisiyle de pekiştiriyorum. çünkü yol arkadaşım, o hayatın kendisine doğrudan bir yolculuk... bambaşka, içimizi ısıtan hislerle çıkıyoruz yola.
yol öncesi havalimanı sabahlamalarında yazdığım blog yazılarına da selam olsun diye, yola çıkmadan bu seyahat-istifa ilişkisinden bahsetmek istedim, bahsettim geçti çok şükür. şu an yeni yollara, en yeniye doğru, hiç bilmediğimiz, görmediğimiz kültürlere birlikte gidiyoruz. hem birbirimizi keşfetmeye hem aslolana gidiyoruz, diye hissediyorum. hisler aradaki temiz enerjiyle, canının yandığını bile hisseder halde olabiliyor bazen. öyle de bi özel, öyle de güzel hissettiriyor.
kafalar biraz karışık olsa da, yolların bize iyi geleceğini biliyoruz. en güzeli birlikte kaçıyoruz. kaçmanın korkaklık değil de daha çok cesaret gerektirdiği bir noktada, sevgiyle yollarımıza ışık tutuyoruz.
kutsal yollar :)
yol öncesi havalimanı sabahlamalarında yazdığım blog yazılarına da selam olsun diye, yola çıkmadan bu seyahat-istifa ilişkisinden bahsetmek istedim, bahsettim geçti çok şükür. şu an yeni yollara, en yeniye doğru, hiç bilmediğimiz, görmediğimiz kültürlere birlikte gidiyoruz. hem birbirimizi keşfetmeye hem aslolana gidiyoruz, diye hissediyorum. hisler aradaki temiz enerjiyle, canının yandığını bile hisseder halde olabiliyor bazen. öyle de bi özel, öyle de güzel hissettiriyor.
kafalar biraz karışık olsa da, yolların bize iyi geleceğini biliyoruz. en güzeli birlikte kaçıyoruz. kaçmanın korkaklık değil de daha çok cesaret gerektirdiği bir noktada, sevgiyle yollarımıza ışık tutuyoruz.
kutsal yollar :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)