15 Ağustos 2016 Pazartesi

In vino veritas

Dünyanın bir ucundan, italyanın en güney doğu ucundan yazıyorum bu yazıyı, paylasmam zaman alacak olsa da, dalgaların sesinde, yine dilini bilmediğim insanlarin gürültüsünde ve yöre alkolü karışmış halimle düşünmek ve yazmak çok keyifli. Bugün haritayı açıp, ionia ve adriatik denizlerinin ayrıldığı noktanın otranto mu leuca mı olduğunu tartışılan yeryüzünden geçtim. Leuca değilmiş dostlar göründüğü gibi.
Otranto imiş, otranto kelimesiyle anagram yaptığınızda yazdığınız toranta da güzel anıları için geri dönen insan gibi bir anlama geliyor. Giden otrantoya mutlaka geri dönüyormuş efsaneye göre :) tam da denizlerin kesiştiği yere. Liman kenti otranto, her liman kenti gibi enerjilerin karıştığı, ruhların kendini yeniden bulduğu bir yer. Güzelliğine, sahiline, denizine, tarihine ve tipik yemeklerine hayran kalıyorsunuz.
Aslında çömleklerinden limanına, ikliminden ağaçlarına her şey öyle aynı ki ege akdeniz kıyılarımızla. Palmiyelerinden, zakkumuna, turunçgillerinden zeytin ağaçlarına her şey neredeyse aynı görünüşte. Hıristiyan kültür kiliselerle ve mimari yapılarla gösteriyor kendini en çok. Aslında o kadar aynıyken bu kadar farklı olmamızı başka türlü açıklayamadım kendimce. İslamin gündelik hayata yansımalarını, birbirimize tahammülümüzün hic kalmayisini buradaki insanların huzur içinde olup, zenginlik içinde yaşamasalar da, 60 yaşlarında bile 40 görünecek kadar sağlıklı ve dertlerini dert etmeyecek kadar mutlu yaşadıklarını gördüm bizzat. Felicita.. biraz şarap ve ekmeğin ne kadar mutlu edebileceğini görüyoruz aslında. Bu güzelliklere şahit olmayı hiçbir şeyle değişemeyeceğim sanırım.

Hiç yorum yok: