23 Şubat 2012 Perşembe

silik

varlığı yokluğu bir, benim gibi, bir insan siliklikten asla kurtulamaz.
yabancılara kendini açamaz. bedenine en ufak dokunuşlar da onu 'huy'landırmaktan başka bir işe yaramaz. bedenine kuramadığı hakimiyeti başkalarının kendisine kurabilitesinden kaçar aslında. kimse kimseye hakim olmasın. her konuya 'hakim' hanımlardan beylerden de kaçalım artık. biraz bırakalım yalanları da söylemeyi de  herhangi şeyleri.

geleceğe notlar

veremediğim not uzay boşluğunda galiba, vereceğim not güzel bir senaryoda.önemlibir insana.ne olursa olsun ulaşacak bir not bu seferki. senaryo işte.güzel her haliyle ve eski.eskiden korkularım artık savaştığım şeyler olduğunda savaş da korkulu hala geldi. şimdi kaybetmekten korktuğum insanlar var ki, bu hale gelmeyi başarmaları bile çok önemli ben önemli bir insan olmasam dahi.

3.5

saatlerce ve saatlerce insanlarla aynı masada oturuyoruz.grupcak oturmalara hiç alışık değilim, alışıyorum ve seviyorum böyle ortamları. pnar arkadaşlarım arasındaki rolümü çok merak ediyor, ben de ediyorum. takıldığım insanların neden benle takıldıklarını bilmemekle beraber ben de neden onlarla takıldığımı bilmiyorum.ama sadece saatlerce konuşmaktan sıkıldım. yeni mekanlarda güzel kahveler özlemi içerisindeyim. boş boş oturmaktan kendime vakit ayırmıyorum.

01:53:07

süresi bir insanla telefonda konuşabildiğim maksimum süre. bu insan dopdulu, kendinden emin, her şeyin farkında ve istanbulda.konuşmayı çok seviyor, her şeyi anlatmadığı halde yüzeysel anlattığı haliyle bile birbirimize itiraflar ettirebiliyoruz. benim gibi muhtemelen ketum bi insana bile birçok şeyi anlattırma özgüvenini veriyor. o ilerde büyük adam olduğunda ki muhtemelen devlet adamı, şantaj yapabilecek çok koz var elimde nihohhayt. boşluk dolduran aşklardan çekinmeli insan.. aşk en az 3 kişiliktir ki ben hep 3. oldum biyerlerde. 3. kardeş, 3. lise, 3. arkadaş hem de 3 kere. üçyüzotuzüçç

bakbirvarmışbiryokmuş

çim olmayan çimliklerde bahar gelmiş gibi davranarak masalara oturmayan gençler, yanlış masalarda olduklarından şüphelenip içlerinde kopan fırtınalardan açıyorlar mevzuları. mevzularda platoni de çok. sana platonik olanları seçmek yanlış ilişkiler, one night stand olmayan günübirlik ilişkiler sunuyor. sonra mevzular mevzuları açıyor. ait olmak için sebepsizlikler üstüne sebepsizlikler eklendikçe, kaçmak gitmek ve kaçamaklar için çok  sebep oluyor. sebep de neymiş ya.ne çirkin kelime.kaçmak güzel onu da yapamıyorum.

18 Şubat 2012 Cumartesi

aidiyet.

aidiyetim duygum yok ki. bir şehre bir insana bir şeylere. aynı şeyleri sevmiyorum.aynı insanlarlar sürekli ve sürekli aynı şeyleri konuşmayı aynı davranmayı aynı yerlerde olmayı. çok üzülüyom biyerlere gidemiyom diye, sürprizler olmuyo diye.

arama.

kaju badem antep fıstığı bira çikolata soda.hepsi 10 tela.mutluluğu başkalarında arama.

14 Şubat 2012 Salı

arkadaş mı sevgili mi, nefret söylemleri mi yoksa yeni arayışlar mı bugünkü anlamadıklarım.
bugün sevgililer günü.benim izmirdeki sevgililerim arkadaşlarım.candan

12 Şubat 2012 Pazar

ben görmesini istemiyordum ama söyleyemiyordum, o da görmek istemiyormuş ki bir tek burada anlaştığımızı düşünüyorum birileriyle.

birileri çok yalancı ya.yalan çok dönüyor dünyada.bu yalan, öyle olduğunu sanıyoduuum yalanı da değil.yalan çeşitli. yalanmak kedilere özgü ve kedileri sevemedik hiç.uzak durduk her şeyden durduğumuz gibi.tehlikeden uzak dur, kötü arkadaşlardan uzak dur.kaç kaç kaç.kendinden kaç oldu.çok kaçtık çok yorulduk ama hala kaçıyorum. teslim edemiyorum benliğimi. kendimi boşluğa bıraktığımda arkada tutacak birinin olduğu o oyunda asla bırakan taraf olamayacağım.yalanlardan ve kaçmaktan.
izmir bir prensestir
çok güzel küçük şapkasıyla.
mutlu ilkbaharlar durmaksızın
onun çağrısına yanıt verir.
nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse,
o da denizler arasından ışıldar.
hatta arşipel'in yaratılışından çok daha tutkulu.

victor hugo

bana gelsin madem.  

5 Şubat 2012 Pazar

çok kötü olan şeyler biraz alkolle çözüldü gibi, bazen küçük olmak bazen büyük düşmemek daha

1 Şubat 2012 Çarşamba

şubat ayların içinden atılması gereken bi ay olarak görünmüyor mu ordan da? şubatın getirdikleri, şubatın kasveti.şubatı şubat yapan ve içinde doğup haz etmediğimiz birtakım insanlar var.

yeni yıla girmek istemeyen insanların azlığı kadar şubattaki sevgililer gününün gelmesini istemeyen insanların çokluğu var bu memlekette.ben onlardan değilim allahtan.

bu memlekette yalnız çok.yalnız olmayıp kendini yalnız sanan dangalak çok.ben de öyleyim aslında ama ben mutluluk oyunu oynamayı seviyorum.insanlar beni ne kadar negatif enerjiyle de doldursa ben bi şeylerin güzel taraflarını görebiliyorum istersem.istemek lazım.istemeyi bilmek de bi sanat çünkü.yukardakiyle iletişimi de iyi tutmak lazım.neyin nerede kabul olacağı belli olmuyor:)
insanların yapması gereken ya da yapsa daha güzel olacak şeyleri bahaneler üstüne başka bahanelerle yapmamak için uğraşmaları anca kayıp hatta ayıp.ayıbın yolları da kayıptı bi aralar.hala öyle.bazı şeyler ayıp bende.toplumdaki yozlaşmışlıklardan değil hem de, ayıp kelimesi kulağa hoş geldiği için benim yüklediğim anlamlardan.

benim yüklediğim anlamları başkaları anlamadığı için sanırım eskiden problem yaşıyorduk.şuanda iletişim problemim yok eskisi kadar. daha özgür bi ortama salındığım için mi orası meçhul tabi.. salınmak salına salına yürümekteki anlamından çok bırakılmak anlamına geliyor.
çünkü beni bıraktılar.gerçi yaşadığım ev itibariyle sanki aslanın kafesine atılan bir kuzu misaliyim.aslan midesinde hazımsızlıklar yaşamıyorsa iyi davranıyor, oynuyor ama zaten başka av bulamadıysa saldırıyor kükrüyor adeta.bazen kuzuyu kendi yavrusu sanıyor.kuzu, kuzu kuzu alışmakta dengesizliklere. koç'a dönüşmesi mucize ama saldılarsa o da olur.

eskiden'e göre olanlardan bahsedebiliyorsak, yeniler de hep olacaktır.hep bi sonraki anın öncesiyiz ve hatırlanmak için uğraşıyoruz aslında.o anı tekrar yaşatabilmek için daha çok yaşamak durumundayız..

durumlarımızda statülerimizde ne yazdığı önemli gibi.gelecek için, gelecekte yanında olması için uğraşacağın insanları seçerken önce statünle tanıştırıyosun onları, sonra ortak zevklerin..zevkleri tartışamıyosun, tartışmayacağn insanlarla beraber olmayı seçiyosun ve tartışsan da biyere varamıyosun.tartıştıkların genelde kolay çıkıyo sosyal hayatından.perde arkasında seni hep izlemeye çekilmiş bir vaziyette duruyorlar.yeni nesil böyle en azından. aslında hayatında yoklar ama senin duyurmak istediklerini duyuyolar sosyal medyadan.sosyal medya insanların keyifli vakit geçirdiklerini sandıkları tartışmalı bi isim..ben genel çevremin takıldığı siteler için kullanıyorum o adı.blogların twitterla geçtiği söylenen modası insanların 140harfe sığmıcaklarını fark ettikleri halde harekete geçtikleri andan sonra hızla geri dönecek. yazabilmek, özgürlükten farklı bi şey. herkes o kadar çok düşünmüyor ama birtakım insanların çıkarları uğruna kısıtlamaya çalıştıkları ve kısıtlamayı başardıkları çok düşünen insanlar var.

düşünmenin resmini yapabilir misin abidin? abidin'in mutluluk resminde fakirliğe sığan sevgi dolu bir aile vardı yanlış hatırlamıyorsam.düşünüyorlar mı ki fakir bir sevgi oluyor.sevgi fakiri bi insan olarak zengin olma hayallerim vardı.kaçtı.sevgi yoksunluğumla kaldım.aslında bazen bazı insanları çok seviyorum sanırım ama bunu farkedemiyorum belki de içten içe inanmadığım içindir.kime inanayım ben? kendime mi? kendime inanmıştım yapacaktım, hedefimi kazanacaktım.olmadı ama.lisede de olmamıştı ve o hiç olmayan yerde 4 sene çok farklı geçirdikten sonra şimdi ait olmadığımı hissettiğim ve gayet iyi olduğu söylenen bi yerdeyim.peki.yine mi aynı şey olacak? benim için en iyisine mi gidiyorum hep?burda geçireceğim bi o kadar yılda da mı aynı endişelerle..of.