10 Şubat 2015 Salı

bakamıyordu ki suratlarına.
korkuyordu rüyalarından.
rüyalarına yabancıların girmesinden korktuğu için, yabancıların suretlerini dikkatlice inceleyemiyordu.
korku'nun kökünü düşündü.
korkmak, korku, koru. onu koruyacak kimsenin olmayışından da korkuyordu.
kimseler olmadığından öğrenemiyordu korkularını yenmeyi.
yemeyi biliyordu, o da artık bulantılardan frsat vermiyordu.
elinde olan fırsatları değerlendirmesi gerekiyordu. gerekirse ölümü bile düşünmüştü, ne hikmetse korkmadığı bi o vardı.
planlamıştı, en sessiz ve acısızını. en basit ve bencilini belki..
bencilliğinden hiçbir şey yapamaz olmuş, gözü kendinden başka kimseyi görmez olmuştu.
gördüğü kendini tanıyamıyordu,
bir fark görmediğini sandığından olacak atan benzinin ve morarmış gözaltı torbalarının hep öyle olduğunu sandı.
eskiden ışıldayan gözler,artık bulduğu her boşlukta daha da donuklaşıyor, daha bi uzaklara gidiyordu.
uzaydaki kara deliklere ulaşabilecekti bu gidişle.
giderken yanında götürdüğü bir bavul endişe,
2 çanta gözyaşı ve üç tutam da peri tozu, yolunu kaybetmesin diye, dicem sanıyorsanız yanıldınız.
ölümden korkmayanın bilinmeze gitmekten artık kim korkardı ki. yüklerini nereye bırakacağını bilemeden.


her adımda başka bir karar, her adımda başka bir yalnızlık.
zaten bu yollar insanı yalnızlığıyla barıştırmak için böyle uzun ve güzel değil mi?
gökyüzünü izlerken ya da yıldızları, başkalarını kattığın düşleri kurdurup onlarsız kalmana müsaade eden aynı yollar değil mi?
yollar geçtim. yollarda hem gençliğim geçti hem kadınlığım geçiyor



ASLINDA BU YAZILAR 2012'DEN KALMA. YENİLERİ ÇIKMIYOR ARTIK.
DÜŞLERİMİ VE GÜLÜŞLERİMİ KİMSE BANA GERİ VERMİYOR.