23 Kasım 2022 Çarşamba

Estetik ve ihtiyaçlar

 İnsanın en temel ihtiyacının güven olduğunun bilincindeyim. İhtiyaçlar kategorisini bir hiyerarşik düzlemde 

Fiziksel ihtiyaçlar

Güvenlik ihtiyacı

Ait olma ve sevgi ihtiyacı

Değer ihtiyacı

Kendini gerçekleştirme

olarak tanımlamış Maslow. Güven sırasını değiştirme ihtiyacı hissediyorum ben de.  Bu yazının başlığı estetik, sanki önce güven gelmeliymiscesine. İnsanın kendine doğru yolculuğu sırasında içeriyi ve dışarıyı belirgin  bir düzlemde algılayıp görebileceğini, hatta değiştirebileceğini düşünüyorum. Henüz savunmuyorum ama bana öyle geliyor :) 

Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır diyor Jung abimiz. Materyallerle ilişki kurdukça, fazlasını istedikçe bu hiyerarşinin neresinde kaldığımız benim için bir merak konusu. 

Şehirde kendimizi küçücük hissettiren gökdelenler, koca koca apartmanların içinde bir dünya kurmaya çalışıyoruz. Kurduğumuz dünyayı algılamaya, zihnimizi yeniden yapılandırmaya başlıyoruz. Köyde zamanın bile farklı akıp gittiği yerlerde ihtiyaçların farklılaştığı, şehirde hızlanan zamanın bizi bazen sürüklediği, bazen durup yavaşlamak için bir çabaya ittiği günlerdeyim. 

Anlamaya çalışıyorum.

Blogun adı çok anlamlı o yüzden. 'Anlamlandiramadigim bir seyler'

Bilgi ve anlam arayışının getirdiği karmaşanın altında hiyerarşik olarak duygular yatıyor. Fiziksel olarak da beyin sapından duygusal beyine ve oradan da en üst yapılanma kortekse bir veri akışı var. Önce temel hayvani ama artık çok insan için bir ihtiyaç süreci, bunların karşılanmadığı hallerde gelen duygular ve duygusal süreçler ve en üst (fiziksel olarak başımızın en tepe noktasına denk gelen) noktada da anlam ve idrakı sağlayan beynin korteksi var. Sanıyorum hayatta kalma çabasında güvenliği sağlamak, insani ihtiyaçları gidermek lazım oluyor. 

Anlama çabasına en iyi gelen herhalde harekete geçmek. Bir eylem olarak gözlemlemek, gözlem, duygu, ihtiyaç ve istek geliyor bu halleri de anlamlı kılan. 

Biyo psiko sosyo spirituel bir varlık olarak insan.

Bedenine iyi baktın mı?

Duygu durumunu gözlemledin mi?

Cevrenle ilişkilerini düzenledin mi?

Kendini tanıyor musun? İhtiyaç ve potansiyelinin farkında mısın?

Kompleks bir canlıyız ama/ve çişimizi her yere yapmamız doğru değil:)

Su, çiş, açlık, suçluluk, öfke, kaygı, saldırganlık, çatışma sırasıyla gelebiliyor. Vay canına.

Henüz estetik konusunu nereye sığdırmak lazım bilemedim. Daha güzel eşyalar, daha güzel kıyafetler daha daha daha çok para.

Modern hayat bizi doğadan koparırken bu kaygılarla başbaşa kalacağımızı hiç kimse tahmin etmemis olsa gerek. Üst sistemler şaşkın.


17 Kasım 2022 Perşembe

tema's, yalnızlık, özgüven, cesaret, aile ve kaybolan bağlar

 başlık bir yandan tema arayışını bir başlığa böyle sığdırıverdim bu gece. gece'den ve birkaç gündür gelen çeşitli bağlantılardan oluşuverdi bu. sığdırıverdim yerine sanki sığıverdi daha çok yakışıyor bu cümlelere. ben yapmadım da oluverdi dercesine.

deneyimlerden, yaşantılardan, eğitimlerden aslında aklımızda kalanın orada verilen bilgiler değil de kendi hissettiklerimiz olduğunu gördüm bugün. ebeveynler ve onların çocukları hakkında yüzlerce ayrı ebeveynden duyduğum şeyler oldu. birçoğuna sormuşumdur ön görüşme yaparken benim için en can alıcı sorulardan birini, planlı mıydı çocuk diye. kendim uzun yıllar istenmeyen ama aldırılmayan çocuk olduğum gerçeğiyle kendimi kurban tuzağında tutarken.

bu sıralar, artık çocuk bekleyen, yeni doğum yapmış, yaşıtım insanlarla çok daha yakın temas halindeyken, bu sorunun aslında ne kadar anlamlı ve anlamının evet sürpriz oldu ya da çok istedik ve bekledik diyen 

9 Kasım 2022 Çarşamba

kronos ve kairos ve akış

 hayatın akışının içinden geçtim, diye anlatıyor şehir yaşantısının günlük koşturmacasına çok sık dahil olmayan adam.

 şehirler, kalabalıklar, içten yanmalı motor gürültüleri, kırmızı ışıkta geçmeye çalışan yayaların ayak tıkırtıları, alışveriş merkezlerinde hava dolaşımını sağlayan kapılar, çocuk ağlamaları, kuğu ve martı çığlıkları doluydu.

 adam sadece simitçilerin, gül satıcılarının, taksi şoförlerinin ve gazete bayisinin önünden geçerek akışa dahil oluverdi, kalabalıkların içinden geçerek,  kimseye çarpmadan adeta ahenkle dans ederek, büyük bir ustalıkla fötr şapkasını, ince uzun şemsiyesini ve kabanını alarak yola devam etti. kendi deyimiyle hayatın akışının içinden geçti.

akış teorisi bulunalı çok olmadı, 90lı yıllarda yazıldı çizildi.

 oysa yunan mitolojisi kairos ve kronos olarak zamanı ikiye ayıralı binlerce yıl geçti.

nereye gittiysem bir şairin benden önce oraya uğramış olduğunu gördüm diyor Freud.

 Kronos; yıl, ay, hafta, gün, saat olarak ifade ettiğimiz zamanı tanımlar. Hayatımız boyunca arkasından koşup yetişemediğimiz zaman Kronos'tur. Kairos ise aynı zamanda fırsatlar tanrısı olarak bilinen ve zamanı an olarak tanımlayan Eski Yunan tanrısıdır.

kronosun bir çeyrek saat kadar aktığı, kairosun kendini yüzyıllar geçmiş gibi hissettirdiği bu zaman diliminde, çiçekçi kadının uzattığı kasımpatıları alıp Ankara'nın eskicilerinin, her ayın ancak üçüncü pazarları günü kurulan alanına gitti.

 'Antika Pazarı'na. sanki yıllar önce İzmir'de uğradığı bit pazarından daha cafcaflı parçalar arıyordu gözü. Aslında bir kutu arıyordu, Osmanlı'dan kalma, içine mücevher koyulan, içi kırmızı kadife kumaşlı bir kutu.

 Kutunun içinde bir mesajla ve yanında kasımpatılarla iletecekti, haberin geleceğini bilmeyen artık telaşsız ve yine de  gözleri yaşlı ve  içinde hep minik bir umutla bekleyen kadına.

 uzun yıllar geçmişti, mesajın iletilmesinin ardından. nitekim mesaj yerine beklenilen zaman aralığından çok çok öteye, birkaç sonraki mevsimlere sarkmıştı.

 kutunun da yolculuğuydu ya bu, kadife kumaşa iliştirilmiş altın top başlı bir iğne vardı üzerinde. nice sırlar taşıyordu.


7 Kasım 2022 Pazartesi

ben kimim

  kendini 5-6 cümle ile tanıttığın bir özgeçmiş özeti alabilir miyim?

Ben Gevher Gündüz aka GefiYoga :) Almanya’da henüz bir psikoloji öğrencisiyken  hayatıma giren yoga kendimi keşfetme sürecinde bana çok ilham oldu. Öncelikle bedenim ve nefesimle bağ kurmam yardımcı olan bu pratiklerin daha çok kişiye ulaşmasını istedim. Yaşamın her alanına yayılan bu fiziksel ve zihinsel farkındalık pratiklerini uygulamaktan ve paylaşmaktan çok keyif alıyorum. Bir psikolog olarak, terapilere destek tamamlayıcı nitelikteki geleneksel öğretilerin bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış ve desteklenmiş güncel hallerini paylaşmaya devam ediyorum.

Farklı ekollerden gelen birçok hocayla eğitimler, çeşitli atölyeler ve yoga kampları aracılığıyla çalışma fırsatı yakalayıp, ardından kendi yoga yolculuğumda önemli bir yer tutan Nepal’de Budist bir manastırda meditasyon eğitimi aldım.
2017 yılından beri her seviyeye yönelik hatha, vinyasa , yin yoga gibi çeşitli tarzlarda yoga, mindfulness meditasyon pratikleri paylaşıyorum. 


2 Kasım 2022 Çarşamba

nadas, bir çağrı ve hasat

 belki de 2017de başladı rahmimde yaşanan bir sinyalle/bir hastalıkla bu süreçler 

nasıl anlatsam bilemiyorum. geçen sene eylül zamanları rahim serileri denilen bir kampta bulmuştum kendimi sadece kadınlarla. aradan nice deneyimler geldi geçti çeşitli farkındalıklarla. sonra rahmin bilgeliğinin peşinden, kadınlarla kavuşmaya duyulan bir özlemle belki kadın çemberleri kolaylaştırıcılığı eğitimine bir çekim hissedip gittim. 26 kadın tanıdım, hepsinden bir parça taşıdığıma inandığım, hüznü, yası, müziği, dansı, bütünlük hissini, muzipliği, güçlü taraflarını, vahşi taraflarını, mizahı, yaratıcılığı, çalışkanlığı, şiiri, tükenmişliği, çabayı sanki her şeyi aynı yerde görebildiğim bir portalın içinde buldum kendimi. Çember, sunak, hasat, derin dinleme, ritüeller, şiirler, danslar döküldü kalbime. 

Çok kıymetli bir deneyimin içinde 4 gün geldi geçti, rüyalarımda devam etti bu sefer çemberler günlerce. Alanı açanlara, bu alana enerjisini katan tüm kadınlara büyük bir teşekkür ve şükranla...

karanlık geceler

 bir dönem sanki ben o lmasam her şey daha iyiye gidecekmiş, her şeyin sorumlusu benmişim, suçluymuşum, fazlalıkmışım, istenmiyormuşum gibi hissettiğim çok zamanlar oldu.

başka bir dönem sanki yolumu kaybetmişim, bu hayatın bir anlamı yokmuş, hiç kimsem yokmuş, yalnızmışım, varoluşum bir anlam ifade etmiyormuş gibi düşüncelerle karışık hislerle doldum.

bir dönem kendimi insanlara ilham veren, iyilik için var olan, süper üretken ve harika bir insanmışım gibi hissettim.

yine bambaşka bir dönem sanki hiç işe yaramayan, hiçbir şey bilmeyen, yetersiz, değersizmişim gibi hissettim.

başka bir dönemde aidiyetsiz, göçebe, köksüzmüşüm gibi hissediyordum.

başka bir dönem kendimi meraklı, gezgin, keşiflere açık, dünyayı fethedebilecekmişim gibi hissettim.

belki tüm bu dönemleri toplasak 30 yıla yayılmış iç içe geçmiş daireler gibi düşünebiliriz, bazı daireler tam 360derece olmasa da belki yamuk yumuk, birbirine geçmiş kümeler gibi şekil bulabilirdi. 

bir şekli olsaydı kesinlikle karmakarışık bir şey olurdu. 

yazmayı öğrendiğimden beri el yazımın değişimi bile kesinlikle karmakarışık, inci gibiden, birleşik yazılardan bazen benim bile okumamın zorlaştığı bir hal aslında.

duygular ve düşünceler iç içe. durma hali yok, olma hali hep, hep bir çaba hep bir karmaşa ve düzensizlik.

şimdilerde, şimdi ve burada hangi dönemde olduğumu bile bilmediğim bir yerlerdeyim :) yukarıdakilerin hepsi benim ama hiçbiri ben değilim