30 Ağustos 2022 Salı

Derinlik

Zor coğrafyalar buralar. Sanki tüm İndus vadisinden dünyaya yayılan insanlığın merkezi. Düşünceler gelip geçiyor. Bu dünya hali nasıl oldu diye çok sorarım da tanrı nedir diye hiç sormam. Yoga nedir diye çıktığım bu yolculukta aslında insan nedir, zihin nasıl çalışır onu arıyor içim. Ganj nehri hiç durmadan akıyor, onu izlemeye doyamıyor insan. İnsan olmanın en basit hallerini sanki görüyoruz. İnsanlığın en temel arayışı mutluluktur deniyor. Mutluluğu, huzuru anlamak da bir hayli zor. Derinlik kelimesi bu ara yoğunca geçiyor duygu bulutlarının arasından. Derinlik deyince sanki arkeoloji, kazı. Üniversitenin ilk yıllarında bir gün İzmir'de bir kitapçıda psikoloji okuduğumi söylediğim biri arkeoloji bilmenin bu alan için ne kadar önemli olduğundan bahsetmişti. Bi o kadar tarih, sosyoloji ve edebiyat da önemli tabi ancak konumuz derinlik. Yaşımız ilerledikce derinleşen ilişkiler hatta. Çok sevdiğim insanlar var şu hayatta. Öyle ruhumun sıkı sıkı sarıldığı. 20lerden 30lara doğru ilerledikçe hayatlarımıza eklenen çeşitli sorumluluklar, neşe kaynaklarımız, mesleki gelişimimiz ve kişisel yolculuğumuz bir yana derinleşen bağlarımız var iken bununla beraber gelen daha büyük kayıplar, yaşamın bir parçası olan acılı deneyimleri paylaşmak da derinleşen ilişkinin bir parçası. Dünya deneyimi ve hayat. Hepsi kaynaktan çıkıyor İndus vadisi ve Ganjin kaynağı gibi. hepsi dönüyor kaynağına bir buluttan kağıda dönüşür gibi.

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Hare krishna

Bhakti yoga, adanmışlık yogası denen bir sistem. Hatha yoga sisteminden çok daha farklı. Hatha beden ve nefese odaklı birçok pratik içerirken Bhakti yoga adanmislari biz zihin ve bedenden ibaret değiliz çünkü bir ruh taşıyoruz diyorlar. Bu ruhu da bir guru aracılığıyla Krisna yani yaratıcıya 'link etmekten' bahsediyorlar. Ashramda sabah 4bucukta kalkıp duş alarak güne başlayıp, 5gibi de mantralar söyleyerek dualar ediliyor. kahvaltı ve sonra törenler sunular derken ve ardından yeniden Krisnaya ait hikayeler anlatılıyor. İlahi planda Krisnanin yaşadığı yerin replikasi olduğuna inanıyorlar Vrindavan şehrinin, o kadar inanıyorlar ki Amerika, Rusya, Peru hatta bazı Avrupa ülkelerinden de buradaki ashram için taşınmış adanmışlar var. Hepsi çok pozitif ve yardımcı oluyor, bilgilerini paylaşıp her konuda destek olmaya çalışan nazik insanlar. Ashramin gurusu, sannyasin denilen evliliği geride bırakmış erkek adanmışlar konuşmalar yapıyor. Sari tarzı Hindu kıyafetleri ve genelde beyaz giyiyorlar. Erkeklerin saçı genelde kısa ancak başın arkasında bir kuyruk uzatıyorlar, Krisna ile bağlantı kurmak için. Ashramda 3 öğün Yemekler hazırlanıyor, yerde ortak alanda, sadece sağ el kullanılarak yemekler yeniyor. Janmastami 19agustosta Krisnanin dünyada belirdiği zaman olarak doğumgünü kutlamalariyla ekadesi orucu tutuluyor, sonrasında bir ziyafet yapılıyor, sadece onlarca çeşit meyve ve patatesin olduğu. Konakladığımız yerden ashrama 5dklik bir yürüme mesafesi var. Yemek artıklarını maymunlara ve ineklere verme adeti devam ettiği için, dışarıda çok atık var. kanalizasyon sistemi gibi su akan bir sistem var ve o da dışarıda açıktan kanallarla ilerlediği için de çöplerle karışınca bir koku oluşuyor. Tabi artık çoğunlukla plastik atıklar olduğu için şehir kirli görünüyor. İnekler ve maymunlar sokaklarda dolaşıyor, çoğu yerde taze dışkılar var. maymunlarin saldırma ihtimallerine karşı da sopayla geziyor genelde insanlar:) inekler de Krisna bir çoban olduğu için, süt verdikleri için anne kabul edildikleri için kutsal sayılıyorlar. Bu şehirde et yemek yasak.

18 Ağustos 2022 Perşembe

Yeniden uzaklar

hare Krishna hare Krishna Krishna Krishna hare hare hare rama hare rama rama rama hare hare bu mantranin rehberliginde geldik Vrindavan'a. hindistanin kalbi oldugu iddia edilen tapinaklarin oldugu sehir burasi. havalimaninda inip bizi karsilayan taksiyle 2 saatlik bir yolculugun ardindan geldik. taksicinin tum yolculugu bile tek basina bir macera idi, 8seritli otobanda trafigin sag seritten aktigi bir yol. taksicinin benzin istasyonuna girerken ondeki aracin ona carpmasi ve itisip kakismalari, telefonunu caldirmasi vs :) hosgeldiniz dedi bize tabi. sonra geldigimiz sehirde gordugumuz copler, maymunlarin her yerde ozgurce hareket etmesi ve bizim elimizden posetleri gozlugu vs calmasin diye hicbirini disarida tutamamiz. ineklerin ozgurce hareket halinde yollarda gezmesi. ilk gorduklerimizin sokuyla aslinda birbirimize soylemeden kosarak eve donme istegi gelmis. kosarak geri donmedigimiz icin 3.gununuzdeyiz. ilk 2gun internet bulamadigimiz icin kimseye ulasamamak icimde bir panik etkisi yaratti cunku insanlara iyi oldugumuzu soyleme ihtiyaci geldi. cozduk iletisim meselesini sonradan. yolculugun ve nemin etkisiyle bol bol uyku ihtiyaci geldi. gun icinde her firsatta odaya donup uyudugumuz icin sanki 1haftadir buradayiz gibi bir his var. zaten inandigimiz bir sisteme dahil olmadan pratiklerine katildigimiz icin buyuk bir yabancilik hissediyorum. icim ashramdaki insanlara yargi dolu. peru, amerika, avusturya, rusya, ukrayna, turkiye, hollandadan bircok adanmisla tanistik. 20li 30lu yaslarinda her seyi birakip kutsal kabul edilen sehir vrindavanda yasamaya baslamislar. aklim almiyor. yazi yazma konusunda sanki ilhamimi kaybetmis gibiyim

13 Ağustos 2022 Cumartesi

12.gün

günler çuvala mı girdi? günler deniz, yürüyüşler, yıldızlar, sessizlik ve bir amerikan dizisi arasında geçiyor. hayatı da bir kurgu gibi yaşıyoruz. sadece bir repliği unutup bir yeri yanlış söylediğimizde geri al seçeneğimiz yok. müzikaller eşliğinde edilen danslar da biraz daha dokuz sekizlik ritmlerle halaya kayıyor. yazmak bir yetenek mi? zihnimizden geçip giden düşüncelerden yakalayabildiklerimizi yazmak bir beceri mi? onları yakalamaya çalışırken bir metafor çukuruna düşüp kendini anlaşılmaz kılmak mümkün mü?
bugün hediye bir kitap geldi kargodan. Kalpten Gelen Armağan ve Yeni Tohumlar, Yeni Hayat

yola düşmüşken, (düşmek burada fall in love anlamındaki aşka düşmekle benzer titreşimde kullanılıyor) rastgele, soluklanmak için oturduğumuz yere bir hızır geldi. bir başka hediye verdi bana. az ileride o hediye el değiştirdi benden başkasına. mendil satan o kıza bilekliği sana hediye etmek istiyorum dediğimde, bakışlarını yerden bana doğru çevirdiği an dünya yavaşladı sanki, o içten gelen, dünyayı değiştiren gülümsemesi yetti teşekkür niyetine.
o an gözümün önünden gitmiyor.
hayatın anlardan ibaret olduğunu öğrenip sanki geri kalan bütün hırslarından vazgeçebilirmişiz gibi. 15 dakika tutmayı bıraktım, içimden geldiği gibi yazıyorum bunları da.
rutinler çok lazım hep bozulacak bir şeyler oluyor. şikayetim yok :) bu dönem de geçecek elbet. düzensizlik, arayış, düzen arayışı, belirsizlik, heyecan, kararsızlık, kök ve köksüzlük. ne ararsan var yakınlarda, düzen neden olmasın.

9 Ağustos 2022 Salı

11.gün

kendimce uzun yıllardır yoga pratiklerinin içerisindeyim. yoganın sadece pozlardan ibaret olmadığını anlatan bir kesim var, sadece pozlarla kendini ifade eden bir kesim de var. bu yazıyı yazmaya çalışırken yoganın ne olduğunu tanımlamak ve anlamak bana Buda öğretilerinde, eski Hint söylencelerinde yer alan “kör adamlar ve fil” hikayesini hatırlattı. belki duymuşsunuzdur, çeşitli versiyonları mevcut. Bir zamanlar küçük bir köyde yaşayan altı adam varmış. Altı adamın altısı da körmüş. Bir gün biri köye bir fil getirmiş. Böyle bir durumla daha önce karşılaşmamış olan adamlar göremedikleri için bir filin neye benzediğini anlamanın yollarını arar olmuşlar. Biri demiş “Ne yapmamız gerektiğimi biliyorum, hadi ona dokunalım!” Diğeri cevap vermiş “İyi fikir, bu şekilde bir filin neye benzediğini anlayabileceğiz.” Bu şekilde ilk bilge adam filin büyük kulaklarından birini tutmuş, yavaşça kavramış, anlamaya çalışmış. İlk bilge şöyle demiş “Fil, kocaman bir pervaneye benziyor.” İkinci bilge filin bacaklarını kavramış ve haykırmış “Tıpkı bir ağaç gibi.” Üçüncü bilge filin kuyruğuna dokunduktan sonra bağırmış “İkiniz de yanılıyorsunuz, bu fil bir halata benziyor” demiş. Aniden filin dişlerini kavrayan dördüncü bilge bağırmış “Bu fil bir mızrağa benziyor.” “Hayır, hayır!” diye bağırmış beşinci bilge filin gövdesine dokunurken, “Yüksek bir duvara benziyor bu fil.” Altıncı bilge beklemiş ve en sonunda filin hortumunu eline almış ve “Hepiniz yanılıyorsunuz, bu fil bir yılana benziyor” demiş. “Hayır, bu fil halata benziyor.” “Hayır bu fil bir yılan gibi.” “Yanılıyorsunuz, kesinlikle bir duvar gibi.” “Hepiniz yanılıyorsunuz!” “Hayır yanılmıyorum, bu fil yılana benziyor.” “Hiç de bile!” Altı bilge saatlerce tartışmış ve filin neye benzediği konusunda herhangi bir uzlaşmaya varmamışlar. BENCE YOGA TAM BİR FİL :)

6 Ağustos 2022 Cumartesi

10. gün yorgunluk mu tükenmişlik mi

konu başlıklarıyla konunun içeriğinin bağımsızlığı bir yana, bu 15 dakikalar ve aslında bir rutin ihtiyacı bana güçlü bir motivasyon veriyor. 10 gün sonra hindistana doğru yola çıkacağım. orada ashramda da aslında anlattıkları ve uygulayacağımız istikrarlı bir rutin. ruhsal ilerlemenin en önemli noktasının düzenli, yılmadan yaptığımız pratikler olacağını söylüyor gurular. 10 gün kaldı sahiden. bir anda oluveren, yolumuzu açan hocalar oluverdi, vizeler, prosedürler bir anda halloluverdi. daha gidecek çok yolumuz var. bir insanın odak noktasının bilinmez bir seyahate doğru yönlenmesi de ne bileyim... bugün insanların iyiliğine nasıl katkı sunabilirim diye bir soru soruyorum kendime. ruhsal ve fiziksel sağlığımıza destek. yıllardır kendi bedenimizi tanımımıza yardım eden, nefesi düzenleyen, bedeni gevşeten, iç seslerimizi duymamıza yardım eden bazı pratikler paylaşıyorum insanlarla. spontan bir öğretici olduğuma inanıyorum. şiddetsiz iletişim anlatan marshal rosenbergin önce gözlem, duygu, ihtiyaç, istek sıralasıyla aslında yaşanan tüm durumların bir ihtiyaçtan doğduğuna inanıyorum. bu sanki bir ilk yardım kuralı gibi. basic ph gibi. spontan öğretirken de aslında insanların ihtiyaçları tam olarak nerede onu bulmalarına yardımcı olduğuma inaniyorum. ve bunu hep yoga dersleri adı altında yapmayı denedim. her şeyi bilmediğim ve bu yoga sisteminin içindeki nefes çalışmaları, yoga duruşları, felsefesi, anatomik ihtiyaçları vs derken bildiğini düşündüğüm insanları ve hatta kitapları da referans göstererek aslında herkese çeşitli kaynaklar sunmayı da bir görev edindim. bazen kendimi çok yetersiz, bazen çok güçsüz, bazen de dünyayı değiştirebilecek kadar güçlü hissettim.
bunu söylerken bile kafamda çalan şarkı ben böyleyim. kendi yolumda...

5 Ağustos 2022 Cuma

9.gün bereket

aylardır nadiren olan zamanlar dışında aktif olarak çalışmıyorum, çalışamıyorum. nadiren dediğim zamanlarda da şans eseri gelen yoga dersleri ve bu krizler başlamadan önce başladığım seanslarım var. limiti benim için yeterince yüksek kredi kartıyla, ev kirası da ödemediğim için çeviriyorum bir şekilde. eylülden sonrası bambaşka bir düzende de olacağımı umarak tabiii. neyse konumuz zamanın artışı ve bu süreci değerlendirirken tevafuk diyebileceğimiz sohbetlere dahil olmam.
hayatta karşılaştığımız insanları hep çok ilginç bulurum. insanların kendi işlerine biçtikleri değerleri, kazançlarını ve bu kazançlar hakkındaki bilinç yapılarını hep çok kıymetli buluyorum. öncelikle bolluk ve bereket kavramlarıyla ilgili çalışmalar sunan hintli bir guru diyebileceğimiz insan Deepak Chopranın anlattıklarını ve hatta bunu 21 günlük bir meditasyon çalışmasıyla pratiğe dökmüştüm. 21 gün boyunca çeşitli yazılı ödevler, meditasyon ve mantra çalışmaları yapmıştık geçen yaz. bu çalışma whatsapp üzerinden ilerliyor. şu an aklıma harika bir şey geldi ki bunu bir mail grubuna dönüştürme fikri bir mailing grubu oluşturarak olabilir. düşünmeden yaz çalışması şu an harika oldu gerçekten.
neyse, o çalışmada aslında evrenin kaynaklarının sonsuz olduğundan, bizim kendimizi kısıtladığımızdan bahseder yanılmıyorsam. o çalışmaları düzenlemek geldi içimden bir an. BUNU YAP.
pratik bir düzeyde Dr. Gabor Mate'nin söylediğini hatırladığım bir cümle var, empatinin sınırlayıcılığı ve şefkatin sonsuz bir kaynaktan gelişi ile ilgili. okuduğum özşefkat kitabını bölümlere yaza yaza çalışmalar sunmak geliyor içimden. terapisini, kendi yolculuğunu tamamlayan insanlarda dahi bu kavramın ne kadar eksikliğini hissettirdiği görüyorum aslında.
bir yandan da eylül sonrası psikolog gevher gündüz olarak çalışacağım kitleyi ve konuları belirginleştirmem gerektiğini fark ediyorum. bildiğim, pratik ettiği bazı konu başlıkları var, aile danışmanlığı, çocuklarla çalışmak, yoga pratikleri, somatik destek, travma, yetişkin terapileri gibi. yine de şu an için aklımda olan tek şey sanki bildiğimi düşündüğüm yakın ama farklı alanlar içinde yeterince bir bağlantı kuramıyor olmam. bazen ne yapacağımı bilmediğim için hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissediyorum. tükenmişlik noktasına getiren de bu galiba beni. yaşadığın yeri değiştirmek gerekecek kadar bir tükenmişlik hisleri. hepsinin geçiçi olduğunu, kaynağa güvenle bu meseleleri başka bir şekilde halletmek mümkün olduğunu görmek ise paha biçilemez gerçekten.

4 Ağustos 2022 Perşembe

8.gün

tanrının dünyayı 6 günde yarattığı, 7.günde dinlendiği söylenir. benim 8.günde ufak bir molam oldu. mola verdiğim gün de saatlerce insanlarla sohbet ettim. bir alanda sanki yeni bir portala girdim. el işleri yapan bir ressamın ofisine. ofisinde özenle yaptığı bütün işler nazikçe, ferah (roomy) bir alana serpiştirilmiş. merdivenlerden aşağı inip atölyeyle karşılaşınca da bambaşka dünyalarla karşılaşıyor insan.
şunu sık sık düşünüyorum, ben sadece bilişsel bir alanda kalarak terapistlik yapsam ve el işleri yapmasam çok dağılırım. sık sık söylediğim gibi de uçuş uçuş olurum. sanki hava elementinin aktif olduğu bir alanda, o enerjinin bir materyale dönüşmeye ihtiyacı vardır
öfkesini de resimlerine yansıtan bir ressam tanıdım. sahi bedeniyle hareketle, dansla kendini ifade etmeyi öğrenen zihnim, bir rengi, sesi bir ürüne dönüştürebilir miydi?
kış zamanı bunu zaman zaman denediğimi düşünüyorum. makas, kağıtlar, kolaj yapılabilecek resimler ve resim defteri. sanki bir heykele de dönüşmeye ihtiyacı var tüm olan bitenlerin. hayallere dönüp geliyoruz yine. bu molaların bize getirebileceği her şeyi deneyimliyoruz.

2 Ağustos 2022 Salı

7.gün değişim

değişim derken yer değişikliğini referans alarak öyle yazdım, 2 yıl yaşadığım evin en sevdiğim köşesinden, eve veda yazısı olacak belki de. değişim ve dönüşümüzün aslında gözlenebilir olması ve olmaması bir mesele. sanki bir duvar saatini izler gibi. gözünü ne kadar yelkovandan ayırmasan da geçip giden zamanı yakalayamazsın. bugün de aslında 130 kmlik bir yolculuk yaparken yolda tercih ettiğim müzikler ve şarkı sözlerini algılayış biçimimi bir an için fark ettiğimde bir hoşnutluk yayıldı içime. dün akşam bir şehir değişikliği ve beraberinde getirdiği ihtimalleri konuştuğumuz duygusal bir konuşma da birçok şeyi olumlu anlamda etkiledi tabiii. 2 yıl önce hatta bu eve taınmadan önce mavi tonlarında, denize yakın, amerikan mutfak ve konforlu bir alanda sevgi dolu bir ilişki canlanırdı gözümde. haziran ayında bu eve taşındığımdan beri de çok keyifli deneyimler yaşandı bu evde, misafirler, yalnız günler, daha güzel yemek kokan zamanlar ve bazen hüznün çöktüğü günler oldu bu evde. birkaç kere deprem de hissettim hatta, ilginçtir. kendi başıma olmanın keyfini de çıkardım bol bol. vaadesi tamamlanmış bir yolculuk olarak bu ev de çıkıyor hayatımızdan, bana köklerimi salma, köklerime ve dallarıma bakım yapma fırsatı verdiğin için teşekkür ederim sevgili ev. beni hep sıcacık tuttun. şimdi değişim zamanı! değişimin kendisini sevdik galiba, göçebe atalarımı da yad etmeden geçemeyeceğim, yazı kışı ayrı yerlerde geçirip göçüp durmuşlar. pek bir yerleri sahiplendiklerinden emin değilim.
dün akşam nepalde gideceğim kursu düşünürken, hatta uçak bileti ve havalimanından manastıra olan ulaşımı planlarken sanki eve gidiyorum gibi hissediyorum dedim birkaç gözyaşı dökülürken. sanki eve gidiyorum, hatta yuvaya.
ev genelde dönmek istemediğin huzursuz bir yer oluverir ya, bu öyle değil, yuva sıcaklığı veren bir yerden bir yer. heyecanla gidiyorum. heyecanla değişimi gözlemlemeye.

1 Ağustos 2022 Pazartesi

6.gün istikrar

yazarların aslında nasıl yazar olduğunu düşündüğümüzde, herhangi başka bir iş yaparken hobi olarak yazı yazdıkları için değil de bunu bir iş olarak rutinlerinde her gün aynı yer ve saatte yazdıklarını söyleyebiliriz. yani klasik olmuş adı duyulmuş yazarları kast ederek. ben de ilk haftamda rutinsizliğimin rutini içinde bu yazıları yazmaya başladım. fikirler, ilhamlar geliyor ve harekte geçmeye başlıyorum sanki bir şeyler uyanıyor.
uyanan fikirlerden biri de bunca zaman 2022 boyunca aslında neler yapıp yapmadığımın muhasabesini yaparken oldu, para ve bereketle ilgili akışı izledim biraz, seyahatler için gereken bir takım paralar ve seyahat motivasyonları üzerine çok düşünme fırsatım oldu.

aslında dün gelen başka bir ilhamdan yola çıkarak hindistan seyahatine bir de kopan manastırında 10 günlük budizm kursuna katılma fikri geldi ve eğitim ücretine de çok kıymetli bir dostum sponsor oldu, şimdilik yollar ve yolculuklar beni heyecanlandıran yegane şeyler. durmadan bunları yazmaya çalışırken aslında donup kalıp yazamadığımı da söylemek isterim bugün :) 15 dk nefes alanı olarak başladığım bu yazı serisi benim için önemli bir yerde duruyor olacak.
blogun çok bilinmediği ve okunmadığı gerçeği aslında maskesiz bir yerden bu paylaşımları yapmamı sağlıyor. bugün pek yazacak bir şey bulamadım dış uyaranların da etkisiyle.
güne erken başladığım kışa kadar her gün 6-7de dersler verdiğim zaman dilimleri vardı, en fit, en coşkulu olduğum zaman dilimleri olarak da onları hatırlıyorum. fit olmak demişken beden imajı ile ilgili verdiğimiz kavgalar ne acı. suçluluk, utanç yerine kabul ve özşefkat diliyorum hepimize.
özşefkat kitabında, ilişkilerde, beden imajında, ebevenylikte her yerde özşefkatin yeri var...