18 Kasım 2019 Pazartesi

uzun uzun zamanlar geçince nereden başlasam en bilinmez soru oluyor. aslında buraya yazıyı yazmadan günler önce zihnimde bir sekme açılıp kendi kendine giriş cümlelerini açıyor. sonra o kadar çok sekme aynı anda açılıyor ki sistem hata verip her şeyi kapatarak yenilendiği için de hiçbir giriş cümlesiyle başlayamıyorum. saçmalamanın matematiğini anlatarak asıl sekmeyi açabildiğim için mutluyum sonunda. zihnim bazen bir zindan gibi geliyor.
içinden çıkamadığım işler, artık atıldığını sandığım takılı kalan plaklar geceyarıları sokaktan geçen bangır bangır müzik çalan araçlar gibi rahatsız ediyor.

derli toplu bi zihinle yapılacak çok güzel işler var sanırım.

4 Kasım 2019 Pazartesi

günler ve haftalar hızlıca geçiyor. kaosun içindeki dinginliğimi seviyorum. dinginliğin arkasında da konuşan bir dağıtan, hala dağınık bazen üşengeç yine de yeniliklere açık ve maceracı bir zihin var.
 insanlar, kalabalıklar, yenilikler artıyor da artıyor.

bu aralar konular sık sık aile travmaları, yaratıcılık, kaygı, beslenme, seyahat olarak gündemde.

son 15 gündür şeker, gluten, süt ürünleri, meyve ve baklagillerin, kahvenin vs olmadığı, sadece belli başlı sebze (kabak, patlıcan, ıspanak, domates, salatalık, limon, avokado, yumurta, tavuk eti, badem, ceviz ) yiye tatlıyı bırakıp böyle bir düzene geçmek biraz şaşırtıcı olsa da bunun bağımlılıklardan arınmak için de iyi bir fırsat olacağını düşündüğüm bir sürece girdim, tabi ki bol omega-3, selenyum, çinko desteği alarak. ve homeopati.
tabi süreçleri izlemek, kendi sürecine gözlemci olmak da bu sevdaya dahil. uyaran, dikkat dağıtan bu kadar çok şey varken zihni de izlemek hep en zorlarından biri olacak belki.

20 Ekim 2019 Pazar

insan zihnin işleyişine, mikrodan makro evrene doğru işleyişi öğrenip anladıkça hayat hem kolaylaşıyor hem zorlaşıyor. bazen nereye koyacağımızı bilmediğimiz bilgilerle sarılıp duruyor etrafımız. ve zihin dediğimiz o büyülü, kandırması kolay, eğitmesi zaman isteyen dünyada bugün yepyeni şeyler öğrendik.

bugün sanki ilkokul sıralarında şemalar çizerek her şeyin bütününü anlamaya çalıştığım günler gibi, parçalardan başlayarak anlıyorum dünyayı. öyle zor ve karışık geliyor ki.

hep bir kaosun, karmaşanın içinde çok hızlı, gelecek odaklı düşünen zihnime yetişmeye çalıştım bu sene. önceden ne yapardım hatırlayamıyorum. şimdi bir durup soluklanmanın tadını çıkarmayı öğreniyorum, sanki her şey çok güzel olacak.

dağınıklığımı, artık tutunmayacağım gelecek kaygı ve korkularını bırakıp devam ediyorum yola.

bunları yazarken bile can çekiştiğim gerçeği, uzun zamandır olan değişimleri tanımlayamama gerçeğiyle buluşuyor.

uçuşan düşünceler, cümleleri bitirmeyi unuttuğum yüklemler... hepsi kafamın içinde. hepsi. 

belki önümüz yaz, gideriz bir yerlere varamadığımız cümle sonlarıyla.
.
.
.
çok şükür biraz saçmalamam lazımdı. içim dolu ancak yazamıyordum bir türlü, üzerimden ölü toprağı atmam için zihnin hiç bilmediğim noktalarına ziyaret etmem gerekti.

açıp açıp kapattığım bu boş sayfayı sonunda kimsenin anlamadığı bir şekilde doldurduğum için minnettarım. 26 yaşımın son aylarında dikkat eksikliği gibi bir yüzleşme anca böyle çıktı içinden, sevgiler.

5 Ekim 2019 Cumartesi

Bu sene 3.kez Köyceğize yolum düştü, ocak, temmuz ve ekim. Neler neler oldu her gelişimde. Yoga yolculuğumda saptığım en keyifli yol, yarın da çok keyifli bu yolda festivalde en sevdiğim dersi vereceğim.
Bu yaz geçirdiğim en yoğun yaz oldu, sınıflar doldu, yeni insanlar, yeni akışlar yeni yeni hareket alanları doğdu.
Heyecanla, coşkuyla, iniş çıkışlarla.

16 Eylül 2019 Pazartesi

bazı zaman dilimlerinin içinden geçerken asla yazı yazmaya vakit yaratmadığımı fark ettim. mesela koskoca yaz bitti. sanırım o sürecin bitişinin yazısı bu. sabah yine  erken uyanacağım biyolojik saatimin her sabah 6.48de beni uyandırdığı gibi.
mesela koskoca yazı öyle keyifli bir yaz olarak hatırlıyorum ki bütüne bakınca. oysa her şeyin sil baştan başlayacağını düşünürken acı ve keder içinde hissediyordum.oysa o acı ve kederden eser  kalmamakla beraber, sürecin getirdiği yeniliklerin tadını çıkararak, aylardır ilk kez bir şey pişirmenin gururuyla oturuyorum ve yazın hala çok keyifli geçtiğini düşünüyorum.

bu yaz en çok biraradalığın tadını çıkardığım sevmem günler, anlamam aylar alan bir adamla geçti rengarenk. anladıkça daha çok seviyorum orası ayrı...

yoga vesilesiyle çıktığım yollarda tanıştığım insanlar, yola çıkmışken yoluna yoga çıkan insanlar ve yogayla yolu kesişmiş insanlarla çıktığımız yollarla dolu oldu bu yaz.

yepyeni yollarda istikamet ege kıyıları oldu. yolların, ormanların, koyların daha da ıssızlaşıp güzelleştiği yerlerde yine yogayla yolumuzun kesiştiği insanlardan müthiş şeyler öğrendim.

aslında bugün bile bir ustadan bir şey öğrendim 'iyi bir usta asla arkasında iş bırakmazmış' dedi eve gelen usta.

ve güçlü bir duruşumun olduğunu, belki tam da duymaya ihtiyacım olduğu anda.

28 Ağustos 2019 Çarşamba

her şeye yeniden başladığımız bir sabaha günaydın.
sil baştan dediğimiz böyle aynı mahallede başka bir yaşam alanı kurarak başlıyormuş meğer
ve tadarak yalnız yaşamayı.
bugün,
yepyeni bir sabaha doğru..
açıyorum kalbimi.

29 Haziran 2019 Cumartesi

Sil baştan

Her şeyler değişiyor.
Bir gemi metaforu vardır, gemi her limanda bir parçasını değiştire değiştire tüm parçaları değişmiş halde yeni bir limana varır. O gemi artık aynı gemi midir?
İşte biz de yepyeni parça parçalarla bütünlemeye çalışıyoruz kendimizi. Biz dediğim hep ben aslında. Kendi kendime kurup oynadığım bir evcilik hali. Kumdan kaleler ve okyanuslar. Sonra bulamaç olmuş çamurlar.

Bu değişimin oluşu zihnimin gelecek odaklı, korkutucu, planlayıcı, hatta gitmeyi arzulayan (bu arzu tarafından ele geçirilmiş halini) tarafını yüzeye çıkarıyor.

Bağlanma konusunu çalışıyorum/anlatıyorum günlerdir. Sonra tüm bağları koparıp gitme arzusuyla uzaklara taşınıyorum. Plan yok, gidecek yer yok, köklerim başka köklerle karışırken cılızlaşıveriyor.
Daha hiçbir şey yapmadan yoruldum. Dinlenip yeni yollara yollanayım. Sil baştan başlayayım. Ufuk çizgisi görünsün denizin ötesinde, mavi gözyüzü uçsuz bucaksız görünsün... Hayranlıkla izleyeyim.

24 Haziran 2019 Pazartesi

bir garip haziran akşamı

kendime not   

bu sabah geçen kasımda paylaştığım şarkıyla başladım güne, bilmeden bu günün böyle olacağını. günler geçiyor.

bugün günlerdir geçen günlerden biriken tüm gerginliklerle daha bir huzursuz benim için, tam da kasımdaki gibi. karanlıkta olmayı istemeyecek kadar tetikte zihnim, kendi başıma kalamayacak kadar yapmam gereken şeyler ve yerleşik bir düzenin getirdiği en minimal düzeyde sorumluluk var.

huzursuzluğun aradığı kaçış, zihnimin hadi uzaklaş, bir yerlere kaç diyen sesini bastırmaya çalışan kalbimle çatışırken, karnımda yumruk yemişim gibi bir ağrı hissediyorum. bir geceyarısı. var olmanın getirdiği bir yapılacaklar listesi, seni var eden ailenin getirdiği duygusal hissedilecekler, sarf edilesi sözler listesi.

yaşamın kendisi. umudun zorla hatırlandığı, coşkuyu hissettirmeyen, 'zor' anlar.

21 Haziran 2019 Cuma

Yoga

Bugün dünya yoga günü.
Yogaya başlayalı (bu da nası bir tabirse), yoga hayatıma gireli 2.5 sene oldu.
Eğitmenlik eğitiminin ilk gününde neden yoga dediklerinde içimdeki ses dışıma demişti ki: yanımda götürebileceğim, evrensel bir meslek olarak düşünüyorumyoga eğitmenliğini. Dışım aslında farkında değildi olacakların.

Aslında hayat mottom da içsek olarak live like a local, think like an internatioal idi. Şimdi yerelliği tadıp, uluslararası bir çevre oluşturarak, yerele bunu dönüştürdüğümüz bir zaman dilimindeyiz. Bir sahil kentinde, olabilecek en güzel dolunayı izleyip, içinizi dinliyoruz.

Aynı dışım, zihnim, psikologluk mesleğini çok daha yerel algılıyordu, belki hala öyle. Şu an çalıştığım kreşin ebeveyn potansiyeli ile şekillenen, bilimle/sahayı örtüştürmeye çalışıp bocalayan da aynı zihnim. Kitaplarda yazdığı gibi değil iletişim hali... Bırak ulusallığını, yerellik akıyor burada...

Sonra yoganın hem fiziksel, hem duygusal, hem ruhsal bütün çıktılarını kendi materyal dünyamda adlandırdıkça daha da keyif aldım. Yoga dış faktörleri değiştirmedi, beni de değiştirmedi. Olanı olduğu gibi kabul etmemi, gözlemci olarak kalabilmeyi, yaratıcılığı, üretkenliği, çözüm odaklı araştırmayı öğretti bana.
 Rengarenk bir dünya!
Bütün renklerin içinde bazen karışıklığı, bazen düzlüğü, bazen cıvıltıyı görüyorum.
Bugün dayanıklılığı araştıracağım kendi zihnimde. Bazen dengeyi, bazen bırakabilmeyi, bazen gücü araştırıyorum. Bulunca yine yer değiştirse de bugün bambaşka bir gün gibi hissediyorum.
İçimdeki öfkeyi, tiksintiyi, nefret sanılan sevgisizliği, acımayı sevgiyle arındırmaya niyet ediyorum.

15 Haziran 2019 Cumartesi

açlıkla tokluğun birbirine karıştığı, hatta kaybolduğu bi yerdeyim. bu yer bana yalnızlık hissini hatırlatıyor. 
var olma çabamız, deneyim peşinde koşan zihnimizi hunharca çalıştırıyor. ve zihin her deneyimi tanımlama çabasıyla her yaşanana, her tada, her sese, her şeye iyi, kötü bir sıfat tanımlıyoruz. sonra adı yaşam oluyor.

insanın 20'li, 30'lu ve 40'lı yıllarıyla ilgili deneyimlerinin konu olduğu bir ufak konuşma geçti. 20li yaşların yarısını geçmiş sonlarına doğru yaklaşırken ben, keyif-hüzün-coşku-keder ve baya da hissizlik içindeyim. bu yaşlar en üretken olup bir şeylerin inşa edildiği, 30lu yaşlar bunların üretkenliğin meyvelerinin yendiği, ev, aile, kariyer birçok noktada materyal dünya işlerinin halledilip 40lı yıllarda da artık ruhani tarafa yatırım yapıldığı yıllar gibi bir genelleme yapabiliriz sanıyorum. bazı 40lı yıllar başardım hissiyle ruhaniliğe yönelirken, diğer tarafta neden yapamadım hissine de maruz kalabiliyor tabi insanlık.

bir yandan çok hızlı aktığını bildiğimiz bir zaman dilimi, bir yandan sürecin içinde oluşu bilmek yaşama hem renk katıyor hem de düşünce hızımıza daha çok dikkat kesilmemizi gerektiriyor. bazen bu gücü, bu hızı, iletişimin ve hemen oluveren dilekleri, evrenin muhteşorluğunu bilip yol alırken, sanki dümdüz bir yolda giden bi andan, hüzün, öfke, karamsarlık dolu anlarla bozuk bir yoldan geçmeye başlıyorsun. ve o dümdüz yolun kıymetini  bozuk yoldan geçtiğinde daha bir net anlıyor insan.

yaratım gücümüzün, düşüncelerimizin zamanı şekillendirdiğini bilmek şahane! kendi mutsuzluğunun içinden de biraz hareketle, biraz kedi ile çıkabileceğini de sık sık hatırlat kendine.

3 Haziran 2019 Pazartesi

yaradılış, var oluş sorgulamaları, var olduğuna inanmak,olduğun gibi kabul edilmek ve sevilmek.

sevildiğini hissetmek koşulsuzca, böyle bir yerde mümkün oldu benim için. Sevdim, sevildim.
Şu yer taşlarına aşık oldum en çok. Bu yazıyı tamamlayalım diye çok uğraştım sanırım. Alışmak bu topraklara çok zaman aldı sanırım ama çok sevdim be. Ne de olsa her şey burada başladı. Ayaklarım çok daha sağlam basıyor artık yere.
Ben abartmayı da seven insanım. Eski cümlelere bakın, öyle ....Ki diye anlatasım gelir hep. Bazen öyle çok konuşuyorum ki. Ben konuşunca yorulanlar oluyor. Daha çok kelimeyle anlatırsam daha çok anlayacaklar gibi geliyor bazen, ikircikli bir meslek hastalığı sanırım. Olsun. Kendimi acımasızca yargılamadan sevmem de zaman aldı, oluyor bi şekilde. 
Yine dünyanın bi ucundan, başka bi ucundan, Anadolu'nun bir toprağından yazıyorum. Kalbim küt küt atıyor, içimde hep güzel şeyler olacağına dair olan heyecandan var. Güzel rüyalar görüyorum burada uyandığım ilk sabahta. Güzellikten bahsederken bile gözüm yaşarıyor. 
İyi, kötü, dengeli, dengesiz, hareketli, zor, uzun, acele, dingin onlarca gün geçti bu sene başladığından beri. Hepsi geçti. Acelesiz günlerin biri bugün de, yollarda, yemyeşil bir peri masalında geçen dingin bir gün. 

17 Mayıs 2019 Cuma

Yoga günlükleri

Bugünlerde kaygı ve gelecek odaklı zihin hakkında öyle yoğun bir çaba içindeyim ki en sonunda kendimden bunalıp eeeh yeter diye bi an geldi. Çabasızlığın çabasını anlatan öğretiler böyle anlarda kendini daha iyi kanıtlıyor benim için. Sonra kendi dengemi yine yoga pozlarını pratik ederken araştırma içine girdiğimde keyif aldığım şeyleri hatırlamaya başladım. Nasıl an'a döndüğümü hatırlattım kendime, nefesim bana yardımcı oldu bunları düşünür yaşarken. Şimdi aylar sonrasını düşünmek yerine ki Osho da bunu anlatırken diyor ki  gelecek hakkında olumlu şeyleri düşünmek de an'ı iyileştiriyorsa buna devam edebilirsiniz ancak hayallerinizin de sizi ele geçirmediğinden emin olun. Arzu duyduğunuz şey her neyse istemek güvenli ancak ele geçirilmediğimizden ve ana dönmemiz gerektiğinden emin olalım.
Ve bunu paylaşmak istedim, hesabımda hiç böyle bir paylaşım yapmadığım için, kendi belki zayıf nokta olarak tanımlayabileceğim bir tarafı paylaştım (10 points for me)

Yine hislerden giderek kendimi yogayı tanımlamaya çalışırken buldum. Yoga benim için neden bu kadar önemli? Çünkü yıllarca biri olmaya çalışırken, iyi, mükemmel, içedönük, dışadönük, tembel, ideal biri olmaya çalıştığım yirmili yaşlarımın ilk yarısında hep olmaya, olduğun hali sevmemeye hep değişmeye çalışırken, kendimi olduğum gibi kabul etmediğim her anı iyileştirircesine yoga çıktı karşıma. Yoga yapan, bana eğitmenlik eğitimine yol gösteren hocalarımla ve yolculuk boyunca karşıma çıkan insanlarla öğrendim en çok kabul edilmeyi, kendimi sevmeyi. Olduğun hali değiştirmeden, yargılamadan kabul ettikçe anlıyorum şimdi kaygılı zihnimi kabul etmeyi ve onu da olduğu gibi sevmeyi.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Son zamanlardaki kişisel gündemim dikkat ve kaygı üzerine. Her şeyleri tanımlama eğilimim bunu da tanımlayacak illa. içimin kıpır kıpır olduğu birçok şeyin yanında kaygı düzeyimi yükselten anlık düşünceler gelip gidiyor.

anlamlandıramadığım ama tanımlayabildiğim şeyler dedi adam, yaz bunları, bu insan hikayelerini.

(dipnot:Aslında bu insan öyküleri hepsi bir yuvanın onlarca veli profilinin öyküsü. Meslek etiği gereği kendimle yüzleşip öyle dökeceğim onları yazıya, birgün.)

sessizliğin içinden öyküler çıktı en çok. kimlikler diye sığındığımız kabuklar bir düşünce sistemi içinde şartlıyor beni. bugün, yeniden dinlediğim var oluş öyküleri bir kez daha etkiledi beni. belki sessizlik biraz daha yardımcı oldu.

10 gündür falan taslaklarda duruyor bu yazı. 10 gündür gidip geliyor zihnimde, kalbimde hem duygular hem düşünceler. Yazayım diyorum, elim gitmiyor. Bu benim meditasyonum bazen. Tamam diyorsun artık dengedeyim, hop bir gitgel dalgası geliyor. Dengeyi kalp ve mantık arasında bulmaya sık sık çalışıyorum. Böyle seni tokatlayıveriyor hisler. Sonra kaygı düzeyi artıyor. Oysa biliyorsun sana iyi gelenin anda olmak olduğunu. Yazmak iyi geliyor biliyorsun. Mesele bulaşık yıkamak makinelerce, havuç rendelemek kilolarca çilek doğramak. Anda yeterince olmadığında mutlaka elin kesiliyor, kırılan bir bardak oluyor. Hele bir de rende baş parmağını rendelediyse acısı günlerce geçmiyor. Unutmayayım anda kalmayı diye sanki parmağa bağlanmış bir ip misali duruyor.
Ya anda değilken kalbin kırılıyorsa? İyi hissettiğini sandığın comfort zone'dan çıkmadığın için daha kaygılı, daha gelecek odaklı bir an yaratıyorsan?

Çözüm zen kafası.

1 Mayıs 2019 Çarşamba

farkındalık neydi? mindfulness nasıl yenirdi?

günlerdir zihnimde, yolda yürürken, duşta, en çok kendimle kaldığım anlarda bu sayfayı açıp onlarca şey yazıyorum. zihnim yazıyı yazıyor ama elim gitmiyor. yollardan geçiyorum, uzun otobüs yolculukları. nisan ayına bir istanbul, bir ankara sığdırdım, heyecan dolu.

tezer özlü yaşamın ucuna yolculuk kitabıyla çok ilham olmuştu bana seyahatlerde. ama o içerideki dram hali bi türlü içimdeki yaşama sevinci karşısında daha fazla yer bulamadı kendine.
yine içimdeki kaygı ve onu daha yumuşak kelimelerle yazmaya çalışan bir zihin yapısı.

Diye başladım dün gece yarısı bu yazıya, gece gündüze döndüğünde ise yepyeni bir gün başladı ve öykülerle devam etti. Anadolu'dan yaşadığımız topraklardan umut vaad eden şahane bir öykünün içinde bulduk kendimizi bir çiftlik evinde. Drama queenlerin her yerde dolduğu (ki üstteki yazı bile benim dramam, dramlarım) yaşamı sevgiyle dolmuş, başına her ne gelirlerse sevgiyle akıtmış ve akışın içinde, tadını çıkaran bir çiftin evine konuk olduk. Gözlerinin içi gülümseyen, bir arada olma halini keyifle yaşayan insanların olduğunu gördüğüm, bu anlara tanık olduğum için öyle mutluyum ki.

Yaşamın renkleri en çok yakışan şeyler bu topraklara. Ve öze dönmek, içe dönmek derken içimizde kopan fırtınalara, dingin sulara ve her şeye bir nefesle ulaşıyoruz. Gözler kapalı ya da açık, farkındalığını taşıyorsun çabasızca. Bütün duyularını bulunduğun ana getiriyorsun Ve zihnin onca kalabalığın içinden bu cümleleri hediye ediyor sana.

Çaba-
A-
Ca-
Ba.

9 Nisan 2019 Salı

hiç kimse okumuyormuş gibi

bana yaşama dair en çok farkında olduğun şeyleri yaz deseler (ki niye desinler durup dururken?) şu son 1-2 senede hatta son günlerde yaşam sınavı olarak aile, sosyal varlıklar olduğumuzdan ifade, yaşamı anlamlandıran şey olarak da nefes derdim galiba.

aile-ifade-nefes kendi içinde öyle dallanıp bağlanıyor ki yaşama, zaten kader dediğin yaşam senaryosu yüzeye çıkıyor. üzerine filmler çekilmiş, her an değişime dönüşüme maruz kalan yaşamlar.

yine bu senaryoların içinde öğrendiğim belki içselleştirmeye çalıştığım, 'ifade' başlığında kategorize ettiğim duygular var. düşünce, davranış neyse duygular da öyle. yazının başlığı 'hiç kimse okumuyormuş gibi' yaz ve asıl ifade edemediklerini et diyen onlara cesur yüreğe ithafen yazıldı.

belki zamanında sizi olduğunuz gibi kabul ederek içinizdeki her şeyi anlatmanızı sağlayan bir taraf vardır. biri demiştir ki yaz, diğeri demiştir ki sen çiz.
insanlar duygusal gerçekliklerini hissedebildiklerinde yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyob organizasyon içinde ortaya çıkıyor, diyor araştırmalar. yani hisset.



4 Nisan 2019 Perşembe

Geçmişin hayaletleri

Yazı başlığından başka yazacak bir şey yok sanki bi yazıya. Hafızanın şimdideki yeri, şimdinin yanılsamaları,  bir mutsuzluk donukluğu... ve yine baharın tüyleri diken diken eden aksam serinliği. Tamamlanmayan cümleler, birsürü gözyaşı sessizce akan.
Yazı değil de tanımlanamaz hissettiğim bir acı eşlik ediyor bugünkü dalga seslerine, sessiz karanlık kumsala.
Oysa ana tanık olurken, geçmişin hayaletlerine bakarak, zaman hafıza ve pişmanlığı, belki yaraları yeniden deneyimliyor zihin aynı anda. Yeni bir tanımlama sürecine giriyor. Her şeye bir yorum katmak, yüzleşmek belki hislerin yoğunluğunu artırıyor. Keyif yok, coşku yok. Huzursuz eden hisler keşkelere dönüşüyor. 'Keşke... kolay olurdu o zaman. Sussam sussam... görünmez olsam'

Yaşam deneyimi diyorsun, ruhsal düzeydeki anlaşmalar, akaşa. Kendini aklarcasına.
Sonrası daha çok sessizlik ve yanılsamalar. Illuzyon diyorsun. Geçeceğini düşünüyorsun.
Tanık oluyorsun tüm değişimlere

23 Mart 2019 Cumartesi

Molalar ve esler


Sağımda kale, solumda da alanyanın bitmeyen sahil yolu var görünen ışıklarda. Sahilde baharın hala serinliği ama sakinligiyle yürüyüşüme bir mola verdim. Müziğin ritmiyle adımlarım bazen hızlı bazen durağan yansımalara yine hayran ola ola oturdum kumsala.

2019a girip 26 yaşıma basınca sanki sihirli bir değnek değdi.
Şu yazıda da yazdığım hisler böyle artarak gelişiyor. Insanın kendi zihnini tanıması, bedeniyle ruhuyla ve evrenle uyumlanma süreçlerini bu kadar yakından izleme halini mest ola ola izliyorum kendimde.
Hatırlıyorum aynı yolları haykıra haykıra ağlayarak yürüdüğüm zamanları,  içimdeki sesin her şey çok güzel olacak diye diye kendini motive edişini. Her sey cok güzel oluyor. Yaşam mucizeleriyle geliyor her defasında. Hayaller gerçeğe dönüşüyor.

Zihin belki benim zihnim o akademik, materyal tarafıyla hep bi eksik arayıp yetersizlik hissettiği zamanlardan uzaklaşarak, popomun üzerinde oturduğu kum taneleriyle heyecanlanıp, mutluluk hissettiği bir hale tanıklık ediyor.

Geçmiş deneyimlerle yüzleştiği, karanlığa hizmet eden, zarar veren düşünce kalıplarından uzaklaşıp refaha eren bir yapıyla devam ediyor yoluna. Yoldaşlar, yardım edenler, yardım alanlar ve merkezde kalan zihin. Zihin ve bedenin ötesine gecen bir deneyime hazırlıyor kendini.
Olan her şey, olacak olan her şey bir hazırlık sürecinden geçiyor.
Şu havanın tüyleri diken diken eden serinliği,  gökyüzünün parlaklığı ve dalga sesleri içinde yaşamı içine çeke çeke besliyorum ruhumu. Biraz daha oturup gideceğim.
Bugün karşıma çıkan cümle şuydu,  yolculuk devam ediyor, yolda durmak yola devam etmek değil. Bence size iyi gelen limanlara sığınmak da yolculuğun iyileşme süreçlerine dahil. Müzikte notalar ne kadar önemliyse onları duymamızı sağlayan esler de bi o kadar mühim.
Sevgiyle aksın ritm.

20 Mart 2019 Çarşamba

içim içime sığmıyor dediğiniz, midenizde kelebekler hissettiğiniz o coşku halleri var ya, onlar nasıl önemli. Himalayalara giden yolda, Australian Base Camp'te Annapurna tepelerine bakarken hissettiğim o tarifsiz, koşulsuz, tüm hücrelerimde hissettiğim bir hal var. Hala hatırladıkça içim gülüyor ve tüylerim diken diken oluyor.

bugün biraz daha farklı hissediyorum. meditasyon yaptıkça, meditasyona aracı olup başkalarıyla paylaştıkça bu farklı hisse de gözlemci olmanın yolundayım. Içim içime sığmıyor coşku halinin icim içime sığmayan bir sıkışıklık halinin içinden geçiyorum. karşıma cevap niteliğinde bir yazı çıkıyor.

Şuraya bir tık.

akışa güven.
rahatla.
olacak olan oluyor.
bırak.
bu yeryüzü güvenli.
zihnim
iç sesim
bu beden deneyimi. ve ötesi.

ekinoks ve dolunay müthiş bir enerjiyle geliyor.

19 Mart 2019 Salı

Alanya

Böyle sabahın erken saatlerinde, biraz ısınmış ama hala hırkaya ihtiyaç duyacağınız saatlerde, pofidik mavi bulutların, yeni çiğ yağmış çimenlerin ve palmiyelerin olduğu bir sokaktan geçiyorum. Dün akşamdan beri çalan şarkı hala çalıyor. Yasemin mori- çıngıraklı dilber modunda yürüdüğüm günler biraz yavaşladı zihnimde. Yeni bir denge haline geçiyorum. Belki evrenin yeni bir yükselişe geçmeden önceki mola verdiği anlardan birinden geçiyoruz. Çok özel bir deneyimin parçası gibi hissediyorum kendimi.
Hava ısınıyor. Yürüyüşün ritmi artıyor. Acele etmek için hala sebebimiz yok.  Şehrin içine doğru narenciye kokularına karışan kahve kokuları olsun istiyor zihnim.

9 Mart 2019 Cumartesi

Kathmanduda yazılar son

Buraya gelirken mutlaka götür dediğiniz bir şey var mi diye sordugunda değerli hocam Selim yoga matını ve farkındalığını götür canısı demişti. Şu an dönerken öyle iyi anlıyorum ki yanımda farkındalığımı taşıyıp küçük küçük anlarda yaşadığım 'Evreka' momentlerle o süreçlerin nasi kazançlı geçip durduğunu.

Bütün öğretiler,  ilerlemeye yönelik,  spirituel yollar bize bırak diyor. Bağımlılıklarından kurtul, tutunmayı bırak ve özgürleş. Bırakmayı öğretirken sadelesiyor de insan.

Bu yazının içinde bütün yolculuğumun her anında keyifle bir arada olduğum, oda arkadaşlarımdan birisi Mişlinle geçirdiğimiz, son 15 güne dair cok sey var. O benden bi önceki sabah yola çıktı ve o sabah 6da kalkıp Mişlinle son kez Stupa'nın etrafını turlayıp 7de sabah kahvemizi içerken içimde enerji alanımda, hatta fiziksel bedenimde (böğrümde) bir şeyler hissettim. Vedaya dair ya da artik son 17 gündür her gün yaptığımız bir şey olarak alışkanlığa dönüşmesinden midir bilmem o yoğun enerjiye dönüştü. Ve Mişlin le vedalaşıp dökülen o tarifsiz gözyaşları. Işte o andan sonra kendimi dengelemeye çalışırken fark ettim, bu kadar bırakmayı anlatan bi öğreti için bir araya geldiğimiz yerde kurulan bağ bize neler öğretecekti?

1 saatlik yeterince uzun bir otobüs yolculuğu yaptım hemen vedanin ardından. Dengeye gelmeme, akışa dönmeme olanak sağladı bu dinginlik hali de. Aslında kimine göre tozlu, trafikte, kalabalık, bozuk yollar olarak nitelendirilebilecek bu yolculuk benim bir parçam olan, parçası olduğum insanlığı temsil ediyordu.

Önca farkındalık anına, onca desteğe, sevgiye ve gülümsemeye geldim, dokundum. kalbimi, valizimi doldurdum evime dönüyorum ❤ görüşmek üzere

Kathmandu yazıları 10

Nepal seyahati boyunca sık sık haşir neşir olduğumuz esnaf fiyatlar ve pazarlık konusunda çok çakal olsa da çok neşeli bir ortam var, sürekli bir pazarlık dönüyor. Sık sık nerelisin muhabbetiyle konuya giriyorlar, son gün ben de tek başıma kalıp  cosy mekanlar keşfederken herkeslere küçük hediyeler almaya yollara düştüm. En mutlu olduğum sohbetlerden birisi aslında yine birçok mesajlar verdi bana. Kathmandu, Pokhara ve Chitwan en çok ziyaret edilen büyük şehirler. Başka yerlere gittin mi diye soruluyor sıkça,  evet diyorum Pokharaya gidip trekking yaptım, Himalayalarda hissettiğim mutluluğu nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum diye anlatıyordum bir esnafa.

Himalayalar ve mutluluk ilişkisine dair duyabileceğim en güzel depresyon tedavisini nasıl yaptığını anlattı bana. Yıllarca ilaçlar ve farkli tedaviler denedim ama cok mutsuzdum, yogaci bir arkadaşım dağlara çıkmamı önerdi,  3 ay dağlardaydım ve döndüğümde hiçbir ilaca ihtiyacım kalmamıştı diyor. Ve yanina gelen eşinden, çocuklarından bahsederken karşı dükkanların birinin içinden bir yere gidiyoruz beraber, ikizlerini gösteriyor bana.
17aylik bebeklerinden soldaki kızın adı Nehir, oğlanın adi da Okyanus demek. Namaste diyip ellerini namaskar mudra yapan minik kız cin gibi, oğlan henüz uyanamamış:)

Aslında böyle öyküler duydukça psikolog-yogacı-gezgin kimliğimi bir arada çok seviyorum. Insanların milyonlar harcayarak psikoterapilere yıllar harcamalarından önce aslında bu değişim dönüşümün hızla akabilecegi bi zamana giriyoruz diye hissediyorum.

8 Mart 2019 Cuma

Kathmandu yazıları 9

Buradaki son aksam. Bir sonraki sabah yolculuk var eve doğru. Bu yolculuğuma en çok eşlik eden minik oda arkadaşımla burada veda kahvesi eşliğinde konuşuyoruz bu deneyim bize neler kattı diye.
Şu etrafında döndüğümüz Stupa'ya baka baka beklentimiz neydi, nelerle karşılaştık ne kadar çok şey öğrendik birbirimizden onu konuşuyoruz. Birbirimizle veda gibi değil de yeni yolculuklarımıza hazırlık analizler yapıyoruz. Bugün Pokhara'dan dönüş yolu öyle uzundu ki ikimiz de Ikigai kitabını bitirebildik ayrı ayrı. Ikigaimizi yollarda bulduk. Yaşamın anlamını...

Benim yoluma dair belki gittiğim onlarca farkli ülkeden başka birine daha tik atayım, daha doğuya, mistisizme, baharatlara doğru çıkayım beklentisiyle geldiğim bu halde kazançlarım insan öyküleri oldu en çok. Bir de mutluluğun tanımı değişen.

Himayaların eteklerinde Annapurna tepelerinde doğan güneşin o tepeleri aydınlattığını gördükçe yüzüme, kalbime, ruhuma yayılan bir gülümseme oldu. Bunlar en tarif edilemezlerinden muhtemelen anların.  Dönüş yolları boyunca içinden geçtiğimiz ormanlar, en eski yöntemleri kullanarak devam ettirilen üretim ve daha fazlası için yeniden geleceğim sana Nepal.

7 Mart 2019 Perşembe

Kathmanduda yazılar 8

Kathmandu şehrinden yaklaşık  200 km uzak bir şehre geldik sabah 7 otobüsüyle. 7 saat süren, yoldayken iç organların yer değiştirdiği esprisini yapa yapa tanbur tungur bol virajlı bir yolculuk hali. Şehrin keşmekeşi denir ya, Pokhara'ya sakin bir göl şehrine gelince anlaşılıyor Kathmandu'daki keşmekeş. Akışta da olsa trafik ve tozlu yollardan sonra hippilerin ve turistlerin geldiği bu kasabada bir huzur var. Himalayaların eteklerinde belki bu enerjiye sahip olması kaçınılmaz. Şehirdeki ilk gün batımını göl kenarında izliyoruz.
Su kenarındaki yerlerin enerjisi zaten havasından suyundan bir başka güzel oluyor.

Sonra yolculuğun en hızlı kısmı başlıyor aslında, konuştuğumuz bir tur rehberi ile ertesi sabah Himalayaların eteklerine, Annapurna zirvesini yakından gören noktaların birine Australian Base Camp alanına yürümek için anlaşıyoruz. Satın aldığım en keyifli deneyim olarak yazıyorum bu anıyı. O gece yol arkadaşlarımla yarın Himalayalara çıkacak olmanın heyacanını yaşıyoruz, yüzümüzde hic eksilmeye bi yaaaaa cok mutluyum hali sabah yolculuğuyla devam ediyor. Her gün 6da uyanıyoruz. Sonra yolculuk başlıyor. Jeeplerle belli bir noktaya gelip Australian camp'e yürüyoruz yoga eğitmeni rehberimizle. Yürüyüşün en keyifli hali matlarimizi alıp tin tin çıkma hali.
Vardığımız manzara bizi yerimizde duramayacak kadar mutlu etmeye yetiyor. Butik bir otelin himalaya manzarasına karşı ilk geleneksel Hatha yoga dersimizi yapıyoruz. Yaşamaktan ve sahip olduğum her şeyden keyif alıyorum. Bu yolculugun her anını seviyorum. 


4 Mart 2019 Pazartesi

Kathmanduda yazılar 7

Happy Maha shivaratri  day in Nepal ❤

Bugün lord shiva'nın doğum günü. O yüzden pashupatina'da ölü yakım törenlerinin yapıldığı yerde bir kutlama var. Kendimizi o ani kalabalığın içinde buluveriyoruz. Sadece bugün Nepalliler için ot içmek yasal. Zaten ölülerin, doğanın, yanan tütsülerin kokusuna karışmış bu yerde, bir de ot kokularıyla mest oluyoruz.


Sonra her sabah yürüyüş yaptığımız Büyük Boudha Stupaya dönüyoruz. Akşama kadar grupla hareket etmenin 10 gün sonrasında ufak bir eeeyh yeter be halini, kendi güvenli alanımı yaratarak yaşıyorum ve 'me time' yaratiyorum kendime, en azindan evin yolunu biliyorum. Stupa'nın etrafını dolanmaya başlıyorum yine, dikkatimi çeken bir kadin var, yerde kocaman bir dairenin içine odunlardan ufak bir alan yaratıyor. Içinde bebekler koymuş  etrafına sunu hazırlıyor. Onun shiva için olduğunu anlıyorum sonra. Kalabaliga ilk karistigimda hemen yanimda bir kadınla göz göze geliyoruz masmavi gözleri olan. Woodoo mu acaba bu diyorum, yakacak galiba. Shiva icin diyor. Aheste aheste  çemberin 4 bir yanına aynı sunuyu dizmeye devam ediyor. Meyveler, çiçekler  kolyeler, tütsüler  odunlarin uzerine bir yigin oluşturuyor. Shiva için. Etraftaki yuvarlak giderek kalabalıklaşıyor.



Sonra başlıyor ateş, giderek yükseliyor. Kalabalığın de hepsine sirayla ateşe atmamız için tohumlar veriyor sunuyu hazırlayan kadının yardımcıları, bütün sunuyu tek bir kadın dizdi. Sonra çiçekler veriliyor atmamız için Ve ateş giderek yükseliyor. Alnımıza 3.gözümuze kırmızı noktamızı da sürüyor Kadın.

Törenin bitişine yakın Shivadan gelen meyveler ve himalaya tuzu da dağıtıyorlar herkese. Meyveler muz, mandalina ve üzüm. Renklerin bir anlamı var.
Meyvelerimizi alıp, Fabienne ile numaralasip vedalasiyoruz.
Kendi basinaligin getirdiği en güzel anlardan biri olarak yazıyorum an defterime. Fabienne Balide yaşıyor, budist bir kadın. Asla satın alamayacağım bir keyif oldu. Sonrası yime rengarenk danslar ve bando takımına karıştı, teşekkürler evren.



3 Mart 2019 Pazar

Kathmanduda yazılar 6

Mişlin, Sibel, Irem, Gülbeyaz, Ali, Sevim, Canan, Can, Ayşe, Nuran, Emrah, Gülin, Tashi
Hepsinin bir öyküsü var bende. Hepsiyle bir paylaşım.
Bu yolculuğa eşlik eden isimler. Ruha inanmayan budist bir manastırın tanışmamıza aracılık ettiği ruhlar.

Dün gece uyumadan önce, yan yatağımda tanıştığım dünyalar güzeli anası Sibel'in kitabının yayınevinden basım onayı aldığını öğrendik, mutlu olduk hep beraber. Şampanya patlamak istedim ama alkol sokmak (yasak) :D çikolatalı pastaya kaldık. Sibel hem köklerimizin kaynaştığı,  Nepalde Sivaslı birini yan yatağımda bulmanın heyecanını yaşadığım bir kadın. Üstelik editör. Neredeyse ilk defa tüm içtenliğiyle blogu okuyup geribildirim veren insanlardan birisi. Yazarlığının, öğretmenliğinin, akademisyenliginin yaninda bir de ana. Hem de kucaklayan, veren, seven bir ana.
Bana yazıları bir eksende toparlayıp, onun çevresinde yazmama dair birkaç öneride bulundu ki belki sonu bağlanmayan cümleleri artik niye bağlanmadı diye değil, keyifle bağlayacağımız yazılar gelecek.

Günleri geri geri saymaya başladım artık 7 gün sonra Alanyaya varmış olacağım. 7 gün daha Nepallilerle karşılıklı gülümseyeceğim ve bu gülüşleri eve götüreceğim kalbimde.

1 Mart 2019 Cuma

Kathmanduda yazılar 5


Sanırım bir şehrin en çok rengarenk olmasını seviyorum. Burası lamaların kırmızıları, nepalin dilek bayrakları, baharatları, tozları, her köşe başında yakılan tütsü kokuları, zihni hep aktif tutan o uyarıcı kokular. Bir şehir deyince zihninizde canlanacak ama içine neşe serpiştirilmiş, herkesin gülümsemesiyle daha da güzelleşen bir şehir burası. Sokak satıcılarının çerezlik kızartmalarin baharatları, malalar, boncuklar satan dükkanlar, diger bir köşebaşındaki yanan onlarca mum ışığının ahengi, her meydanda kendini asla eksik etmeyen güvercin sürüleri,  her yerde kendini sevdiren besili mutlu sakin köpekler, ve ibadetini eden lamalar. Aslında her sabah gördüğümüz bir manzara bu. Bunlar olurken sabah hala 7 gibi değil. Şehir kendini öyle sevgiyle açtı ki bize her adımı keyif dolu. 

Şehirlerde ve diğer insanlarda kayıp parçalarımızı ararken, burada  kaygısız huzurun var olduğunu görüyorum. Bilmek, yapabilmeye dönüştüğünde, icsellestirdigimde kendimi de şehirler kadar sevebileceğim.

Sevgi demişken bu seyahatin öncesine ve bulunduğu sürece eşlik eden tüm hayır duaları kalbimde lotus çiçekleri açtırıyor.
Dilerim yüzün hep gülsün.
Dilerim hep mutlu ol.
Dilerim bu deneyim gönlüne göre geçer.
Dilerim bu yolculuk sana beklentilerinin ötesinde güzellikler getirir.
Dilerim cok eğlenirsin.
Dilerim...
Öyle cok dua aldım ki bu yolculuk her şeyin ötesinde onlarca aynamla barışmamı sağladı. Teşekkürler tanrım, evren, buddha. Tashi Delel

28 Şubat 2019 Perşembe

Kathmandu da yazılar 4

1 haftayı devirdik burada, evden 7000 km uzakta. Gittiğim her yer benim evim gibi yine de. Wi-fi otomatik bağlanıyor:) her sabah 5 6 km yürüdüğümüz yolun ardından her sabah kahve içtiğimiz bir yer var. Hiç acele etmiyoruz. Trafik çok karışık gibi görünse de trafik ışığı olmadan kimse korna çalmadan akış çok düzenli. Kendi içinde dağınık ama akışı çözmüş bir mutlu halk. Herkesin yüzü gülüyor,  sakinlik ve acelesizlik belki en sihirli kelimeler buradaki mutluluğu anlatan.

Buraya seyahat için mi geldim meditasyonla yeni kapılar açıp yeni kültürler görmeye mi artık birbirine karışıyor. Tek bildiğim aldığım her nefes, dikkatimi verebildigim her detay yaşamımın bundan sonraki döneminde evrensel bir parçamı temsil edecek.

1 haftadır Budizm ve lama kültürüne dair nasıl bir yargı icinde emin olamadığım, yine de bir tarafı huzursuz eden sorulara Tashi (buradaki Türk guru) tam da hocama bunları sormayı düşündüğüm, onu düşündüğüm bir meditasyon halinden uyandığımda ondan aldigim bir mesajla cevabını buldu. Neyse ki kelimeler cok sihirli ve ihtiyacımız olduğunda bize geliyorlar.

Şöyle: Canım benim ❤️ duyguların farkında olarak onları izle, onlar olmadığını anladığında pratikte farklı duyumlara açık olarak yürü, bütün gelenleri nazik bir dikkatle izle ve arkadaşça yaklaş ❤️

Umarım anlıyorum.

Budizmdeki öğreti süreçlerinden bahseden, balık tutmayı öğreten bir zen mantığı. Soruların cevapları biz hazır olduğumuzda geliyor. Bizim yolumuz bu, ister seçer ister diğer yollardan gidebilirsiniz diyor.

Günlerdir o huzursuzluğu yaratan tüm zihin süreçleri,  yargıda olduğumdan emin olamadığımdan yargıya devam etmemi sağladı. Cevaplar geliyor, sindirmek zaman alıyor.
Heyecan hep baki.
Coşku,  şefkat, mutluluk ve huzur gözlem hali devam ediyor.

26 Şubat 2019 Salı

Kathmanduda yazılar 3

Yazı başlığını Kathmandu da yazılar olarak değiştirerek buradaki insanların spirituel arayışlarını,  okulda veya yaşamda öğretilmeyen aslında kadim bilgilere ulaşma yolunda karşılarına çıkan ekolleri gözlemleyeceğim. Ve budist tapınaklar ne yapıyor, ben neden buradayım ve bu deneyimden neyle çıkıyorum ondan bahsedeceğim. Çünkü yargısız olmayı, egoyla çalışmayı öğrenen, belki bununla sınav veren, akaşa dünyasının bi yansımasında vücut bulan insan formum neyi nasıl yargılıyor  onu göreceğim kendimle konuşurken.
Egitmenlik eğitimi aldığım yoga studyosundaki bir meditasyon eğitimde tanıştım  Tashi Nyama Lama ve Gülin ile. Ocak 2018de 2 gün 4 saatlik meditasyon pratiği ile girdiler hayatıma, sonrası Kathmandu'daki bir budist tapınakta (aslında 2015depreminde 7.8 şiddeti 700 çocuğa yetimhane olarak kullanılan) bir meditasyon eğitim programında bulmakla oldu. Aslında gecen ekimde planlanan,  istifa vs süreci ile hayatımda işlevsel değişikliklere yol açan bir planla şubat 2019da kendimi burada buldum. Neyse Tashi 20 yıldır bu taraflarda Asyada düşmüş yollara. Bu yola gönül verip belli eğitim, dini vs her seyi bırakma  ve kabul süreçlerinden sonra Lama olmuş o da. Lamalar (belki öyle sanarsınız ama adanmış olmak zorunda değiller) kırmızı kıyafetler giyerek budizmin bikac ekolünden birine bağlanıyorlar. Hayatları dünyevi zevklerden vazgeçmek vs olan kanalardan değiller şimdilik. En cok dikkatimi ceken de bu aslinda. Lama kimliği ile henuz icsellestirmedikleri yasam pratiklerini paylasmaya hatta (onlar boyle ifade etmese de misyonerligini yapıyorlar) Bu yetimhanedeki çocuklar ve diğer tapınaklar için bağışlar vs topluyorlar. Ben yaklasik 18gun burada kalacagim icin 200 dolar bağış yapiyorum(bu talep edilen bir miktar). Icinde kalacak yer, 3 öğün yemek dahil. Baska benzer yapida hatta daha luks tapinaklarda 10gun 150 dolara meditasyon eğitimi iceren programlar var. Hinduizme tepkililer.  Budizmin gerekliliği olan şeyleri uyguladıklarını düşünüp, bize meditasyon pratiğini öğretiyorlar. Stüdyoda her pratik için yarım saat ayırdığımız dersleri 8 güne yayarak 4 saat pratik ediyoruz. Günün geri kalanında meditasyonla devam edebiliyorsun.  Sonrası biraz budizm sohbeti ardından civardaki diğer tapınakları ya da şehirleri ya da kültürel mirasları görmeye ayırıyoruz. Sabah yürüyüşüyle beraber günde 14 15 km civarı yol yürüdük şimdiye kadar. Stupa, Thamel(burasi alışveriş yapmak için ideal upuzun kapalıçarşı givi bir cadde. Bütün nepalliler alış veriş yaparken önce 4 5 kat yüksek fiyat söylüyor, mutlaka pazarlık yapılıyor ve almadan gitmek üzereyken en son olurunu sorup öyle 3te 1ine falan satıyor haliyle biraz can sıkıcı bir hal belirsizlik), Bhaktapur(depremden en sağ çıkan şehirlerden birisi), pashupatinath(ölü yakım törenlerinin yapıldığı yer) gördüğümüz yerler. Hepsinde çok farklı gelen bir doku var. O tozu tutmak inan çok iyi hissettiriyor. Yaşasın diyorum, bu deneyimi kendime hediye ettim. Asla satın alamayacağım bir keyif yaşıyorum. Keyif ve şükürden başka bir açıklama yapmakta zorlanıyorum, coşku ve şükran.

25 Şubat 2019 Pazartesi

Kathmandu yazıları 2

Aslında bunun bir seyahat yazısına dönüşmesini gönülden dilerdim, işte şuraya gitmeli şunu yemeli tarzında yazılardan. Içimin bir parçası o bloggerlara cok özeniyor. Ama burada tanıştığım insanlar, yürüdüğüm yollar, yuttuğum tozlar  (Nepal hakkinda insanlarin bahsettiği fakirlik, pis hava ve karışık trafik dışında bir bakış izlenimi dışında) bana başka şeyler hissettirip yazdırıyor. Bu manastır deneyimi boyunca ki 3 tam gün geçirmiş olmama rağmen tanıştığım insan profilleri, yaşam deneyimleri,  yaşama dair bana bildiğim ne varsa öğreten (ailem, okullarım,  Bahar, Evreka, Nirvana ve Hico, yoga, 15+ değişik ülkeden insanlar, köyceğiz ve Ferhanyo) aktığı yönü daha iyi gösterdi. Bazen cümleleri bağlamak o kadar manasiz geliyor ki tek hissettiğim kıymetli bir yaşamın icinde olduğum oluyor. Bu yasam cok kıymetli. Seviyor ve seviliyorum.

Burada da o sevgi selinin içinden en çok ögrendiğim şey(yaklaşık 25 yılda anca) aynı vardan var olduk,  senden üstün değilim, benden üstün değilsin. Bu bi öğreti midir yoksa yaşama dair bilmemiz gereken tek şey mi kestirmek zor. Yaşamımı öyle keyifli bir deneyime dönüştürdü ki, her bir varlığı,  her bir toz zerresini kabul edebilir hale geldin.

Burası Kathmandu olmasaydı da huşu icinde bir deneyim yaşayabilirdik ama dünyanın baska bi ucunda tanıştığın yeni insanlar bu deneyime öyle keyifli sahneler katıyor ki burasi özel bir yere dönüşüyor.

Zihnimizdeki sorular buradaki yapısal düzenle ilgili hemen yüzeye çıkıyor. Bu varoluşun içinde de kaybolmamak için zihin devamlı soruyor.

Kathmandu bi Avrupa, Amerika gibi seyahat anlayışı daha modernist olan birileri için hijyen vs anlamında zorlayıcı olabilir. Konfor arayışı için uygun olmasa da o keşmekeş o kültürel farklılık bence deneyimin ta kendisi. Yolculuk.

23 Şubat 2019 Cumartesi

Kathmandu yazıları 1

Bu da bir gece yarısı yazısı. Yine (kendi postlarina refer eden denişik blog yazarı) (okuyun yine de) insanları ve öykülerini dinlerken gözümden kalplarin çıktığı bir günün ardindan uyku mahmurluguyla yazmak istedim. Yaklaşık 2 güne yayılan yolculuk ve varış halinin macerasını ve hislerini belki olay halini anlatmayı deneyecegim. Bu yazıyı bir budist manastirdan yazıyorum hem de ışıkları ve kapıları 21.30da kapanmış bir manastırdan, dünyanın baska bir ucundan.
Bu manastır 700 yetim çocuğun lama olarak yetiştirildiği bi yer iken depremle beraber çocukları Hindistan'a göndermişler. Şimdiki nüfus 65 erkek çocuk. Gönüllüler, ziyaretçiler ve meditasyona gelenler var.  Çocuklar cocuk hakikaten. Ama tapınağın tüm işlerinden sorumlular ve bir öğreti alarak yaşama hazırlanıyorlar. Sevgi dolu, çekik, kavruk gülümsemeleri cok güzel.
Beni nepalli sandılar şalvar vs. Kavruk ten:)

3ocakta aldım biletimi, aslında gecen seneden beri aklımdaydı hatta ekimde de girecektim ama dolar cok artınca gidememistim. Ozaman gidicem işte gidicem diyen yakıp yıkan degisim talep eden şımarık tarafim ateşini soğutama kadar zaman geçti. Dolarda pek bi değişme olmadı ama icimdeki ses hala gitsen iyi olacak diyordu. Sonra şımarmadan, hem patronumdan hem babamdan rıza alarak bileti aldım sadece cep harçlığım olduğunu bilerek.( o bile 2senedir harcamadığım seyahat için sakladığım bi para) ile yola çıkmaya karar verdim. Bileti aldığım günden beri öyle maddi manevi destek aldim ki hissettiğim tek hal sevgi yumağının içindeki bir benlik hali. Her sey yol, yolun kendisi bu yolculuk. Aldığım hayır duaları ile yolculuğun o zor geçebilecek ilk gece deneyimi bile nasıl şükran ve gülen gözyaşlarına dönüştü ancak ben hissedebilirim.
Alanyadan buraya vardığım andan beri de karşıma çıkan tüm yansımalar, tüm kalbi güzel, zihni paylaşıma açık insanlar bu deneyimi ozellestiriyor.
Içimdeki durmadan git diyen, huzursuz bir at koşturan taraf, huzur icinde ve olması gereken anda ve yerde tüm güzelliklere şahit oluyor. Içimde bol bol huzur, bolca merak ve heyecan var.
Ilk günden buraya tekrar gelmenin planlarını yapmak ve bu deneyimi paylaşma arzusu var.
Her şeyi bırak.
Zaten oluyor olmakta olan.

19 Şubat 2019 Salı

Günaydın. Gidiyoruz. İstikamet nere, bilmiyoruz. Gittiğimiz yerlerden yeni yerlere, o yerlerden başka yerlere ama hep bir yerlere... Cevat Çapan, "Böyle nice yolculuklara çıktım, büsbütün dönmüş de sayılmam gittiğim çoğu yerden." der

hep gidişler vardı, artık dönüş de heyecanlandırıyor. yaşamın merkezinde olduğunu gördüğün, sevgiyle aktığın bir yaşama geri dönüş...

heyecanla yola çıkıyorum. biraz uzağa, daha doğuya. toza, toprağa, yokluğun en varlık olduğu zamana.


10 Şubat 2019 Pazar

go with the flow

zamanın akışı eski bildiğimiz gibi akmıyor sanki artık.
aslında akmıyor ama keskin bütün cümlelerden kaçarcasına yaşanan bir pazar günü oldu bugün.

mutluluğu ve huzuru arayan tüm insanlığa hitap eden bir günbatımında biraz kendimle, biraz uzakları yakın eden sevdiğimle yürüdüm bugün.

her an içine çektiğin yaşam enerjisi önce tüm hücrelerime sonra ciğerlerime doldu, gözlerimi kapattığımda. andan haz almayı deneyimledim belki yürüdüğüm sahil boyunca.

bu akışın içinde yaşam deneyimimize eşlik eden tüm herkes belli bir misyonla geldi/çekildi yaşamımıza. tüm deneyimleri paylaşırken kendimizi yargılamaktan kaçınamadığımız acımasız haller de bulaştı bu deneyime. belki deneyimin bir parçası, belki akışa vurulan ketler... kim bilir.

uzun zaman önce yaratıcılık ve görsel sanatlar hakkında içsel olarak çok zorlandığım zamanlar oldu. Şimdi zor görünen bu süreç için fark edebildiğim tek şey bunun geçici olduğu. Süreçler, icinde olduğumuz süreler boyunca farkına vardığımızda kolaylaşıyor.  Evet, bu bir süreçti.  içimdeki dengesizliği yalnızca ergenliğin getirmiş olduğu 'kimsenin beni anlamadığı' düşüncesiyle blog kayıtlarında paylaşılmayan taslaklar halinde öfke ve kaçınılmaz nefret dolu yazılar doluyken şimdi belki yaşamımdaki ilk çeyreği devirmenin getirdiği bir rahatlamayla, benim illüzyonum dünyam beni inanılmaz keyif aldığım bir deneyimin içinde var ediyor!

insanlar, seyahatler ve hayatımı kolaylaştıran bilgilerle dolu yolum. Bazen bilginin otesine gecip deneyime dönüşmesi sandığımdan cok zaman alsa da önümüzdeki yolculuğun beni heyecanlandırdığı kadar dönüşünün de beni bu kadar heyecanlandırıyor oluşu belki daha önce hissetmediğim yeni bir duygu.

bu yolu yürüdüğüm için çok seviniyorum.

4 Şubat 2019 Pazartesi

'ekagrata'

 ama sanki biliyorum ki onlar benim uzaklarda ulaşmaya çalıştığım birer parçam. onları bir araya getirmek için gidiyorum onlarca saat ve km yolu. içim pır pır. onca yol derken kendimi bir Ege kasabasında bir programda buldum. kalp hep Ege'de kalıyor böyle anlarda. içimize işleyen, her anı merak ve sevgi dolu anlarla geçen 8 günün ardından, gitmenin, varmanın, geri dönmenin ayrı ayrı hazzına vardım ilk kez. 

'ekagrata' bu yolculuğun anahtar kelimesine dönüştü benim adıma, son zamanlarda odaklanmaya, orada olmaya zorlanan zihnimin kilidini açan anahtar hem de. 

aslında 1.5 senedir kalbimin beklediği bir eğitim kampına, akışın getirdiği(teslimiyet içinde yolumuzu buluverdiğimiz) sürprizli dokunuşlarla gidiverdim. yoldaşım bu yolu giderken bana da bir kapı açılıverdi. 
sonra açılan kapıların ardından yüzü gibi, kalbi yumuşacık bir hocam oldu. hocamla ısırarak sevebileceğim cinsten bir bağlanma yaşayıverdim ve her şey doğru anda, yerde ve şekildeydi. o tanıdıklık hissiyle sanki bütün varoluşumuz yeniden can buldu. böylesine içtenlikle, kaynaktan akan tüm bilgileri paylaştı bizimle can hocam. paylaşılan her an, bilginin ötesindeki o deneyim bizi ve tüm grubu daha güçlü bir hal içinde sarmaladı. ayurveda yaşamın bilimidir diyerek yaşamıma, yoga pratiğime, dokunuşuma yepyeni bir dokunuş katan Ferhan hocamla her anına şükürle yaklaştığım bir kamptaydık. Her akşam başka bir sürpriz konukla karşılaştık.  farkındalık hali çabası... aslında programdaki tüm diğerleri, yansımalarımız, farklı öykülerle, her anı daha bir kıymetli hale getirdiler. 


yolculuk beni bu kış ortası, yargılarımı yıka yıka bu cennete getirdi. Çünkü cennet zaten her an soluduğumuz pranada. Akış da ruhumuzun parçalarını bulmak için getirdi buralara. Yollar dönüştürdü, yolculuk iyi ki var.
'hayatıma hoşgeldiniz' deyiverdi kapanışta. 
eve döndüm ve içim hala pır pır. bu sefer biliyorum ki gittiğimden çok daha farkında bir halde, sesimin, nefesimin farkında döndüm artık köklendiğim yere. bunu sadece yoga ve ayurveda ile açıklamaya çalışmak benim için zor. öğrendiğim her şey, aslında bildiğim ama yüzeye çıkmayı bekleyen şeyler idi. bugünlerde yüzeye çıkan her neydiyse, bütünüyle, olduğu gibi ve sevgi doluyum.
akşam kamp sonrası ilk ders var, akışın içinde, kalbimden bir şeyler akıtmaya gidiyorum matımın üstüne.
Sevgiyle.





21 Ocak 2019 Pazartesi

bana BU satırları yazdıran her neydiyse, şu an içimdeki kelebeklerin de motivasyonu öyle benzer. cümle içinde geçen hayaller gerçeğe yakınlaşan bilet tarihlerine dönüşmüş. bilinmezliğin ve belirsizliğin kaygısı, o satırlarda yazdığı gibi temmuzu görememe halini nasıl hayatın iniş-çıkışlarındaki en dibi göstermiş. aylar sonra bu yazıya bakınca bile içim kıpır kıpır etti. her şey dönüşmüş, akışın ta kendisi olmuş yolculuk.

az önce çok güzel bir haber aldım, yeni bir yolculukla ilgili. yani asıl büyük amaç olduğunu sandığım Nepal yolculuğu öncesi başka bir eğitim yolculuğu, Köyceğiz'e doğru.

nereye gidiyorum, neler olacak hiç bilmiyorum. neredeyse 1-2 insan dışında kimseyi tanımıyorum maddesel, fiziksel olarak. ama sanki biliyorum ki onlar benim uzaklarda ulaşmaya çalıştığım birer parçam. onları bir araya getirmek için gidiyorum onlarca saat ve km yolu. için pır pır. kalbim, sırtımın(kaygılarımın, geçmişin, bırakamadıklarımın, bilemeyeceklerimin) gölgesine kalmayacak kadar açık ve sevgi dolu.

yaşamayı çok seviyorum.

'her şey burada başladı' dediğimiz Nirvana, ( Yaklaşık 1 senedir burada çeşitli tarzlarda yoga dersleri verip misafir hocalarla hu pratiği zenginleştirmeye çalıştığım evim. Evim diyorum çünkü bi nevi içe dönüş yolculuğuma 'Yuvaya Yolculuk' temasıyla eşlik etti bana. 100 yıllık eski bir taş konak. Içerisindeki her bir detay, taşlar ve ahşap hem kendi yaşanmışlıklarını taşıyor o alan enerjisine. Hem de kendine benzer, belki iyileşmeye çalışan ruhları çağırıyor. Burası benim dönüşüm yolculuğuma en çok tanık olan yer. Istikrarla her hafta dünyada her şey olup bitse de dersler vermeye devam etmek dünyanın en heyecan verici şeyi. Klişe mlişe, her gün heyecanla, aşkla yaptığın şey asla iş gibi gelmiyor. Her yeni gün yeni güzellikler getiriyor sana. Iyi ki yoga var hayatımızda. Bol bol yoga ve/veya size iyi gelen seyi bulun. Şükranla.)

 yuvaya yolculuk yaparken, her şeyin orada başladığı birini çıkardı karşıma. sanki yolculuğun kendisi. öylesine güzel.