30 Aralık 2018 Pazar

Aslında sen bilmesen de birbirimize anlatacak çok hikayemiz var sevgili okuyucu. Aynı Anadolu topraklarının çamuruyla şekillenip,  o güçlü köklerini daha doğuya,  daha mistik hallere götürdün biçimlensin diye.

Sonra yine döndün ve biliyorsun ki artık o yolculuklara çıkıp geri dönen kişi bir başkası. Yarattığın yaşamı sonlandırıp yepyeni bir sen doğurdun.

Işte eski halinin,  dönüşmüş halinle övündüğü bir yerdeyim. Sana bakıyorum. Heyecanını, dinginliğini ve doygunlugunu görüyorum. O dinginlik icinde yazacağın öyküler dokunacak kalplere.

Sen de yaz sevgili okuyucu,  varlığını fark ettir bize. Yalnız olmadığımızı...

29 Aralık 2018 Cumartesi

Köklen, güçlen, dengelen.

Özgürleş.

Ne zaman kendimle ve boş bir sayfayla kalsam, en dipteki o mızmız, ilgi bekleyen, şikâyet eden tarafım kendini gösteriyor.  Sonra dengeyi aradıkça şükrettigim şeyleri çağırıyorum o zihnin hafıza dosyalarından.

Bulunduğum şehir masmavi deniziyle kendini gösteriyor çoğunlukla. Aslında aklımızda kalan o imgeyi bu çoğunluk hali getiriyor. Şu aralar hava değişimleri ruh valimizdeki gitgelleri öyle güzel gösteriyor ki. Bir fırtına kopuyor, dalgalar bütün sahili aşıp geçiyor, gemiler ve tekneleri çılgınca dans ettiriyor. O masmavi renk mavinin en koyu tonlarına,  hatta griye çalıyor. Gökyüzü bütün yaşadığı gerilimi atarcasına rüzgar ve yağmurlarını bırakıyor. O bildiğimiz hâle dönmeyecek sanıyoruz. Sonra gün dönüyor. Parlak bir güneş, hicbir şey olmamış gibi gelip gülümsetiyor görenleri. Yeni bir gün,  doğanın tazelenmiş uyanışını gösteriyor bize. Doğadan aldığımız dersler, yeniden doğmayı,  değişimi,  olanı oldugu gibi kabullenmeyi ve anlayışı anlatıyor bize.

Geçen en sert fırtınada bile daha güçlü köklenip tutunan bir ağaç,  rüzgarın koparıp sürüklediği bir yaprak yeniden can veriyor toprağa.

Dönüşüm hep bir dengeyle geliyor.

Sevgiyle.

5 Aralık 2018 Çarşamba

lisedeyken aşkın tanımı benim için çok farklıydı. ilk kez ayrılıkla yüzleşip, acıya dönüştüğünü fark ettiğim zamanlarda bunun vücudumda fiziksel bir yansımasını, kalbimdeki gerçek bir sıkışmayla fark etmiştim. sonra bu (operasyonel) tanım benim için farklılaştı. zamanla öğrendim ki aşk, acı vermez. aşk acıtan bir şey değil.
ve yine zamanla, yaşla büyüyen sorumluluklarla beraber aşkın içine soktuğumuz o ilişki halleri de değişti, belki büyüdü. bu büyüyen şeylerle beraber, kendime dair öğrendim ki ben aslında aşkı da mutluluğu da dengeyi de kendim yaratıyorum.

kendimi mutlu bir insan olarak tanımlarım.
mutluluk ve denge tek başına anlık coşku halleri değil. her an mutlu olmayı ya da dengede olmayı gerektirmiyor. ortalama alındığında çıkan sonuçlar asıl o halleri sonuçlandırıyor.

kendimi mutlu bir insan olarak tanımlarım.
çünkü mutluluğun 8-5 mesai saatlerine sıkışmış, kendine kalan kısa bir haftasonuyla tanımlanabileceğini sanmıyorum. bu anlayışa yakın ve kısa bir zaman döngüsünde girsem de çok da uzun olmayan bir zamanda kavuştum. bu döngüden bazen endişeli, bazen 'amaaan nolcak ki dene, hata yapmak da güvenli' halleriyle (nispeten) kolaylıkla çıkabildim. şimdi nispeten daha özgür, daha insan şartlarda kendi şartlarımı yarattığım bir zaman dilimindeyim. sonra nolacak gerçekten bilmiyorum. bilmek istediğimden emin değilim artık.
mutlu olma hali, bağımlı olmamak için vazgeçebilme hallerinde saklı. bazen saklandığı yerde aramadığımız/bulamadığımız için bağlarımızı yeniden düşünmemizi gerektiriyor.

peki buraya nereden geldik?
aşktan.
aşk, zamanla sevsen bile vazgeçilebilir bir hale geldi. böyle olacağı hiç aklıma gelmezdi.
şimdi o aşkı, kendine saygı ve özgüvenle değiştiriyorum kaybetmemek için. 
artık lise aşkları yok. aşkın yeniden tanımlanmasını bekleyen bir iyileşme süreci var.
şimdilik bu kadar.

4 Aralık 2018 Salı

Ne yaptığın değil nasıl yaptığın fark yaratır.
İyi hissetme piyasasında sonsuz trendler seyrediyorum, ve onun biraz bir parçası olsam bile bazı günler başım dönüyor. Yoga, masal, ayruveda, mindfulness, şamanizm, gestalt, coaching, çiğ beslenme, nefes terapi vs...her biri hayat dönüştürebilen araçlar olabileceği gibi, birer zaman ve para kaybı da olabilir. Çünkü etki araçta değil, etki kendimizi neden ve nasıl teslim ettiğimize bağlı. 
Meşhur meditasyon hocası Jack Kornfield, doğuda öğrendiklerini ilk aktarmaya başladığında bir seminerde, ilk sırada yaşlı bir teyzenin her söylediğini başıyla onayladığını farkediyor. O dönem uzak doğu felsefesi çok yaygın değildi o nedenle söylediklerinin bu kadına o kadar tanıdık gelmesine şaşırmış. Seminerden sonra yaşlı kadınla tanışmaya gidip sordu: “uzun zamandır meditasyon yapıyor musunuz?” Kadın da “meditasyon değil de, ben tığ örüyorum, o nedenle anlattıklarınız bana çok tanıdık geldi” diye cevap vermiş.
Son iki ayda Kadıköy’de bir dikiş kursuna gittim. Amacımın bir arkadaşla vakit geçirmek ve kıyafet yapmanın püf noktalarını keşfetmek olduğunu zannediyordum. Yanılıyordum. Meğer yoğunlaştılmış bir meditasyon dersi seçmiştim kendime. Tütsü ve tibet çanı yerine iğne ve iplik. Ama bu derste derin bir huzur buldum, saatlerce dağılmadan anda kaldım. Kendime geldim.
Şu anda, bu şehirde, biri yoga dersine yetişmek için koşuyor, başka biri sabahtan beri boğaz kenarında sessizlik içinde lüfer tutuyor, biri şehirdeki en sakin caz kafede oturup bitmez yapılacaklar listesine 5 hedef daha ekliyor, başka biri köprüde kilit trafiğin ortasında Queen eşliğinde bütün kalbiyle şarkı söylüyor. Biri detox yemeğini instagram’a bakarak bitiriyor, yan apartmanda hazır köfte eşliğinde 5 dost kahkaha dolu bir kutu oyunu akşamının keyifini sürüyorlar. Etikete güvenme, anın içinde ne hissettiğine bak.
Bir atasözünün uyarısı aklıma geliyor: “Ağaçlara bakarken ormanı kaçırmayın” Dünyanın her kültüründen gelen, modern hayatın bize sunduğu 1001 iyi hissetme yöntemini uygulamaktan, esas kendimize gelme haritasının baştan beri zaten elimizde olduğunu unutmayalım. Kendine has kendine doğru bir yolculuk dilerim.💕#kendinegel #yolda  


Diyor Judith Liberman 

20 Kasım 2018 Salı

Biraz puslu, biraz dümdüz bir an icinde bulunduğum an. Hüzün yok, neşe yok. Çizgili soket çoraplar ve çizgili bir kapüşonla soğuyan havalarda, dışarıda oturup arnavut kaldırımlara bakıyorum. Serin hava vücuttaki adrenalini artırıyor. Her bir detay önemli bu anda. Bacak bacak üstüne atıp, üstteki ayağın uyuşmasını deneyimliyorum. Her bir detay önemli. O detayların hepsi seni bulunduğun ana hazırladı.
Irrite edici yol ve taşıt sesleri, çalan spotify listesine karışıp anlamsızlaşıyor.
Akşam. Karanlık. Tek bir sokak lambasının sokağı aydınlattığı kadar yaklaşıyor oturduğun masaya. Gözler boşluğa dalıyor bir sonraki ayrıntının öyküye eklenmesi için. Rüzgarsız bir akşam. Gölgeler asıl nesneden bağımsız, ışığa boyum eğiyor.
Başım dönüyor usulca yanan son sigaradan.
Iyi olsun istiyorum her şey. Hissizlestim oysa ki.
Hayaller, planlar, ayrılıklar, kızgınlıklar, pişmanlıklar, beklentiler, değişimler. Düşününce bir an fazla geliyor.
Hayat böyle bir şey galiba.
Her şey doğru anda başlar ve sonunda biter.
Sonuna geldiğimiz bir şey yaşandı kelimelerin çok kısa sürede anlatabileceği bir zamanda. Son mu hissizlestirdi, hissizlik mi sonlandırdı. Cevapsız.
Sahip olduğum(aslında olmadığım) tüm kalabalıklardan ve dağınıklıktan kurtuluversem...

4 Kasım 2018 Pazar

Milky Chance - Blossom


sessizliğin, karanlığın ve mum ışıklarının arasında yankılanan bu ses zihnimden geçen onlarca şeyi susturdu. aklımdan blogu yazacağım düşüncesiyle beraber 'şunu da yaz' 'şöyle başla' 'en çok şundan bahset' diyen bir ses, aniden durdu.

anahtar temalar ve kelimeler ise: alanyada 2 yıl, türkiyede kadın olmak, yoga, psikologluk yapmak, seyahat, para, yenilik, değişim.

şu an içimde biraz huzursuzluk, yeniden kendi başına kalmış ve hayatıma yön verecek bir noktada olmanın da garip bir heyecanını hissediyorum. 
hep inandığım gibi hayattaki onlarca yoldan, hangisine güç verirsek o potansiyeli gerçekleştireceğimiz gibi, gerçekleşen potansiyellerden biriyle, bir hayalin gerçek hala dönüştüğü yerlerden birinde yazıyorum. 

ruhumun son yıllarda aldığı-verdiği yaralar, kimi zaman incinmeler son 2 yıl içinde öyle telafi etti ki kendini, sonunda yetişkin sesi aklıyla-kalbini zamanında dinleyerek hayatında küçük ama önemli değişimler yapma cesaretine sahip oldu!

aslında telafiden kastım bir geçiştirme değil ancak bir iyileşme süreci. yaraları sarmak, sarmalanmak, aslında bu süreçlerde hep seni destekleyen, aile kavramını teorik olarak olmasa da pratik olarak yaşatan, hissettiren ve maddi manevi destekleyen, bu hayat formunda buluştuğum insanlar olması bu süreci yaşanabilir kıldı. 


1 Ekim 2018 Pazartesi

kimlik karmaşası

çocuklarla çalışan bir psikolog kimliğimle, görece küçük, sayıca ilçeden hallice bir kasabada yaşıyorum. haliyle yuva/kreş ortamında çok fazla aile tipine maruz kalıyorum. bu alanı seçmiş olmam (hem psikoloji hem çocuklar) zaten kendi başına bir yüzleşme hali oluyor. şu anki kuşağa onların ebeveynleriyle aralarındaki kuşak olarak yaklaşmak da ayrı bir avantaj aynı zamanda.

'hayatı çok ciddiye alıyorsun' dedi birisi bana, mesai dışında endişeli bir anneyle bir telefon görüşmesi yaparken beni duyunca. mesleğimin hala ilk yılında olmak, cehaletin diplomalarla gideril(E)mediği, bilgiye erişimin bir o kadar kolay, bir o kadar da ulaşılmak istenmediği bu zaman diliminde bir hayli karışık gelebiliyor. bugüne en yakın zaman diliminde doğan çocuklara ve onları var eden ebeveynleri ve modern çocuk yetiştirme methodları epey bir ilgimi çekiyor.

ebeveynlerin görüşme odalarında dile getirdikleri onca aile içi şiddet, bıkkınlık bir yana, şefkat ve sevgi dolu eğlenceli anlarını da dinliyorum büyük bir merakla.
hayatı çok ciddiye alan tarafım, tarafsız olmaktan ziyade yönlendirici bir tarafta, farkındalıkla çocuk yetiştirmek üzerine çalışıyor. sevgi dolu yetişen çocukların büyüme serüvenine eşlik etmek düşüyor bize de.

ekim geldi/böyle acıklı bir ruh hali


Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut Uyar

10 Eylül 2018 Pazartesi

günler geçti ve aylar.
bloga ne zaman uzun zaman ara versem, düşünceler karışıyor da karışıyor. duygulardan iyice uzaklaşıp huzursuz hissetmeye başladığımda, duygularımı yüzeye çıkaracak yüzleşmelere ihtiyaç duyuyorum.
ihtiyaçtan buradayım şu an. duygular yüzeye ağlayarak çıkıyor. ağlayamıyorum.

kaygılar, yetersizlik hissi, kıyas, içimdeki eksiklik hissi. yapamıyorum. olmuyor.
her şey olmaya çalışıp da hiçbir şey olamama hali.

çok zor geçmediğine inandığım/ikna olduğum çocukluğuma dair zihnimde dolaşanlar...

ebeveyn olmak üzerine onca şey okurken, babamın 32 yaşına gelmiş çocuğuna davranma şeklini o kitaplarda görüp, aslında kitaplar 'şöyle yapmayın' dedikleri çoğu şeyi yaptıklarını görmek daha bir çaresiz hissettiriyor.
kitaplar doğru söylüyor.
öngördükleri hayatlar mutsuz hayatlar. ve bu drama sahnesine bazen seyirci bazen oyuncu olmak, oyunu yazmaktan daha keyifsiz.

hayatın kendisi mutsuz bir şey değil belki. bütünüyle, neşesiyle, kederiyle, hayal kırıklıklarıyla, beklentileriyle şükür dolu bir hayat.
öngörülerdeki problemler en çok kederi, tatsız anları getirenler.

tatsızım be.
yön vermekte zorlandığım hayatım, plansızlıklarım, beklenti halim, aile.
zorlanıyorum adapte olmakta.
üzerime yapışan kimlik bile ağır.
ne beklenmedik bir son bu yazıya.


hayat akıp gidecek oysa... biz yetişsek bize hizmet edecek.

15 Temmuz 2018 Pazar

kişisel değerlendirmeler bence çok gerekli şeyler. meslek ve ilgi alanları gereği çok sık farkındalık ve içgörü kelimelerini kullanıp duyuyorum. ne yaparsak yapalım farkındalıkla yapmak, aslında bir nevi ağzımızdan çıkanı kulağımız duyması, anda kalmayı biliyor olmak ya da anda kalamadığımızı biliyor olmak harekete geçmemiz gerektiğini anlatıyor bize.

son  2 hafta sonumu psikolog meslektaşlarımla bir terapi eğitiminde buluştum. aslında neredeyse ilk okul dışı aldığım eğitim imiş. akran süpervizyonu nedir, vakalarla çalışırken neler yapmalıyız onları konuştuk bol bol. 7aydır bir süpervizyon olmadan çalıştığım yuvada vakaları gözlemlerken aklımda o kadar soru birikmiş ki ilk haftasonu hiç susmadan birçoğunu paylaşıp aklımdaki sorulara daha nitelikli cevaplar koydum.  bu uzun bir yol. hatta yeni öğrendiğim metaforla bu bir kısa mesafa koşusu değil de maraton. kendi maratonumuzu koşarken de bu yolun tadını çıkarmayı öğreniyoruz bir yandan.

1 Temmuz 2018 Pazar

BÖYLE HER ŞEYİ KOCAMAN KOCAMAN YAZIP İÇİMDEKİ SIKIŞMIŞLIKTAN KURTULACAKMIŞIM GİBİ GELİYOR.

Sanki var olan her şeyi kategorilendirip sıraya koysam, dünya da düzeliverecekmiş gibi...

yılın ilk yarısı tamamlandı bugün. hıphızlı geçen döngü son 6 ayda ne olacak? görelim.

17 Haziran 2018 Pazar

zaman

bu yazının adı zaman çünkü nasıl geçtiğini anlamadığınız, bazen hemen geçse istediğiniz, bazen de yetiştirecek onlarca dosya işin arasında yetiştiremediğiniz bir şey zaman.

şu günler hızla geçiyor. son 6 aylık yerleşik iş hayatında mesleki tecrübe denen şeyi ediniyorum. insan gelişirken bir yandan da eksiklerini daha çok görüyor. tam 'piştim' diyeceğin anda bakıyorsun ocağın altı bile yanmamış diye düşündüren insanlar çıkıyor karşına.
belki en zoru, kitap bilgisini ve evrensel doğru diye bildiğin noktaları anlaşılır kılarak anlatmak.

bu süreçte insana iyi gelen, ömür uzatan reçeteler sunan bilimle uğraşan insanlar çıkıyor karşıma. stresten uzak, egzersizi bol, az ve çeşitli yemek yemeli, iyi sosyal ilişkiler içinde, 'comfort zone' dışına çıkmalı bir hayat öneriyorlar. bunlar ömrü uzun tutan bileşenler.

bir de zaman yönetimi kısmı var en çok zorlandığım. gidilecek yollar, keşfedilecek bir terapi dünyası, derinleşen bir zihin-beden ilişkisi var. bu tercihler zamanın her anını bütünün hayrına değerlendirmeyi gerektiriyor.

27 Mayıs 2018 Pazar

ses

sesimi duyan var mı?

bazen sıkışıyorum, sanki bir alanda giderek daralıyor duvarlar, nasıl çıkacağımı bilmeden kendimi sıkıyorum. fiziksel tepkiler veriyor beden.

siz napıyorsunuz/napardınız böyle anlarda/durumlarda?

19 Mayıs 2018 Cumartesi

yeni- sıradan

anlamlandıramağımız şeyleri anlamlandırma yolunda, yeni bir maceraya doğru adım attım, tosbağa çantamla. evimi sırtımda taşıdığım çantamla kocaeli kıyılarında uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. yalnızca bir eğitim değil aynı zamanda kendi başına iç yolculuklara olanak verecek bu yolda, kolaylıkla, farkındalıkla, sevgiyle öğrenmeyi diliyorum. verimli, bereketli bir yıl olacak.

önümüzdeki ay başlıyoruz.

hayatımıza katkılarıyla, bereketiyle gelecek bu uzun yolculuk. farkındalık gelişmesiyle barıştığım zamanlardan beri, bu süreci yönetmek için daha çok çalışıyorum.

cebinizdeki terapist olma yolunda yeni bir akışta, terapiye yeni bir bakışla, yoga ve seyahatlerden öğrendiklerimizle, bilgi üzerinden yeni üretimler yapmak, hem kendi hayatıma hem başka insanlara 'iyi' dokunuşlarla dünyayı daha yaşanılır bir yere getirmek amacındayım.

dünya kendi başına dönmeye devam ederken, yeni bir nesil doğup büyürken, hem ebeveynleri anlamak hem sağlıklı, mutlu, meraklı çocuklar yetişsin diye uğraşıyoruz.
bazı sorular var ki cevaplarını bu süreç öğretiyor olacak bize. çocukluk travmaları, genetik yatkınlıklar, kaygılar, hastalığını sahiplenen insanlar, bağımlı ilişkiler, öfke hali, sinir krizleri, inat...

29 Nisan 2018 Pazar

kendi yolunda

kendi yolumda, kendi başıma, bazen başa çıkmakta zorlandığım anlarda kelimeleri bile  toplamakta zorlanıp yazamayıp korku ve endişelerle dolup taşarken, kendi yazılarımın  birinin bir anda karşına çıkıp böyle ufak bir şaşkınlık ve gülümseme yaratmasına ne demeli bilmiyorum.
benzer bir durumun içinden çıkıp üstünden senesi geçmeden yine benzer düşüncelerden çıkış yolu aramak...
ne bileyim, hayal ettiğim dünyaya yakınlaşmaya çalışırken bir yandan sabit olan faturası bol olan bir düzende kendinle kalmayı zorlaştırıp bir yandan da sürekli almaya, yetinmemeye ve daha fazlasını istemeye çok müsait bir düzende, bu görünmez kaosun içinde kaybolmaya niyetim yok.

yollardan başka hayallerimin olmadığı, yolculuğun keyifli olduğu zamanlardan, ara sıra belirsizliklerde kaybolmaya devam.


bir süredir blog yazma işlerinden uzaktayım, hayatın içinde hoş bir telaşın içindeyim, yakında yavaş yavaş gelecek yazılar ve yeni seyahatler ve projeler.

Sevgiyle.

18 Mart 2018 Pazar

nefes ve çocuk

nereden başlayacağımı bilemediğim bir sebep sonuç serisi ile başladım çocuklarla çalışmaya. sebebi çok da uzak olmayan çocukluğuma dair çok fazla şeyin bugünü etkilediğini görüp daha çok o günleri hatırlamak idi belki. bugünü daha çok anlamlandırmak.

şimdilerde çocukların hayatlarına bir parça da olsa dokunabilmek adına onlarla, daha çok ebeveynleriyle çalışma fırsatı buluyorum. çocuğunuza her defasında 'sen değerlisin' mesajını verin diyorum, tutarlılık içinde. aile rutinleriniz önemli.

ve çocuklarla ne hissettiklerini konuşmak, farkındalıkla nefes alıp vermelerini sağlamak, meditasyondan bahsetmek ve yoganın bütünleşmek olduğunu anlatmak. 'çocuklar ne anlar ki' demeden önce yapılan her egzersizin aslında çocukların zihinlerine ekilen bir tohum. tohum belki şu anda nadasta ve toprağını bulup, çatlayıp günü geldiğinde bir fidan olacak, güçlenip köklenecek ve uzayıp ulaşacak gökyüzüne. günü geldiğinde çocuk artık kendi benliğinin daha çok farkına vardığında, ona iyi gelmiş, gelecek olduğunu hatırlatan bir tohumu (nefesi) hatırlıyor olacak.

işte böyle aslında ilk çağlardan beri çocukları, çocukluğu yere göğe sığdıramayıp rahat bırakamayıp özgürleştiremeyen zihniyetlere karşı bir mücadele veriliyor bulunduğumuz çağda. bunu en iyi ifade eden şiirlerden biri de Halil Cibran'ın şiiridir.


'Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.'
farkındalıkla, özgürce büyüyen nesillere.

6 Mart 2018 Salı

'buddha'yı keşfet' içindeki buddhayla tanışmak için meditasyon kartları serisi, buddha'nın meditasyon kartlarını neredeyse kim çektiyse yakın zamana ait bir ihtiyaca yönelik cevaplar ulaştırdı.

ben bu hafta başına biraz hazırlıksız yakalandım, zihnim de nereye gittiğini bilmeden bir orada bir burada birbirini takip etmeyen davranışları ve olay örgülerini düşünürken anda kalamadı. az önce çektiği kartta da
'öğrenilmesi gereken tek şey uyanık olmaktır.
izle! attığın her adımı izle.
zihninden geçen her düşünceyi izle.
seni ele geçiren her arzuyu izle.
her küçük hareketi izle - yürüme, konuşma, yeme,
duş yapma.her şeyi izlemeye devam et.
her şeyi izlemek için bir fırsat olmasına izin ver.
ve sen izlediğinde, bir netlik belirir.
neden izleyicilikle ortaya netlik çıkar?
çünkü daha dikkatli oldukça, aceleciliğin daha çok yavaşlar.
daha zarif olursun.
izlediğinde, geveze zihnin daha az konuşur.
çünkü gevezeliğe dönüşen enerji şimdi değişip izleyicilik
olur. Bu, aynı enerjidir.' diyor.

daha öğrenilecek çok şey, gidilecek çok yol var. aldığım bu mesajı da sevgiyle kabul ediyorum.

ve bir süredir sanki bir psikoterapist ile terapi çalışmak ihtiyacı hissediyorum, bazen yıllar sonrasını düşünmeden yaşadığım için mutlu oluyorum. şu ana yetişmeye çalışırken, gözden kaçırdığım şeyler olmaması için daha çok dikkat ediyorum. sanki bunları ona onlatsam kaçırmış olabileceklerime ayna tutacak...

artık hayatımın büyük bir kısmı yoga ve onun getirdikleriyle şekilleniyor. mesela haftada 10 saat yoga var hayatımda, aslında bu 168 saatlik bir haftanın 50 saati uykuda geçerken, 50 saatinin işte geçtiği varsayıldığında çok büyük bir yüzdelik kapsamasa da aslında artık her anda var ve bu çok iyi hissettiriyor. #dosomethingforyouandforyourbody çok sevdiğim bir kalıp. sevmek önemli, dikkat etmek, değer vermek işini de kalitesini de artırıyor. bugün yaptığımız yoga sonrasında 'bugünkü yoga harikaydı diyen 5 yaşındaki bir çocuktan sonra, kafanı karıştırıp motivasyonunu düşürebileceğin onca şey arasında iyi olanı alabiliyorsun. farklı olmak, farkında olmak, bilgileri dönüştürmekten geliyor. bu içinde bulunduğum dönem artık öğrendiğim şeyleri pratiğe dökme dönemiydi ve öğretirken öğrenmek gibi bir gerçekle yüzleşmeye başladım. şimdi hem online hem de birebirde öğrendiğim birçok ders bilgisini harmanlayıp sunmaya çalışıyorum, deniyorum.


yoga eğitmenliği eğitimi sırasında hocalarım bazı dedikleri kulaklarımda hep çınlıyor.
'yapamadığınız pozdan kaçmayın' 'practice practice practice' 'ders çok iyi geçti diye egoya düşmeyin'
çok büyük kurtarıcılar benim için.

bazen de temmuza plan yapamamayı düşünüyorum. o zaman ne olacağını bilmiyorum. aklımda hep nepal, katmandu ve düzen var. sürekli mutlu olduğumu vurgulamayacağım kadar mutluyum.

23 Şubat 2018 Cuma

şu an ne hissettiğine bir bak. bedeninde, zihninde ve kalbinde neler neler oluyor farkına varabiliyor musun? nefesini izleyebiliyor ve anda kalmayı başarabiliyor musun?

etrafta bir koşturmaca var, zihinde yakalayamadığımız düşünceleri; acele edince, koşunca, hızlı konuşunca, çok yeyince, daha çok isteyince sanki o içses'i susturup devam edebilecek gibi koşturmaya devam ediyoruz.

Sanki varacak yere o yolları  geçmeden, yolları unutup da vardığımız  yerde mutlu olacakmışız gibi.

Mutlu bir hayat zihnin sükunetinde yatar diyor Cicero, bunu temel alarak zaten mutluluğun da tanımını anlik bir neşe  hali yerine sürekli bir memnuniyet ve dengelilik hali olarak yapabiliyoruz.

Koşturmaya ne için başladığını bilen insan, kendi memnuniyetini meraklarıyla istekleriyle renklendirince dengeyi daha kolay yakalıyor. 
Şimdi gene bana gelecek olursak, tüm fiziksel sükunetimi koruyarak, hayattan beklentilerimi ve çalışmak  için harcadığım tüm zamanı en yakın zamanda rotamızı  Asya'ya doğru  yöneltmek için kullanıyorum.

12 Şubat 2018 Pazartesi

sağ kolunun hemen uzandığında ulaşabileceği mesafede yerleştirilmiş lif kaynağı, yulaflı, yer fıstıklı, kakaolu tam buğday yeni nesil 'kurabi'ler ile haftanın ilk gününü son günüymüş gibi hissettirip sizi dinlendiren, iyileşmekte direnen sinüslerinize kök söktüren en tarçınlı, zencefilli, limonlu, ballı, karabiberli çayın yanına çok yakışıyor.
diğer kol da günlerdir denize girmelik sıcaklıktaki havanın birden hangi battaniyenin altına saklanacağını bilemediği bir şaşkınlıkla saklanmış kendini sıcak tutmakla meşgul.

ah meşguliyet...
ah insanların verimli çağları.
farkındalık çalışmalarının en yoğununu yapıyorum belki bu hafta. kendini tanıma, doğru yönlendirme çalışmaları içinde iyilik ve eğitim geçen şeyleri bir görev gibi değil de aşkla yapınca aslında o kadar da meşgul olmuyorsun. sonuçta sevdiğin şeyle beraber büyüyor olmak şahane bir his.

dünyaya uzaktan bakınca sorunlar birer toz tanesinden küçük kalıyor ya hani, kendine içerden ulaşmaya ve tanımaya başlarsan da mikro-kozmosun yüceliğinden sorunlara pek yer kalmıyor. işte insan mucizelere tanık oluyor nefesini izleyerek. mucizelere vesile oluyor bir değişime yön vererek. insanların hayatlarına dokunuyor, her değişim ve dönüşümde paylaşımlarına tanık olarak.

şimdi kurabiyelerin tadı damağınızda, burnunuzda bir zencefilli çay kokusu, kulağınızda kış yağmurunun sesi, gözlerinizdeki o tatlı yorgunluğu o tatmin hissinin, kaslarındaki o tatlı ağrıların. Dünya daha güzel bir yer değil mi böyle?

21 Ocak 2018 Pazar

25

öylece akla gelip kaçan cümleleri, hatırlamaya çalışıp daha derinleri gömmeden, zihni yine en ehli hale getirip o her şeye atlayan deli maymunu sakinleştirdiğinde yeniden hatırlarsın.
her yeni yıl, yeni bir başlangıç ve yeni bir yaşla beraber geliyor bana. bu sene doğum günüm bana yeni bir ev, mesaili bir iş ve dopdolu bir çalışma programıyla geldi. 25 bir dönüm noktası olarak başladı. şimdi beni heyecanlandıran şey artık temelini aldığım tüm bilgilerin pratiğe dönüştürme zamanının gelmiş oluşu.
çocuklardan yogaya, meditasyondan mandalaya uzanan rengarenk bir yolculuğa hazır mısınız?

8 Ocak 2018 Pazartesi

dinginlik, huzur, bliss

Mutlu bir hayat zihnin sükunetinde yatar.
A happy life consists in tranquility of mind.
― Marcus Tullius Cicero

6 Ocak 2018 Cumartesi

günlerdir evden, ev dediğim yerden ve yatağım diye benimsediğim yerden çok uzaktayım fiziksel olarak. bedenim huzursuz, zihnim kaygılı. hareketsizlik bir yanda, hareket halindeyken bile bir kapana kısılmışlık halin içindeyim günlerdir.

bunu da en güzel açıklayan cümleyi de buldum sanırım 'the mind can be a crazy monkey that is always dying to escape from the moment'.

zihnim ne anda kalıp güzellikleri görebildi, ne de gelmemiş geleceğin endişesinden, çoktan geçmiş'in de hüznünden arındırabildi kendini. böyle bir çıkmazda sanki, her şeyin geçiciliğini hatrına getirmekte zorlandım. güneş göremedikçe motivasyonum ve hayat enerjimi, sabahları gün ışığıyla uyanan bedenimin enerjisini kaybetmeye başladım.

*sonra hatırladım, 'her şey geçecek'. ve geçti. her şeyin geçici olduğunu bilerek süreçlerin içinde kaybolmadan süreci görüp çıktım.

artık hayatına yoga ve meditasyon pratiği sokmuş biri olarak, asanalarla fiziksel gevşemeyi tecrübe edip, meditasyonla da monkey mind'ı ana döndürmeyi, düşünceleri berraklaştırmayı denedim, huzursuz uykuları bırakıp, saatlerce sürmüş hissi veren rüyalardan uyanabilmeyi başardım.
dünya benim evim diyip, her yerde kendinden parçalar bulmuş bir insan olarak dünyayla daha çok iletişim kurabileceğim bir yoldayım, daha yolun başındayım ama yolun kendisi zaten varlığıyla bile heyecan verici.

health is wealth, peace of mind is happiness. Yoga shows the way. (Vishnudevananda Saraswati)

yani girdiğim bu yolda, düzenli pratiğimi bulduğumda, en çok kendimi gördüğümde olan bitende, aslında değişen şey zihnim oldu. aradığım her şeyde, bulduğum her bilgide, aslında evrensel gerçeklere ulaşıyormuşum, dünyayla, dünyadaki tüm iyilikle ve kötülükle dengemi buluyormuşum gibi...

2 Ocak 2018 Salı

Nepal'den gelen bir mesajdan alıntıdır.
Sevgiyle❤

Sevgi dolu bir insan olmanın yolunun önce kendini sevmekten geçtiğini gördüm, anladım. Bundan sonra yaşadığım her ilişkide ”almak için vermeye” gerek duymadan, sevginin asıl kaynağına ulaşıp kalbimden akmasına niyet ediyorum.
İsteklerime ulaşmamda en büyük engelin ”korkularım” olduğunu gördüm, anladım. Her daim Tanrı’nın elinin sırtımda olduğunu bilip güvenle ve teslimiyetle yaşamayı seçiyorum.
Hayat sahnesinde sadece ve sadece benden yansıyanların oynandığını, bu tek kişilik oyunda suretler değişse de konuşanın hep kendim olduğunu gördüm, anladım. Hiç kimseye kırılmadan, kızmadan, suçlamadan yaşadığım olaylarla sahip olduğum inançlar arasındaki bağı kolaylıkla fark etmeye ve bana artık hizmet etmeyen inançlarımı değiştirmeye niyet ediyorum.
Yaşadığım acıların mevcut zanlarımdan, sahipliklerimden, bağımlılıklarımdan, şartlanmalarımdan ve duygusallıklarımdan kaynaklandığını gördüm. Acıya ihtiyaç duymadan bunları fark edip kolaylıkla arınmaya niyet ediyorum.
Hayatımın sorumluluğunu kendimden başka her kime veriyorsam gücümü de ona teslim edeceğimi gördüm, anladım. Gücümü elime alarak yürümeyi seçiyorum.
Nefsime ağır gelen şeylerin içinde bir hayır olduğunu gördüm, anladım. Bu duyguların içinde boğulup kalmadan, gelişerek ve büyüyerek çıkmaya niyet ediyorum.
Yalnız hissetmenin, kendimi Tanrı’dan ayrı görmenin bir sonucu olduğunu gördüm, anladım. Bedenimi O’nunla aramda çizilmiş bir sınır olarak algılamaktan çıkıp sonsuzluğu hissetmeye niyet ediyorum.
Değerimi bir başkasının biçmesine gerek duymanın, kendime değer vermemekten kaynaklandığını gördüm, anladım. Her insanın içine özenle yerleştirilmiş hediyeler olduğunu bilmeye ve bana ait olanları fark etmeye niyet ediyorum. Değerli ve özel olduğumu her hücremle hissetmeyi seçiyorum.
Genleri aktarılanların sadece fiziksel özellikler, yetenekler ve hastalıklardan ibaret olmadığını, ait olduğum soyda yapılanlardan benim de sorumlu olduğumu gördüm, anladım.Bunları fark edip dönüştürmeye niyet ediyorum.
Başkaları gibi olmaya çalışmanın beni kendimden uzaklaştırdığını gördüm, anladım. Kim olduğumu bilmeyi, kendimi tanımayı ve kendim olarak fark yaratmayı seçiyorum.
Sevmediğim bir işi yapmanın emek vermek değil, kendimden vermek olduğunu, bunun kendime yapacağım en büyük kötülük olduğunu gördüm, anladım. Yeteneklerimle uyum içinde, sevgiyle üretmeyi ve kazanmayı seçiyorum.
Dünyada ve hatta evrende olan biten her şeyde benim de payım olduğunu, ben değiştikçe dünyanın(dünyamın) da değiştiğini gördüm, anladım. Dünyamı güzelleştirmeye niyet ediyorum.
Her anım için şükredeceğim bir hayatı seçiyorum.
Güneşimiz hep parlasın. 2018 bize ihtiyacımız olanı getirsin!


1 Ocak 2018 Pazartesi

bu blogun küçük bir yeni yıl geleneği olsun, sene sonunda geçen seneye dair birkaç kelam etmek. aslında bu sene yoğunluğundan mıdır nedir daha uzun hissettirdi her zaman kendini, şimdi torbamdakilere bakıyorum da onlarca insan, onlarca kelam ve deneyim girmiş içine. hepsi ayrı hisler, ayrı tadlar bırakmış aklımızda ve kalbimizde.

yoga
mezuniyet
şifa
seyahat
nirvana
wonderful
budapeşte
balkanlar
çocuk
mandala

geçen sene bir spoiler verip namaste demiş, ardından yoga eğitmenliği için hummalı bir çalışmaya koyulmuştum. şubat ayında üniversiteden mezun olup diplomamı alırken, aynı zamanda Evreka'da (linkte bahsedilen kadının sonradan yoga hocası olarak evine gideceğimi kim bilebilirdi?) çalışıp para biriktirip kendimi Mısır seyahatime hazırlıyordum, ocak-şubat aylarında yaşanan pek talihsiz bir rahatsızlık (bedenimin iyilik halinin azalması) haziranda yine nüksedince, planlar değişti ve bir şekilde alanyada kalınca tesadüfen yeni açılmakta olan bir okuldan iş teklifi alıp işe başladım, yeni açıldığı haliyle bile işlerin yürümeyeceğini anlayıp işi bırakmış ve yoga derslerine ağırlık vermiş idim. 2 ay devam eden derslerde spontanlığın heyecanı ve ritmiyle keyifli dersler vermiş, sonra da budapeşteye bir anaokulunda gönüllü olarak bulunmaya gidip dönüşte de ufak bir balkanlar gezisi yapıp döndüm. döndüğümün hemen ardından da istanbula çocuk yogası eğitmenliği için bir eğitim almaya gittim ve şimdi de dünyanın başka bir ucu kiev'den yazıyorum.

bu sene başlangıçları ve bitişleriyle gelecek seneye dair ümit vermeye devam ediyor her ne olduysa ve olacaksa. birkaç yıl önce yılbaşı öncesi dilediğim her şeyin aynı sene içinde olmasa da gerçekleştiğini görmüş olmamdan ötürü mutluyum, çünkü gerçekten yaşadığımı hissettiren hatıralarımı hep o gerçekliklerle edindim. onlarca kilometre yol gidip, daha çok hayal kurmama sebep olan güzelliklerle karşılaştım. bu seneden dileğim, wonderful life ımla beraber, düzenli, bol seyahatli, gezmeli görmeli yazmalı bir yıl. yazdıkça gerçeğe dönüşüveriyor hayaller.

sevgiyle.