30 Aralık 2018 Pazar

Aslında sen bilmesen de birbirimize anlatacak çok hikayemiz var sevgili okuyucu. Aynı Anadolu topraklarının çamuruyla şekillenip,  o güçlü köklerini daha doğuya,  daha mistik hallere götürdün biçimlensin diye.

Sonra yine döndün ve biliyorsun ki artık o yolculuklara çıkıp geri dönen kişi bir başkası. Yarattığın yaşamı sonlandırıp yepyeni bir sen doğurdun.

Işte eski halinin,  dönüşmüş halinle övündüğü bir yerdeyim. Sana bakıyorum. Heyecanını, dinginliğini ve doygunlugunu görüyorum. O dinginlik icinde yazacağın öyküler dokunacak kalplere.

Sen de yaz sevgili okuyucu,  varlığını fark ettir bize. Yalnız olmadığımızı...

29 Aralık 2018 Cumartesi

Köklen, güçlen, dengelen.

Özgürleş.

Ne zaman kendimle ve boş bir sayfayla kalsam, en dipteki o mızmız, ilgi bekleyen, şikâyet eden tarafım kendini gösteriyor.  Sonra dengeyi aradıkça şükrettigim şeyleri çağırıyorum o zihnin hafıza dosyalarından.

Bulunduğum şehir masmavi deniziyle kendini gösteriyor çoğunlukla. Aslında aklımızda kalan o imgeyi bu çoğunluk hali getiriyor. Şu aralar hava değişimleri ruh valimizdeki gitgelleri öyle güzel gösteriyor ki. Bir fırtına kopuyor, dalgalar bütün sahili aşıp geçiyor, gemiler ve tekneleri çılgınca dans ettiriyor. O masmavi renk mavinin en koyu tonlarına,  hatta griye çalıyor. Gökyüzü bütün yaşadığı gerilimi atarcasına rüzgar ve yağmurlarını bırakıyor. O bildiğimiz hâle dönmeyecek sanıyoruz. Sonra gün dönüyor. Parlak bir güneş, hicbir şey olmamış gibi gelip gülümsetiyor görenleri. Yeni bir gün,  doğanın tazelenmiş uyanışını gösteriyor bize. Doğadan aldığımız dersler, yeniden doğmayı,  değişimi,  olanı oldugu gibi kabullenmeyi ve anlayışı anlatıyor bize.

Geçen en sert fırtınada bile daha güçlü köklenip tutunan bir ağaç,  rüzgarın koparıp sürüklediği bir yaprak yeniden can veriyor toprağa.

Dönüşüm hep bir dengeyle geliyor.

Sevgiyle.

5 Aralık 2018 Çarşamba

lisedeyken aşkın tanımı benim için çok farklıydı. ilk kez ayrılıkla yüzleşip, acıya dönüştüğünü fark ettiğim zamanlarda bunun vücudumda fiziksel bir yansımasını, kalbimdeki gerçek bir sıkışmayla fark etmiştim. sonra bu (operasyonel) tanım benim için farklılaştı. zamanla öğrendim ki aşk, acı vermez. aşk acıtan bir şey değil.
ve yine zamanla, yaşla büyüyen sorumluluklarla beraber aşkın içine soktuğumuz o ilişki halleri de değişti, belki büyüdü. bu büyüyen şeylerle beraber, kendime dair öğrendim ki ben aslında aşkı da mutluluğu da dengeyi de kendim yaratıyorum.

kendimi mutlu bir insan olarak tanımlarım.
mutluluk ve denge tek başına anlık coşku halleri değil. her an mutlu olmayı ya da dengede olmayı gerektirmiyor. ortalama alındığında çıkan sonuçlar asıl o halleri sonuçlandırıyor.

kendimi mutlu bir insan olarak tanımlarım.
çünkü mutluluğun 8-5 mesai saatlerine sıkışmış, kendine kalan kısa bir haftasonuyla tanımlanabileceğini sanmıyorum. bu anlayışa yakın ve kısa bir zaman döngüsünde girsem de çok da uzun olmayan bir zamanda kavuştum. bu döngüden bazen endişeli, bazen 'amaaan nolcak ki dene, hata yapmak da güvenli' halleriyle (nispeten) kolaylıkla çıkabildim. şimdi nispeten daha özgür, daha insan şartlarda kendi şartlarımı yarattığım bir zaman dilimindeyim. sonra nolacak gerçekten bilmiyorum. bilmek istediğimden emin değilim artık.
mutlu olma hali, bağımlı olmamak için vazgeçebilme hallerinde saklı. bazen saklandığı yerde aramadığımız/bulamadığımız için bağlarımızı yeniden düşünmemizi gerektiriyor.

peki buraya nereden geldik?
aşktan.
aşk, zamanla sevsen bile vazgeçilebilir bir hale geldi. böyle olacağı hiç aklıma gelmezdi.
şimdi o aşkı, kendine saygı ve özgüvenle değiştiriyorum kaybetmemek için. 
artık lise aşkları yok. aşkın yeniden tanımlanmasını bekleyen bir iyileşme süreci var.
şimdilik bu kadar.

4 Aralık 2018 Salı

Ne yaptığın değil nasıl yaptığın fark yaratır.
İyi hissetme piyasasında sonsuz trendler seyrediyorum, ve onun biraz bir parçası olsam bile bazı günler başım dönüyor. Yoga, masal, ayruveda, mindfulness, şamanizm, gestalt, coaching, çiğ beslenme, nefes terapi vs...her biri hayat dönüştürebilen araçlar olabileceği gibi, birer zaman ve para kaybı da olabilir. Çünkü etki araçta değil, etki kendimizi neden ve nasıl teslim ettiğimize bağlı. 
Meşhur meditasyon hocası Jack Kornfield, doğuda öğrendiklerini ilk aktarmaya başladığında bir seminerde, ilk sırada yaşlı bir teyzenin her söylediğini başıyla onayladığını farkediyor. O dönem uzak doğu felsefesi çok yaygın değildi o nedenle söylediklerinin bu kadına o kadar tanıdık gelmesine şaşırmış. Seminerden sonra yaşlı kadınla tanışmaya gidip sordu: “uzun zamandır meditasyon yapıyor musunuz?” Kadın da “meditasyon değil de, ben tığ örüyorum, o nedenle anlattıklarınız bana çok tanıdık geldi” diye cevap vermiş.
Son iki ayda Kadıköy’de bir dikiş kursuna gittim. Amacımın bir arkadaşla vakit geçirmek ve kıyafet yapmanın püf noktalarını keşfetmek olduğunu zannediyordum. Yanılıyordum. Meğer yoğunlaştılmış bir meditasyon dersi seçmiştim kendime. Tütsü ve tibet çanı yerine iğne ve iplik. Ama bu derste derin bir huzur buldum, saatlerce dağılmadan anda kaldım. Kendime geldim.
Şu anda, bu şehirde, biri yoga dersine yetişmek için koşuyor, başka biri sabahtan beri boğaz kenarında sessizlik içinde lüfer tutuyor, biri şehirdeki en sakin caz kafede oturup bitmez yapılacaklar listesine 5 hedef daha ekliyor, başka biri köprüde kilit trafiğin ortasında Queen eşliğinde bütün kalbiyle şarkı söylüyor. Biri detox yemeğini instagram’a bakarak bitiriyor, yan apartmanda hazır köfte eşliğinde 5 dost kahkaha dolu bir kutu oyunu akşamının keyifini sürüyorlar. Etikete güvenme, anın içinde ne hissettiğine bak.
Bir atasözünün uyarısı aklıma geliyor: “Ağaçlara bakarken ormanı kaçırmayın” Dünyanın her kültüründen gelen, modern hayatın bize sunduğu 1001 iyi hissetme yöntemini uygulamaktan, esas kendimize gelme haritasının baştan beri zaten elimizde olduğunu unutmayalım. Kendine has kendine doğru bir yolculuk dilerim.💕#kendinegel #yolda  


Diyor Judith Liberman