15 Eylül 2023 Cuma

çocukluğun kırılganlığı -tenderness of childhood-

Bir çocuk nelere ihtiyaç duyar?
Bu kavramın -tenderness of childhood-  uzuncadır aklımda. Gezinip duruyorum bu sularda. Yetişkin terapilerinde içimizdeki çocuğu sık sık referans vererek, yolculuk yaparak, o çocuğu ve onun görülmemiş, karşılanmamış ihtiyaçlarını karşılayarak gidiyoruz. 
Kendi erken çocukluk dönemimden, çocukluk, gençlik hallerime de sıklıkla bakıyoruz. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazıyor söylüyorum aslında. İçimde tamamlanmış hissedene kadar yazacağım bazı şeyleri.
Ben kimim? Neredeyim? Buraya nası geldim?
3 yıllık bir terapi sürecinin içinde çocukların bulunduğu alana bu kadar uzak kalmışken, yeniden döndüğüm bu çocukluk alanına, hem de işimin sadece gözlem ve değerlendirme olduğu bir yere ne getirdi beni?
Saatlerce izliyorum çocukları. 3 yaşları, 4 yaşları... Oyunlarını, baş edişlerini, zorlanmalarını, neşeyle yaşadıkları anları, koşturmaları, denemeleri, düşmeleri, kazaları. 
çocuk-ergen terapisti bir hocamın söylediklerini hatırlıyorum. Bu zamanlarda çözülemeyen problemler için çeşitli kavşaklar var derdi. Ergenlik ilk kavşaklardan biri. Çözülemezse artık yetişkinlikte kendi gelir terapiye:)
Kadersel döngülere inanıp inanmamak arasında gidip geliyorum. Elimize olan şeylere güçlüce, sıkı sıkıya tutunuyorum.

Ben o çocuklar ve yetişkinlerin arasında olanı biteni arıyorum. Bu kırılgan dönemi her gün şahit olarak izliyorum. 

14 Eylül 2023 Perşembe

yeni bir gün

 yeni bir gün olsa da eski  fikirler, gelecek planları peşimizi hiç bırakmaz. peşimizi bırakmayanlara sıkı sıkı tutunduğumuz bir gün olsa da, yeni bir gün bu gün. 

ve sanki yeni yıl eylül'de başlar hep. 

ilham dolu bir parkta yürüyüşe çıkmadan önce, eylül serinliğinde pijamalar eşliğinde içiyorum sabah kahvemi. 

istanbul'a doğru çıkacağım bir yolculuk var cumartesi sabah treni ile. büyükşehirde olmanın insan bilincine kattığı şeylerden biri de kalabalıklar içinde senin de kimseden bir farkının olmadığı. bunu sık sık düşünüyorum kocaman alışveriş merkezlerinin içinde, metroda, yaya trafiğine takıldığım parkta. 

sık sık düşünüp hareket ediyorum, yoksa bedenim hemen atalet içinde saatlerce ekran karşısında kilitlenip kalabiliyor. filmler, diziler, 30 saniyelik videolar derken içimde bir huzursuzluk olsa da harekete geçemeyebiliyorum. bu bir bağımlılık, bu bir alışkanlık oluyor elbet zaman içinde. zihnimin çok berrak çalıştığını hissettiğim, kafamda birçok yeni fikrin oluştuğu, eskileri anlamaya dair daha motive olduğum, üstelik bağlantılar kurabildiğim bir dönemdeyim.

bunlar geçen sene bu zamanlar son derece yabancılaşmış hisseden bir benden, bağlantıda olma haline nasıl dönüştü 1 yılda?

bolca durma hali, bolca çaba ve bolca çabasızlıkla, hareket ve insanlarla oldu elbette. bir de korkularıma rağmen atabildiğim adımlarla...

bazen hayatta olup bitenleri grafiklerle anlatıveririm, inişli, çıkışlı, aşırı zigzaglı hallerle. 

geçen yıl eylülde 3 haftalık hindistan seyahatinden dönünce başladı her şey.

Eylül-ekim gibi Ankara'ya yerleşince, belirsizlikler, kararsızlıklarla dolu bir yerden çok az mesaili bir düzende, çamaşır bulaşık yemeklerle regüle olmaya çalıştığım bir halde iken her ay İzmir'e Ankara'dan gitmeye başladım. Ekim sonu kadın çemberleri kolaylaştırıcılığı eğitimi için istanbul'a gittim. bu 4 günlük eğitim hayatımda çok şeye dokunuyor 1 yıl sonrasında dönüp baktığımda.

aylar ayları kovaladı, online bir video eğitimi için çokça hazırlık yapmayı denesem de bir türlü işin içinden çıkamadım.

yine o sıralarda bir meslektaşımla beraber bir kamp yapsak nasıl olur acaba derken derken aylarca bunun için hazırlık yapıp kafa yorduk, birçok endişe ve güvensizlikle. heyecan ve umut da vardı, denemeye karar verdik.

kasım-aralık-ocak boyunca kendimi hep denizin ortasında, karaya çok uzak bir yerde boşlukta salınıyor hissettim.

ocak ayında diksiyon eğitimi aldım 5 hafta. bir yandan da öylesine yaşayıp gidiyorum sanki...

şubat ayında maraş-hatay bölgesinde büyük bir deprem oldu. resmi olarak 50binden fazla insan öldü, milyonlarca insan yer değiştirdi. bu deprem hepimizi etkiledi. depremin ilk haftalar şokunu atlattıktan sonra Ankara'da TODAP ile çalışmalara dahil olmaya karar verdim, adımlar attım. toplantılara gitmeye başladım. Depremzede bir aile Ankara'ya geldiğinde onlara psikolojik ilk yardım için ofisini kullanabileceğimi söyleyen sevgili meslektaşımın ofisinde yüz yüze danışanlar görmeye başladım, mart ayında. Ankara'ya köklenmeme inanılmaz yardımcı oldu.

Nisan'da ilk Hatay ziyaretini yaptım 4 gün. Hayatımda önemli yeri olan adımlardan birisi bu da. Dernek faaliyetlerinde yer almak, bu yaşımda ve donanımımda mümkün oldu ancak. Hatay dönüşü tekrar gitmek için içsel hazırlıklarımı yapmaya da başlamıştım bir yandan.

Nisan sonu mayıs başı Safranbolu'da psikosomatik yoga kampını düzenledik. Coğrafyamızın güzelliği, duygu karmaşaları yoğun kampımızı bile şenlendirdi :)

Mayıs ayında EMDR eğitimi aldım. içimdeki çocuğun coşkusunu, kaygısızlığını hatırladığım bir eğitim beni Bergama'ya hazırlamaya çok yardımcı oldu. 

Aynı ay içinde Bergama'da grup psikoterapileri kongresinde Yunan bir hocanın çevirmenliğini yaptım 4 gün boyunca. yardımcı psikodramatist diplomasını aldığımız 3. yılın şerefine, bir hocaya, önemli bir kongrede, sosyodrama alanında eşlik edebilmek çok büyük bir onurdu. hem bunu başarabilmiş olmak, hem de enerjimin bu kadar güzel ve yüksek olduğu, ne yapmak istediğimle ilgili beni kendime yakınlaştıran bir deneyim oldu. sahnede olmak, büyük gruplarla çalışmak hep hayalini kurduğum şey artık.

Haziran ayında yeniden Hatay'a gittim. bu seferki gidiş aylar sonra pek çok şeyin değişmediğini görerek geçince, duygusal olarak da çok yıpratıcı bir deneyim oldu. yine de elimden gelen şeyleri yapmaya devam edeceğim diyerek döndüm.  haziran sonu bayram süresince pastoral vadide Fethiye'de çadır kampı yaptık.

Ve temmuz, son zamanlarda verdiğim en iyi kararlardan biri olarak gördüğüm mutlu kaktüs'te işe başladım. kadın çemberlerinde tanıştığım, Ankara'daki tek insanla bir anlaşma yaptık. haftanın 2 günü gidiyorum okula. okul öncesi bir kuruma yeniden döneceğimi düşünmezdim ancak 2.5 aylık süreç bile o kadar yenileyici ve iyileştirici oldu ki benim için. nasıl anlatsam... sevgi dilinin konuşulduğu, herkesin değerli olduğu, potansiyelini gerçekleştirmek için hayal edilmiş ve gerçeğe dönüşmüş bir portal diyorum oraya. daha çok anlatırım.

ağustos ayında yine kadın çemberlerinde tanıştığım yoldaşımla bir inziva yaptık. yaratıcı beden kampının ve markasının doğuşu oldu belki. Olympos'ta yeni bir maceraya atıldık. bir tohum attık. bir ağaç gibi köklendik, uzadık, beslendik, büyüyoruz. akıl-fikir ofisimizde yepyeni deneyimlere atılıyoruz. heyecan verici işler ve planlar yapıyoruz.

eylül ayı sanki yeni yılın ilk ayı gibi. bugün de yeni ay. yarından sonra İstanbul'a doğru trenle bir yolculuğa çıkıyorum. yeni atölyelerin, yeni üretimlerin, şifa ile ulaşacağımız, dokunacağımız yüzlerce insan ve bölge olduğuna inanıyorum.