31 Aralık 2022 Cumartesi

iyi seneler!

 01.01.23

saat 01.01 den selamlar :)

iyi seneler! kutlu mutlu neşe ve sağlıkla bir sene dileğiyle.

kafamızın içinde ve tabi ki bilgisayarda açılı onlarca sekmeyle yepyeni bir yıla giriyoruz.

bildiğimiz üzere ocak 16da doğmuşum, yani yaklaşık 2 hafta sonra gelmesi beklenen bir bebeğim 30 yıl önce tam şu sıralar. artık gelsin diye sabırsızlıkla ve heyecanla beklenen bir bebek! 

o günden tam 30 yıl sonra kendi doğumumu aynı sabırsızlıkla, gelse artık diyerek heyecanla bekliyorum, inanılmaz. 

20leri devirdik, 30 annemin beni doğurduğu yaş. onunla bağlantımın kendini güncellediği bir yerdeyiz, paylaşımımız azıcık renk değiştirdi. renkleri severim. renk geçişlerine bayılırım.

mesela akdeniz'de yaz güneşine kısa bir süre bakınca, sonrasında bambaşka siyaha yakın çalan bir renk görür gözler. anlık bir körlük. güneşe bakmadan önceyse, yeşilin ve mavinin hatta sarı ve kırmızının en canlı tonlarını görürsün. gökyüzü çok uzaktaymış hissi verir, bulutlar fotoğraf karelerine girmek için adeta şekilden şekile girer. o beyazlık ne canlıdır ve canlılık verir bakana. begonvillerle dolu, turunç ağaçlarının hala başlarının dolu olduğu zamanlar, kaleiçi'nden denize ulaşan sokaklarda taşların serinliği bile bambaşka görünür.

kale taşlarının üzerinde ya da etrafında şekilden şekile girmiş kediler, siestasını dükkan önünde beyaz plastik sandalyede uyuyakalarak veyahut sedirlere uzanarak geçirenler de çoktur. öğle saatlerinde pek bir telaşe yoktur. 

sanki bir roman gibi, bazen bir amacını anlamakta zorlandığımız, sanat için sanatı benimseyen bir film yönetmeninin karelerinden biriymişim gibi hissettim bol bol! 

yılkı atlarının yelelerini savura savura kırmızı topraklarda koştuğu, anadolu'nun buz gibi nehirlerinin aktığı sahnelerinin geçtiği bir dolu sahne var idi burada. kana kana su içtim nehirlerden ve arındırdım bedenimi duygusal yüklerinden. 

hani bazen sahneler güzel görünür ancak izlemesi bir yerde ıstırap verir ya, öyle sahneler de boldu bu yıl geçen senaryoda. bir başlangıcı, heyecanı, anlamlı diyalogları, sessiz ama mesaj dolu sahneleri. ve mucizevi biten bir sonu vardı. son bir bitiş gibi görünse de sonunda devam filmi çekilse izlenir dedirten, ne geleceğini de bilmediğimiz bir yerden biten bir filmdi bu sene.

yeni seneden beklentim birçok maddi taleple gelmek istese de uyanmak, üretmek, gezmek, daha çok insana iyilik hallerini anlatmak! ne zaman izlesen yeniden eğlenebileceğin komedi-dram tadında bir senaryo, bol kahkahalı.


sevgiyle gel 2023. 7.

15 Aralık 2022 Perşembe

çemberler ve hüzünler

 bugün bir çember duyurusu paylaşıp, çeşitli denk gelişlerle bir çembere katıldım. bir yas çemberiydi.

yas sanki içimde hiç hissetmediğim bir duygu gibiydi, pek yer etmiyordu. bugün o kalabalık çemberlerden ziyade, toplam 5 kişi olup paylaşmam daha zorunlu gibi hissettirdiği için katılıp çeşitli hüzünler yaşadım.

niyetimin mesafeli olduğum bu konuya özellikle arkadaş olup tanış olmaktı.

günlerdir varoluşçu felsefe ve terapi bakış açısıyla ölüm, yas konularını dinleyip, bir de çocuk ve ergenlerde kayıp ve seminerini dinleyince, üzerine tuz biber oldu bu paylaşım alanı. aslında kolektif olarak şu aralar ve belki her zaman ülke gündemi olsun, bahardan kışa geçiş olsun, göçler, kayıplar olsun iç gündemimizde de pek canlı bir konu zaten. 

çember adabında öncelikle bir niyetle mum yakılır, katılımcılara nasıl oldukları sorulur. sonra rehber soru ile paylaşımlar yapılır, katılımcıların anlattıklarına şahitlik edilir, yargısız, yorumsuz dinlenilir. 

bugün de kendimiz olamadığımızı düşündüğümüz anlardan kalan bir yas, bir duygu var ise onunla ilgili bir anı paylaşmamızı önerdi kolaylaştırıcılar.

paylaşımlar paylaşımları doğuruyor tabii, çağrışımlarda içerde canlanan anılar ve duygular oluyor. 

yas deyince içimde hiçbir şey canlanmaz sanırdım. bugün paylaşım ardına paylaşımlarda canlı diyemeyeceğim ama cılız bir yerden kendini gösteren bir durum oldu.

2. yönlendirici soruda, bu durumun sonrayı nasıl etkilediği ile ilgili idi.

çatlaklarından, yaralarından içeri ışık sızan kadınların, yaralara bakma cesaretiydi bence bu. 

buz gibi hissettiğim bazı konuların aslında ne kadar da yakınlaşınca kendilerine ifade bulduğunu görmek ilham verici ve biraz da şaşırtıcıydı.

kırılgan taraflarımız olduğu kadar onların bizi güçlü kıldığı taraflarımızı görmek de büyüleyici.

 

e-motion

 duygular üzerine şeyler dinlerken, günlerdir devam eden bir sıkıntısıyla, aslında baskın hissimin ne olduğunu bulmaya çalışırken en güncel duygu-his kaygı oluyor. öyle de sinsi sinsi devam ediyor beden kaygılanmaya. 

harekete geçiren bir etkisi var duyguların. yoğunluğu dozunda bir kaygı neticede bizi bir yere varmak için, olmak için bir çaba içinde de tutabiliyor. 

günler geçiyor.

1 ay sonra 30 olacağım ve 30lar geliyor. 

30lardan önce de yeni yıl heyecanı :) o yüzden bir davete heveslendim.

21 Aralık en uzun gece. ekinoks değil :) 

21 Aralık en uzun gecede beraberce uğurlayalım yılı ve yenisini güzel dileklerimizle davet edelim.

veda ettiğimiz yılda deneyimleyip heybemize kattıklarımızı hasat edip, aynı zamanda da  yeni yıldan beklentilerimizi, hayallerimizi paylaşacağımız bir çember davetim var size. Soba ateşinde içimizi ısıtan müzik, hareket ve sanat terapilerinden ilhamla benim rehberliğimde ve katılımcılarla etkileşimli bir çalışmaya davetlisiniz. Çember formu bize diz dize oturup aynı hizadan birbirimizi ve kendimizi dinleme fırsatı sunuyor. 

Niyetim de hep birlikte, nefes ve meditasyonla bedeni dinleyip, beraber hayal kurmak ve bunu tüm canlılığıyla paylaşmak. Grup içinde yapılan çalışmaların da ne güçlü bir yaratım gücü olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak.

Etkinlik sonunda dilerseniz bir sıcak şarap ya da sıcak çikolata ikramımız  :)

21 Aralık Çarşamba 19.00da @surfbeachalanya'da  yaklaşık 2 saat beraber olacağız. 

Katılımcı sayısı 15 kişi ve 200-250 lira arasında bir katkıyı bütçenize göre sunabilirsiniz. 

Katılımını bana mail ya da mesaj atarak kesinleştirebilirsin.

Görüşmek üzere,

9 Aralık 2022 Cuma

 sessizliğin, kimsesizliğin, hiçliğin ortasında yalnız bir akşam geçiriyorum. harekete geçemeyen bir enerji, kendini tıkanık hisseden bir ben ve hep yüksek olduğuna inanılan bir potansiyel var asla bugünlerde kendini ele vermeyen. 

bunu kendi başına halletmen lazım diyen bir ses var bağıran. içimdeki bir method ve rehber arayan sese, bir zamanlar lisedeyken nasıl trigonometri öğrendiğini hatırlatıyor, kendi başına. böyle yalnız bir sessizlikte. bir motivasyon hep bir yerlere varmak iken o kurşun kalemlerin hem defterde, hem parmaklarımda bıraktığı o izleri hatırlatıveriyır bir anda.

bir şiir çıkıveriyor karşıma,

pegasus atından.

olsan da bir yabancı diyarda,

düş ülkesinde sadece bir nokta

gelir kapını çalar her fırsatta

nereye gitmek istersen onun kulağına fısılda.

hepimizin içinde, bizleri diyar diyar gezdiren bir pegasus var. hepsinin kanatları fakat senin hayal gücün var ocş'den. 

şimdi sanatçının yolu kitabı ile bir arayışa geçiyorum. hadi bakalım.

8 Aralık 2022 Perşembe

başlık zamansız.

 günler çılgınca geçiyor, aslında günler aynı geçiyor da günleri geçiren ben... bağlantıyı kaybetmeye yakın hissettiğim bazı zamanlar geçiriyorum galiba. 

videolar çekip anlatmaya çalıştığım şeyler var. bir anda bildiğim her şey uçuyor kamera görüp, kayıt düğmesine basılınca :) 

hata yapmaktan çekinen, utançla yüzleşemeyen tarafım kendini ağır mobilyaların yerini değiştirirken buluveriyor. akşam oluveriyor, kaygılar geliyor ziyarete. biraz da pişmanlık almaz mısınız çayın yanında diyorlar. daha önce de yaşadın bunu, ya beceremezsen? anlatıp duruyorlar. 

gençlik, üretme ihtiyacı, işe yaramazlık hisleri, savaşlar, krizler, dünyadan gelen tüm felaket haberleri, varoluş sancıları derken, ya bunu da başaramazsan diyen ses bir tüy dikiyor pastaya. çayın yanında onu da üflüyoruz. 

mum sönünce karanlık oluverdi her yer. 

kim olduğumu anlamaya çalışırken, yeni şeyler yapmaya çalışıp, hazır hissetmezken karanlık soğuk bir alanda sıkışıp kaldım. 

içimdeki sesin cılız ama evet bazen hazır hissetmeyebilirsin seslerini az duydum, duymazlığa verdim.

kendi potansiyelimi keşfedeyim diye önüme düşen motivasyon videolarından da başka bir batağın içine düştüm.  kendimle napcağımı bilmiyorum ki, bazı bildiğim şeyler var. ama harika değilsin işte.

başlık yok, istikrar yok, bahaneler çok. 

haftaya belki merhem olacak bir terapi yolculuğu var. 

sorup duruyor içim. 

içim ağlamaklı. 

günler çılgınca geçiveriyor ama dakikalar bitmiyor. nasıl oluyor? kronos bizimle oyun oynuyor. 

hikayalere özlemim çok. 

5 Aralık 2022 Pazartesi

bomboş

zaman zaman huysuz, şaşkın, neşeli, neşesiz, hevesli, obur, bilge, sakar, güçlü onlarca hallerden geldiğimizi hissettim bi an. 

dipköşe denilen temizliklerden birini yaptım bugün evde. köşeler ve en diplerdeki uzun zamandır orada duran tozlar kalkınca evden bir ferahlık düştü içime :)

geçen de anlık bir heyecan gelmişti, aralık ayının ilk günlerinde. sanki çok güzel şeyler olacakmış gibi. temizlik habercisi değildir inşallah :) o kadar sık temizlenmiyor dipler. 
çeşitli tozları kaldırmak, tozları almak bana sık sık zihinle yapılan çalışmaları ve terapi seanslarını hatırlatıyor şu ara. 

halının altına süpürmek deyiminde başlayarak, zihnin genişlemesini temsilen rüyada evde yeni bir oda keşfettiğini görmek gibi, çekmecelerin içinden başka çekmecelerin çıkması gibi. metaforlar metaforları kovalar.

bazen neden sanki çekmecelerin tozunu almam gerekir ki diyen bir zihin için, çekmecenin kapanmasına engel ortada kocaman bir 'top' olabileceği metaforu eklenir. 

bugün temizlik esnasında, mobilyaların yerleşmiş hallerinin başka kombinasyonları olmayacakmışcasına yerleştirildi 1+1 bir zeminde, bir kombinasyon mümkün oldu. süpürülüp silindi her yerler ve bir boşluk, bir ferahlık geldi bir noktaya. o nokta benim birkaç aydır aradığım ama asla gözüme çarpmayan bir yerden, bir pratik ve çalışma alanına dönüşüverdi. 

sunak: çember kolaylaştırıcısının çemberin merkezine mum yakarak, çeşitli elementleri ve hoşuna giden nesneleri koyduğu merkez alan. 
sunaklar çeşitli alanlarda kurulabilir. benim bir sunağım oldu bu vesile ile bugün. sunakta bir çiçek olması gerektiğine inanıp koşar hızla evden çıkıp bana kendini hemen eve aldırtan bir çiçeğim oldu :)

23 Kasım 2022 Çarşamba

Estetik ve ihtiyaçlar

 İnsanın en temel ihtiyacının güven olduğunun bilincindeyim. İhtiyaçlar kategorisini bir hiyerarşik düzlemde 

Fiziksel ihtiyaçlar

Güvenlik ihtiyacı

Ait olma ve sevgi ihtiyacı

Değer ihtiyacı

Kendini gerçekleştirme

olarak tanımlamış Maslow. Güven sırasını değiştirme ihtiyacı hissediyorum ben de.  Bu yazının başlığı estetik, sanki önce güven gelmeliymiscesine. İnsanın kendine doğru yolculuğu sırasında içeriyi ve dışarıyı belirgin  bir düzlemde algılayıp görebileceğini, hatta değiştirebileceğini düşünüyorum. Henüz savunmuyorum ama bana öyle geliyor :) 

Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır diyor Jung abimiz. Materyallerle ilişki kurdukça, fazlasını istedikçe bu hiyerarşinin neresinde kaldığımız benim için bir merak konusu. 

Şehirde kendimizi küçücük hissettiren gökdelenler, koca koca apartmanların içinde bir dünya kurmaya çalışıyoruz. Kurduğumuz dünyayı algılamaya, zihnimizi yeniden yapılandırmaya başlıyoruz. Köyde zamanın bile farklı akıp gittiği yerlerde ihtiyaçların farklılaştığı, şehirde hızlanan zamanın bizi bazen sürüklediği, bazen durup yavaşlamak için bir çabaya ittiği günlerdeyim. 

Anlamaya çalışıyorum.

Blogun adı çok anlamlı o yüzden. 'Anlamlandiramadigim bir seyler'

Bilgi ve anlam arayışının getirdiği karmaşanın altında hiyerarşik olarak duygular yatıyor. Fiziksel olarak da beyin sapından duygusal beyine ve oradan da en üst yapılanma kortekse bir veri akışı var. Önce temel hayvani ama artık çok insan için bir ihtiyaç süreci, bunların karşılanmadığı hallerde gelen duygular ve duygusal süreçler ve en üst (fiziksel olarak başımızın en tepe noktasına denk gelen) noktada da anlam ve idrakı sağlayan beynin korteksi var. Sanıyorum hayatta kalma çabasında güvenliği sağlamak, insani ihtiyaçları gidermek lazım oluyor. 

Anlama çabasına en iyi gelen herhalde harekete geçmek. Bir eylem olarak gözlemlemek, gözlem, duygu, ihtiyaç ve istek geliyor bu halleri de anlamlı kılan. 

Biyo psiko sosyo spirituel bir varlık olarak insan.

Bedenine iyi baktın mı?

Duygu durumunu gözlemledin mi?

Cevrenle ilişkilerini düzenledin mi?

Kendini tanıyor musun? İhtiyaç ve potansiyelinin farkında mısın?

Kompleks bir canlıyız ama/ve çişimizi her yere yapmamız doğru değil:)

Su, çiş, açlık, suçluluk, öfke, kaygı, saldırganlık, çatışma sırasıyla gelebiliyor. Vay canına.

Henüz estetik konusunu nereye sığdırmak lazım bilemedim. Daha güzel eşyalar, daha güzel kıyafetler daha daha daha çok para.

Modern hayat bizi doğadan koparırken bu kaygılarla başbaşa kalacağımızı hiç kimse tahmin etmemis olsa gerek. Üst sistemler şaşkın.


17 Kasım 2022 Perşembe

tema's, yalnızlık, özgüven, cesaret, aile ve kaybolan bağlar

 başlık bir yandan tema arayışını bir başlığa böyle sığdırıverdim bu gece. gece'den ve birkaç gündür gelen çeşitli bağlantılardan oluşuverdi bu. sığdırıverdim yerine sanki sığıverdi daha çok yakışıyor bu cümlelere. ben yapmadım da oluverdi dercesine.

deneyimlerden, yaşantılardan, eğitimlerden aslında aklımızda kalanın orada verilen bilgiler değil de kendi hissettiklerimiz olduğunu gördüm bugün. ebeveynler ve onların çocukları hakkında yüzlerce ayrı ebeveynden duyduğum şeyler oldu. birçoğuna sormuşumdur ön görüşme yaparken benim için en can alıcı sorulardan birini, planlı mıydı çocuk diye. kendim uzun yıllar istenmeyen ama aldırılmayan çocuk olduğum gerçeğiyle kendimi kurban tuzağında tutarken.

bu sıralar, artık çocuk bekleyen, yeni doğum yapmış, yaşıtım insanlarla çok daha yakın temas halindeyken, bu sorunun aslında ne kadar anlamlı ve anlamının evet sürpriz oldu ya da çok istedik ve bekledik diyen 

9 Kasım 2022 Çarşamba

kronos ve kairos ve akış

 hayatın akışının içinden geçtim, diye anlatıyor şehir yaşantısının günlük koşturmacasına çok sık dahil olmayan adam.

 şehirler, kalabalıklar, içten yanmalı motor gürültüleri, kırmızı ışıkta geçmeye çalışan yayaların ayak tıkırtıları, alışveriş merkezlerinde hava dolaşımını sağlayan kapılar, çocuk ağlamaları, kuğu ve martı çığlıkları doluydu.

 adam sadece simitçilerin, gül satıcılarının, taksi şoförlerinin ve gazete bayisinin önünden geçerek akışa dahil oluverdi, kalabalıkların içinden geçerek,  kimseye çarpmadan adeta ahenkle dans ederek, büyük bir ustalıkla fötr şapkasını, ince uzun şemsiyesini ve kabanını alarak yola devam etti. kendi deyimiyle hayatın akışının içinden geçti.

akış teorisi bulunalı çok olmadı, 90lı yıllarda yazıldı çizildi.

 oysa yunan mitolojisi kairos ve kronos olarak zamanı ikiye ayıralı binlerce yıl geçti.

nereye gittiysem bir şairin benden önce oraya uğramış olduğunu gördüm diyor Freud.

 Kronos; yıl, ay, hafta, gün, saat olarak ifade ettiğimiz zamanı tanımlar. Hayatımız boyunca arkasından koşup yetişemediğimiz zaman Kronos'tur. Kairos ise aynı zamanda fırsatlar tanrısı olarak bilinen ve zamanı an olarak tanımlayan Eski Yunan tanrısıdır.

kronosun bir çeyrek saat kadar aktığı, kairosun kendini yüzyıllar geçmiş gibi hissettirdiği bu zaman diliminde, çiçekçi kadının uzattığı kasımpatıları alıp Ankara'nın eskicilerinin, her ayın ancak üçüncü pazarları günü kurulan alanına gitti.

 'Antika Pazarı'na. sanki yıllar önce İzmir'de uğradığı bit pazarından daha cafcaflı parçalar arıyordu gözü. Aslında bir kutu arıyordu, Osmanlı'dan kalma, içine mücevher koyulan, içi kırmızı kadife kumaşlı bir kutu.

 Kutunun içinde bir mesajla ve yanında kasımpatılarla iletecekti, haberin geleceğini bilmeyen artık telaşsız ve yine de  gözleri yaşlı ve  içinde hep minik bir umutla bekleyen kadına.

 uzun yıllar geçmişti, mesajın iletilmesinin ardından. nitekim mesaj yerine beklenilen zaman aralığından çok çok öteye, birkaç sonraki mevsimlere sarkmıştı.

 kutunun da yolculuğuydu ya bu, kadife kumaşa iliştirilmiş altın top başlı bir iğne vardı üzerinde. nice sırlar taşıyordu.


7 Kasım 2022 Pazartesi

ben kimim

  kendini 5-6 cümle ile tanıttığın bir özgeçmiş özeti alabilir miyim?

Ben Gevher Gündüz aka GefiYoga :) Almanya’da henüz bir psikoloji öğrencisiyken  hayatıma giren yoga kendimi keşfetme sürecinde bana çok ilham oldu. Öncelikle bedenim ve nefesimle bağ kurmam yardımcı olan bu pratiklerin daha çok kişiye ulaşmasını istedim. Yaşamın her alanına yayılan bu fiziksel ve zihinsel farkındalık pratiklerini uygulamaktan ve paylaşmaktan çok keyif alıyorum. Bir psikolog olarak, terapilere destek tamamlayıcı nitelikteki geleneksel öğretilerin bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış ve desteklenmiş güncel hallerini paylaşmaya devam ediyorum.

Farklı ekollerden gelen birçok hocayla eğitimler, çeşitli atölyeler ve yoga kampları aracılığıyla çalışma fırsatı yakalayıp, ardından kendi yoga yolculuğumda önemli bir yer tutan Nepal’de Budist bir manastırda meditasyon eğitimi aldım.
2017 yılından beri her seviyeye yönelik hatha, vinyasa , yin yoga gibi çeşitli tarzlarda yoga, mindfulness meditasyon pratikleri paylaşıyorum. 


2 Kasım 2022 Çarşamba

nadas, bir çağrı ve hasat

 belki de 2017de başladı rahmimde yaşanan bir sinyalle/bir hastalıkla bu süreçler 

nasıl anlatsam bilemiyorum. geçen sene eylül zamanları rahim serileri denilen bir kampta bulmuştum kendimi sadece kadınlarla. aradan nice deneyimler geldi geçti çeşitli farkındalıklarla. sonra rahmin bilgeliğinin peşinden, kadınlarla kavuşmaya duyulan bir özlemle belki kadın çemberleri kolaylaştırıcılığı eğitimine bir çekim hissedip gittim. 26 kadın tanıdım, hepsinden bir parça taşıdığıma inandığım, hüznü, yası, müziği, dansı, bütünlük hissini, muzipliği, güçlü taraflarını, vahşi taraflarını, mizahı, yaratıcılığı, çalışkanlığı, şiiri, tükenmişliği, çabayı sanki her şeyi aynı yerde görebildiğim bir portalın içinde buldum kendimi. Çember, sunak, hasat, derin dinleme, ritüeller, şiirler, danslar döküldü kalbime. 

Çok kıymetli bir deneyimin içinde 4 gün geldi geçti, rüyalarımda devam etti bu sefer çemberler günlerce. Alanı açanlara, bu alana enerjisini katan tüm kadınlara büyük bir teşekkür ve şükranla...

karanlık geceler

 bir dönem sanki ben o lmasam her şey daha iyiye gidecekmiş, her şeyin sorumlusu benmişim, suçluymuşum, fazlalıkmışım, istenmiyormuşum gibi hissettiğim çok zamanlar oldu.

başka bir dönem sanki yolumu kaybetmişim, bu hayatın bir anlamı yokmuş, hiç kimsem yokmuş, yalnızmışım, varoluşum bir anlam ifade etmiyormuş gibi düşüncelerle karışık hislerle doldum.

bir dönem kendimi insanlara ilham veren, iyilik için var olan, süper üretken ve harika bir insanmışım gibi hissettim.

yine bambaşka bir dönem sanki hiç işe yaramayan, hiçbir şey bilmeyen, yetersiz, değersizmişim gibi hissettim.

başka bir dönemde aidiyetsiz, göçebe, köksüzmüşüm gibi hissediyordum.

başka bir dönem kendimi meraklı, gezgin, keşiflere açık, dünyayı fethedebilecekmişim gibi hissettim.

belki tüm bu dönemleri toplasak 30 yıla yayılmış iç içe geçmiş daireler gibi düşünebiliriz, bazı daireler tam 360derece olmasa da belki yamuk yumuk, birbirine geçmiş kümeler gibi şekil bulabilirdi. 

bir şekli olsaydı kesinlikle karmakarışık bir şey olurdu. 

yazmayı öğrendiğimden beri el yazımın değişimi bile kesinlikle karmakarışık, inci gibiden, birleşik yazılardan bazen benim bile okumamın zorlaştığı bir hal aslında.

duygular ve düşünceler iç içe. durma hali yok, olma hali hep, hep bir çaba hep bir karmaşa ve düzensizlik.

şimdilerde, şimdi ve burada hangi dönemde olduğumu bile bilmediğim bir yerlerdeyim :) yukarıdakilerin hepsi benim ama hiçbiri ben değilim


30 Ekim 2022 Pazar

hayalperest ve çemberler

 4 günlük bir deneyimsel alanın ardından çember çıraklarından Y'den alıntıdır bu şiir daha iyi anlatabilir miyim bilemiyorum,

'Çember mühürlü bir kitaptı

Çağrı geldi, gökten indi

Üzerine yazıldı, çizildi

Kâh cıvıl cıvıl renklerle,

Kâh bir ağıt kadar kadar siyahla

Mühür yirmiyedi kadından can aldı

Tek merkezde kalandı

Elden ele geçti

Alan razı, veren razıydı

Ses oldu, sessizlik oldu, nefes oldu, tebessüm oldu, yaş oldu çağladı

Zamanı geldi, mühürle kapandı kitap

Tıpkı dudakların mühürlendiği gibi

Kızkardeşlerin saç örgüsünden, kırmızı iplik işlemeli sihirli bir halıyla

Kitap göğe geri yükseldi

Patikalar göründü, çıraklar kendi yoluna büründü

Kimisinin kesesi dolmuş, kimisinin bomboştu 

Yola düştü memeli varlık, vahşi ruhuyla, can veren rahmiyle, uzamış tırnakları, sırtında kanatları, içinden çıktığı kozanın kabuğuyla

Mühürlü kitabın akıbetine gelirsek

Bu bir sırdı ve her sırrın bilinmesine lüzum var mıydı? 

Bu bir sırdı, masal olarak nesilden nesile anlatıldı

Aşkla,

Işıkla, 

Kanla,

Ve biraz da özde kalanla….'

25 Ekim 2022 Salı

15 dakika Beslenme

 Bu ara bir kitaba başladım. 

A course in Weight Loss

21 spiritual lessons for surrendering your weight forever

Kitabın henüz başlarında olsam da temada netlikle söylenen hep bir yaradanın olduğu ve ona sığınmamız gerektiği. Belki problemleri örtmek için aldığımız kilolar, aslında sevgiyi arayan tarafımızın kendine şiddet uygulayarak yediği yiyeceklerden söz ediyor bol bol.

benim bilişimdeki yemek birçok noktaya temas ediyor, yemek yemekten keyif alırken yapmaktan hiç keyif almadığım yıllar geçirdim. 

Kilo almak vermek, beslenmek, doymamak, iştah, oburluk, şişman, tosun, yemek yemek, yemek yapmak, tatlılar, cipsler. bunlar çok çok temas ettiğim kavramlar oldu bugüne kadar. sindirim, emilim bozuklukları, vitaminler, mineraller, takviye gıdalar ise bir dönem girip çıkan bazı meseleler.

ruhumuzu besleyen müzikler, dokular, seyahatlerden geçerken nefes çalışmalarını keşfetmişliğimiz de var. bedene iyi geldiğini sandığımız bir pratiğin ardından da koşarak yemek yemişliğimiz.

bu hafta yeni deneyimler, uyguladığım kararlar ve kararlılıklar neticesinde artık daha beslenmeye ve beslemeye yönelik bir pratik içinden geçiyorum. 

kitap benim için hala temelini atabilmiş değil. spiritüel bir deneyim gözünden daha büyük gücü kabul etmek, ımm nasıl desem, pek içime sinmiyor. 

24 Ekim 2022 Pazartesi

15 dakika pratik

 hayatı anlamlı bir arayışa taşımak için pratik yapıyoruz. yazdığım cümleyi tekrar okuyunca anlam arayışı olması tamam, arayışa taşımayı ben de anlayamadım itiraf edeyim :) bu 15dkların amacı da o değil mi zaten? önüne gelene yazmak. valla çabam çok hayat içinde. değişiyor yer yer. olabilenler olamayanlar hep var. bugün beni hayat içinde motive tutan şeylerden biri ile ilgili bir toplantı yaptık bir proje hakkında. 

proje içinde anlatmak istiyorum insanlara, motive olmak için gidebileceğimiz yollar ve bu yollarda kullanabileceğimiz araçlarla ilgili.

bu 15 dakikanın başlığı geçen günkü başlıklardan biri de olabilirdi, rutinler yani.

Rutinlere başladığımda benim için en öncelikli rutin 1-yazma 2-hareket(yürüyüş ve yoga) 

yoga dersinde hoca bir noktada dedi ki I am empowered to control my body, mind and life. yani Bedenimi, zihnimi ve hayatımı kontrol etme yetkisine sahibim. 

biraz bilgi, biraz beden çalışmaları, biraz meditasyon teknikleri, biraz derin gevşeme ve farkındalık ödevleri. bence harika bir çalışma olacak bu niyetini koyup, tohumunu ekip, filizini sulamaya başladığım nokta. 

geçen aylarda ışığımın parladığını, kendimi bile aydınlatmaya yettiğini pek hissetmiyordum. o yüzden çalışmaktan yani başkalarına seanslar vermek, organizasyonlar yapmak dışında şeyler yapmayı tercih ettim. terapi buluşmalarına gitmek, yeniden matın öbür tarafında öğrenci olmak ve kendimi öncelikli tutarak bu pratiği sürdürmek öncelik oldu. sonra bu ışığın, belki içimdeki alevin harlanmasına niyet ederek 'götümü gezdirmeye' devam ettim. bu da bulgar türklerinin bir ifadesi imiş, kendini gezdiren bir sanatçı için harika bir tabir! 

anlam arayışımıza hayata verdiğimiz küçük molalarla devam ediyoruz. bazen durmak nereye gittiğiniz ya da gideceğini ya da bu çabanın olup olmaması gerektiğini muhteşem anlatıyor.

23 Ekim 2022 Pazar

15 dakika sonbahar

 Bundan tam 6 yıl önce Romanya'da Transilvanyaya doğru bir tren seyahati sırasında dilini hiç bilmediğim bir kadının sohbet etme çabasına denk gelmiştim. Türkiye'den alışık olduğumuz bir sohbet şekli :)) hiç dil bilmeden bu kadar evrensel olması ayrı tadire şayan tabii. O seyahatin en akılda kalıcı noktası ise teyze değil de Avrupa'da sonbahar manzaraları idi. 

Düştüğüm boşlukları düşünüyorum bu ara. Sezon sezon geçişler, değişen mevsimlerin, taşınmaların bende bıraktığı izler. Yas ve hüzün kelimesi geçiyor içimden bol bol. Yaşamın coşkusunu içimde hissedemedigim zamanlar geliyor ve geçiyor. 

Hep bir ilham arayışındayım. İlhamın alışkanlıkların ve bağımlılık diyebileceğimiz bağlılıkların içinden çıkmayacağını söyleyen tarafım bol bol dürtüp kalk diyor, harekete geç.


Hareketin içinde stresi azaltan da müthiş bir etki var. Etkiyi de arıyorum:)) 

Aslında sonbahar renklerini yazmak istemiştim. Renkler en çok ilham aldıklarım olabilir. Pembe ve kırmızı renkli şeyleri, meyveler, çiçekler, yapraklar doğada gördükçe mest oluyorum. 

Bugün Avrupa'da hatırımda kalan sonbahar renklerini Ankara'da görerek merakımı tazeledim. Havanın güzelliğini, güneşin batışını görmeye gelen başka insanların telaşlarını ve hayatın devamlılığını hayranlıkla izledim. 




Hayatımla ne yapmalıyım sorusunu bol bol sorduğum bi zamanda yine cevap bulamasam da kendi biricik ve sıradan varoluşumu selamladım. yapraklar da kendi varoluşlarını olduğu gibi selamlamıyorlar mı sizce de? 

senin rengin benimkinden daha parlak demeden, ben neden daha yeşil değilim demeden sadece var olmaya devam ediyorlar. sonu belli ama sonsuz döngünün içinden bizim yaşamlarımızı güzelleştirmeye devam ediyorlar.



22 Ekim 2022 Cumartesi

 bağzı rutinlere geri dönme zamanı. her gün 15 dakika diyerek çıktığım bir  yol vardı, zaman içinde verdiğim molalarla kendini özletse de yeniden döndük. yeni başlangıçlara gebe hallerimiz bugün bir ilham arayışıyla yola çıktı. kendini donuk, yabancılaşmış, aidiyetsiz zaman zaman beceriksiz ve yetersiz hisseden taraflarımız var sanki hepimizin. aslında köklenme arayışı sanki hiç bitmeyecek gibi görünse de artık kararlılığımız var. ne alaka diyecek olursanız bir yerde kalmaya, beslenmeye, yeşermeye karar vermek de bu sevdaya dahil oldu ve bozkırın az ötesindeki çınar ağacının dibine sarmaşık olmaya geldim. söylediklerimin anlaşılır olmasına dair bir çabam olmadığını da paylaşmak isterim. ekimin 22si 2022de kendi öyküme bir kez daha bakıp, anlatma fırsatı buldum. 

aslında kendini farklı ve muhtemelen olumsuz hislerle tanımlayan taraflarımızın artık bu duyguları bu kadar yoğun yaşamıyor olması da her şeyi daha anlamlı kılıyor. içindeki olumsuz hislerin yoğunluğundan kurtulmayı hayal etmek bile zorken, o ferahlığın içinde kalmak mümkünmüş. o boşluk hissinin korkusu da varmış ve bazen dayanılmazmış.

16 Ekim 2022 Pazar

sualtı deneyimi

 bugün yaklaşık 8 yıl önce tüple dalış yapışımın ardından ilk kez bir dalış deneyimledim. 

8 yıl önce havalı dalış kıyafetleri ile bir tekneden ilk dalışımda nefessiz kalıp panik olarak çıkıp, yönlendirmelerle yeniden suya girmeye cesaret edebilmiştim. aklımda hep tekneden geçen günün sonundaki o tatlı yorgunluk ve suyun altındaki o farklı dünya kaldı.

sonraki yıllarda çeşitli kurs arayışlarım, görüşmelerim hep sonuçsuz kaldı.

geçen yıllar boyunca ekstrem sporlara dair mini mini sürekliliği olmayan -yoga hariç-  çeşitli denemelerim oldu. bisiklet, trekking, tenis, tırmanış vs zaman zaman hareket çeşitli formlarda hep hayatımda oldu. en ekstrem deneyimlerimden birisi olarak da 'wim hof' methodunun buzlu suya girmemizi sağlayan 5 saatlik atölyesi

mindfulness pratikleri, beden farkındalığı çalışmaları, bence en önemlisi nefes pratikleri meditasyon ve beden duyumları üzerine yaptığım bütün her şey beni bugün geldiğim noktada bambaşka bir insan yapıyor. 

hayatın zorlukları sanki hiçbir yere gitmiyor ama onu karşılayıp bir nevi göğüsleme şeklimdeki bariz farklılıkları görmekten çok mutluyum.

11 Ekim 2022 Salı

Günbatımının peşine düştünüz mü hiç? Ben dün düşüverdim, Allah bir güzellik yapmış bu şehre. Toroslar, Akdeniz, pofidik bulutlarla romantik bir akşam üstü geçirdim kendimle. Nedendir bilmem, yolda daha  tedirgin olmamak için kulaklıkla yuruyemem yıllardır. Dün taktım kulaklığımı yollara güvenerek, dinledim ' Güneş yerinde ' her şey yolunda diyen şarkıları. 

Paniğe gerek yok diyen o tarafı da görerek. 

8 Ekim 2022 Cumartesi

boşluk ve seyyahlık

müthiş bir boşluk anı içimdeki.
bazı kaçışlar, bazı arayışlar, bazı çözümler ve çözümsüzlüklerle salınıp duruyorum etrafımda.

bazı cümleler yankılanır durur ya kafanın içinde, o cümlelerden birisi yankılanıp duruyor. bir duramama hali, bir gitme haliyle beraber geliyor bu ses.

aslında çok öncelerden, belki önemini yitirmiş bir öncelikle seslense de kulakardı edilemeyecek kadar tiz bir ses çıkıyor.
'sen kaçmaktan başka bir şey bilmeyen korkağın tekisin'
aslında içimdeki cesur taraf, yaşam enerjisi, o canlı halin yanına bile yaklaşamaz bir özellik gibi bu korkaklık. sanki benim bir parçam değil gibi. önümde yollar var. şehirler sırayla, antalya, izmir, ankara ve istanbul. 5,4,11,4 güne dağılarak uyanacağımız şehirler. biraz öykülerin, biraz kendi öykümün peşinde otobüsler, hızlı trenler gidip duruyorum

16 Eylül 2022 Cuma

dönüş yazısı

hindistandan döndüm. döner dönmez bir hamama gidip keselendik :))
Ayurvedik astrolojide doğum tarihimi inceleyen bir hocam beni hiç tanımıyorken 'Sen yurtdışında eğitimlere gidip, Türkiye'de eğitimler vermelisin bu yolculukta' demişti 2019'da. öncesinde zaten bunun için onlarca sınav, para biriktirme için verilen uğraşlar, motivasyon mektupları, vize koşuşturmaları olduğunu bilmeden.
bir süredir yapıyor olduğum işleri minimumda yapıyorum, yaz rehavetinden diyelim. hep denizde giden bir tekne metaforu geliyor gözümün önüne. çok dalgalı olmayan bir günde tekne motorlarını kapatmış ve gidiyor öylesine denizin akıntısıyla. hareket etmekten vazgeçmiyor am manzarayı seyreyliyorum. seyir eyliyorum :) her nerede bulunuyorsanız, tamamen orada olun. eğer şimdi ve burada'nızı katlanılmaz buluyorsanız ve o sizi mutsuz ediyorsa, üç seçeneğe sahipsinizdir. ya o durumdan uzaklaşın, ya onu değiştirin ya da tümüyle kabul edin. diyor Eckhart Tolle Şimdinin Gücü kitabında. yaşamın sorumluluğunu almak böyle böyle geliyor. ************************************************************************************************************ bu yıldızları bir kedi yazdı :),üi ü selamı var size.
dönüş- nasıl gidilir- orada ne yapılır? hepsini yazayım bi ara :)

Enjoy the ride

ne cok gunler geçmiş burada yazmayalı. aralik 2020de psikodrama eğitimine başladığımızda bir resim göstermişti berna. yolculuk temalı. günlerdir kendimi öylesine boşlukta salınan bir gemideymis gibi hissediyorum, sanki geminin motorları durmus da dalgalar olduğu kadar hareket ediyor gibi. neredeyse durduğumuzu da fark ettiğimden kendime telkin veriyorum, bunun da tadını çıkarabilecegim yönünde. şarkının da dedigi gibi stop chasing shadows just enjoy the ride.

flamingo pembesinin bir tatil hikayesi oysa bu, tam da 2020 aralık temsili.

aslinda gecen hafta bir yazı fikriyle zihnimde açtım blog sayfasını, yeni bir blog sayfasını baska bir formatla hatta baska bir platformda acma kararimdan bahsetmek icin. sonra hep çeşitli bahane ve gerekcelerim oldu bunu yapmamak için. ama bir yandan da bir isim buldum o yeni bloga, başlığa bakarsanız.

sürdürülebilir bir disiplin şu ara en cok istediğim sey. zihnim once ihtiyacım diye düşündü ama sonra bunun gerçek ihtiyacim olup olmadığını bilmediğimi fark ettim. cok disiplinli gördüğüm, pratiğini matta ve matin dışında sürdüren insanları gördükçe cok özeniyorum. o yuzden aslinda kendime bir cekiduzen vermem gerektiğini soyleyen taraf bazi gerekcelerle geliyor.
yolunu kaybeden tarafimsa bir yandan korksa da bir yandan hareketlerini aşırı yavaşlatıp iyice eylemsizlik noktasinda. hicbir sey icin zorunlu olmadığını söyleyip duruyor. ne yapacağımı vulana kadar buraz zamana ihtiyacım var diyor :) insallah bahane degildir tembellige.

30 Ağustos 2022 Salı

Derinlik

Zor coğrafyalar buralar. Sanki tüm İndus vadisinden dünyaya yayılan insanlığın merkezi. Düşünceler gelip geçiyor. Bu dünya hali nasıl oldu diye çok sorarım da tanrı nedir diye hiç sormam. Yoga nedir diye çıktığım bu yolculukta aslında insan nedir, zihin nasıl çalışır onu arıyor içim. Ganj nehri hiç durmadan akıyor, onu izlemeye doyamıyor insan. İnsan olmanın en basit hallerini sanki görüyoruz. İnsanlığın en temel arayışı mutluluktur deniyor. Mutluluğu, huzuru anlamak da bir hayli zor. Derinlik kelimesi bu ara yoğunca geçiyor duygu bulutlarının arasından. Derinlik deyince sanki arkeoloji, kazı. Üniversitenin ilk yıllarında bir gün İzmir'de bir kitapçıda psikoloji okuduğumi söylediğim biri arkeoloji bilmenin bu alan için ne kadar önemli olduğundan bahsetmişti. Bi o kadar tarih, sosyoloji ve edebiyat da önemli tabi ancak konumuz derinlik. Yaşımız ilerledikce derinleşen ilişkiler hatta. Çok sevdiğim insanlar var şu hayatta. Öyle ruhumun sıkı sıkı sarıldığı. 20lerden 30lara doğru ilerledikçe hayatlarımıza eklenen çeşitli sorumluluklar, neşe kaynaklarımız, mesleki gelişimimiz ve kişisel yolculuğumuz bir yana derinleşen bağlarımız var iken bununla beraber gelen daha büyük kayıplar, yaşamın bir parçası olan acılı deneyimleri paylaşmak da derinleşen ilişkinin bir parçası. Dünya deneyimi ve hayat. Hepsi kaynaktan çıkıyor İndus vadisi ve Ganjin kaynağı gibi. hepsi dönüyor kaynağına bir buluttan kağıda dönüşür gibi.

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Hare krishna

Bhakti yoga, adanmışlık yogası denen bir sistem. Hatha yoga sisteminden çok daha farklı. Hatha beden ve nefese odaklı birçok pratik içerirken Bhakti yoga adanmislari biz zihin ve bedenden ibaret değiliz çünkü bir ruh taşıyoruz diyorlar. Bu ruhu da bir guru aracılığıyla Krisna yani yaratıcıya 'link etmekten' bahsediyorlar. Ashramda sabah 4bucukta kalkıp duş alarak güne başlayıp, 5gibi de mantralar söyleyerek dualar ediliyor. kahvaltı ve sonra törenler sunular derken ve ardından yeniden Krisnaya ait hikayeler anlatılıyor. İlahi planda Krisnanin yaşadığı yerin replikasi olduğuna inanıyorlar Vrindavan şehrinin, o kadar inanıyorlar ki Amerika, Rusya, Peru hatta bazı Avrupa ülkelerinden de buradaki ashram için taşınmış adanmışlar var. Hepsi çok pozitif ve yardımcı oluyor, bilgilerini paylaşıp her konuda destek olmaya çalışan nazik insanlar. Ashramin gurusu, sannyasin denilen evliliği geride bırakmış erkek adanmışlar konuşmalar yapıyor. Sari tarzı Hindu kıyafetleri ve genelde beyaz giyiyorlar. Erkeklerin saçı genelde kısa ancak başın arkasında bir kuyruk uzatıyorlar, Krisna ile bağlantı kurmak için. Ashramda 3 öğün Yemekler hazırlanıyor, yerde ortak alanda, sadece sağ el kullanılarak yemekler yeniyor. Janmastami 19agustosta Krisnanin dünyada belirdiği zaman olarak doğumgünü kutlamalariyla ekadesi orucu tutuluyor, sonrasında bir ziyafet yapılıyor, sadece onlarca çeşit meyve ve patatesin olduğu. Konakladığımız yerden ashrama 5dklik bir yürüme mesafesi var. Yemek artıklarını maymunlara ve ineklere verme adeti devam ettiği için, dışarıda çok atık var. kanalizasyon sistemi gibi su akan bir sistem var ve o da dışarıda açıktan kanallarla ilerlediği için de çöplerle karışınca bir koku oluşuyor. Tabi artık çoğunlukla plastik atıklar olduğu için şehir kirli görünüyor. İnekler ve maymunlar sokaklarda dolaşıyor, çoğu yerde taze dışkılar var. maymunlarin saldırma ihtimallerine karşı da sopayla geziyor genelde insanlar:) inekler de Krisna bir çoban olduğu için, süt verdikleri için anne kabul edildikleri için kutsal sayılıyorlar. Bu şehirde et yemek yasak.

18 Ağustos 2022 Perşembe

Yeniden uzaklar

hare Krishna hare Krishna Krishna Krishna hare hare hare rama hare rama rama rama hare hare bu mantranin rehberliginde geldik Vrindavan'a. hindistanin kalbi oldugu iddia edilen tapinaklarin oldugu sehir burasi. havalimaninda inip bizi karsilayan taksiyle 2 saatlik bir yolculugun ardindan geldik. taksicinin tum yolculugu bile tek basina bir macera idi, 8seritli otobanda trafigin sag seritten aktigi bir yol. taksicinin benzin istasyonuna girerken ondeki aracin ona carpmasi ve itisip kakismalari, telefonunu caldirmasi vs :) hosgeldiniz dedi bize tabi. sonra geldigimiz sehirde gordugumuz copler, maymunlarin her yerde ozgurce hareket etmesi ve bizim elimizden posetleri gozlugu vs calmasin diye hicbirini disarida tutamamiz. ineklerin ozgurce hareket halinde yollarda gezmesi. ilk gorduklerimizin sokuyla aslinda birbirimize soylemeden kosarak eve donme istegi gelmis. kosarak geri donmedigimiz icin 3.gununuzdeyiz. ilk 2gun internet bulamadigimiz icin kimseye ulasamamak icimde bir panik etkisi yaratti cunku insanlara iyi oldugumuzu soyleme ihtiyaci geldi. cozduk iletisim meselesini sonradan. yolculugun ve nemin etkisiyle bol bol uyku ihtiyaci geldi. gun icinde her firsatta odaya donup uyudugumuz icin sanki 1haftadir buradayiz gibi bir his var. zaten inandigimiz bir sisteme dahil olmadan pratiklerine katildigimiz icin buyuk bir yabancilik hissediyorum. icim ashramdaki insanlara yargi dolu. peru, amerika, avusturya, rusya, ukrayna, turkiye, hollandadan bircok adanmisla tanistik. 20li 30lu yaslarinda her seyi birakip kutsal kabul edilen sehir vrindavanda yasamaya baslamislar. aklim almiyor. yazi yazma konusunda sanki ilhamimi kaybetmis gibiyim

13 Ağustos 2022 Cumartesi

12.gün

günler çuvala mı girdi? günler deniz, yürüyüşler, yıldızlar, sessizlik ve bir amerikan dizisi arasında geçiyor. hayatı da bir kurgu gibi yaşıyoruz. sadece bir repliği unutup bir yeri yanlış söylediğimizde geri al seçeneğimiz yok. müzikaller eşliğinde edilen danslar da biraz daha dokuz sekizlik ritmlerle halaya kayıyor. yazmak bir yetenek mi? zihnimizden geçip giden düşüncelerden yakalayabildiklerimizi yazmak bir beceri mi? onları yakalamaya çalışırken bir metafor çukuruna düşüp kendini anlaşılmaz kılmak mümkün mü?
bugün hediye bir kitap geldi kargodan. Kalpten Gelen Armağan ve Yeni Tohumlar, Yeni Hayat

yola düşmüşken, (düşmek burada fall in love anlamındaki aşka düşmekle benzer titreşimde kullanılıyor) rastgele, soluklanmak için oturduğumuz yere bir hızır geldi. bir başka hediye verdi bana. az ileride o hediye el değiştirdi benden başkasına. mendil satan o kıza bilekliği sana hediye etmek istiyorum dediğimde, bakışlarını yerden bana doğru çevirdiği an dünya yavaşladı sanki, o içten gelen, dünyayı değiştiren gülümsemesi yetti teşekkür niyetine.
o an gözümün önünden gitmiyor.
hayatın anlardan ibaret olduğunu öğrenip sanki geri kalan bütün hırslarından vazgeçebilirmişiz gibi. 15 dakika tutmayı bıraktım, içimden geldiği gibi yazıyorum bunları da.
rutinler çok lazım hep bozulacak bir şeyler oluyor. şikayetim yok :) bu dönem de geçecek elbet. düzensizlik, arayış, düzen arayışı, belirsizlik, heyecan, kararsızlık, kök ve köksüzlük. ne ararsan var yakınlarda, düzen neden olmasın.

9 Ağustos 2022 Salı

11.gün

kendimce uzun yıllardır yoga pratiklerinin içerisindeyim. yoganın sadece pozlardan ibaret olmadığını anlatan bir kesim var, sadece pozlarla kendini ifade eden bir kesim de var. bu yazıyı yazmaya çalışırken yoganın ne olduğunu tanımlamak ve anlamak bana Buda öğretilerinde, eski Hint söylencelerinde yer alan “kör adamlar ve fil” hikayesini hatırlattı. belki duymuşsunuzdur, çeşitli versiyonları mevcut. Bir zamanlar küçük bir köyde yaşayan altı adam varmış. Altı adamın altısı da körmüş. Bir gün biri köye bir fil getirmiş. Böyle bir durumla daha önce karşılaşmamış olan adamlar göremedikleri için bir filin neye benzediğini anlamanın yollarını arar olmuşlar. Biri demiş “Ne yapmamız gerektiğimi biliyorum, hadi ona dokunalım!” Diğeri cevap vermiş “İyi fikir, bu şekilde bir filin neye benzediğini anlayabileceğiz.” Bu şekilde ilk bilge adam filin büyük kulaklarından birini tutmuş, yavaşça kavramış, anlamaya çalışmış. İlk bilge şöyle demiş “Fil, kocaman bir pervaneye benziyor.” İkinci bilge filin bacaklarını kavramış ve haykırmış “Tıpkı bir ağaç gibi.” Üçüncü bilge filin kuyruğuna dokunduktan sonra bağırmış “İkiniz de yanılıyorsunuz, bu fil bir halata benziyor” demiş. Aniden filin dişlerini kavrayan dördüncü bilge bağırmış “Bu fil bir mızrağa benziyor.” “Hayır, hayır!” diye bağırmış beşinci bilge filin gövdesine dokunurken, “Yüksek bir duvara benziyor bu fil.” Altıncı bilge beklemiş ve en sonunda filin hortumunu eline almış ve “Hepiniz yanılıyorsunuz, bu fil bir yılana benziyor” demiş. “Hayır, bu fil halata benziyor.” “Hayır bu fil bir yılan gibi.” “Yanılıyorsunuz, kesinlikle bir duvar gibi.” “Hepiniz yanılıyorsunuz!” “Hayır yanılmıyorum, bu fil yılana benziyor.” “Hiç de bile!” Altı bilge saatlerce tartışmış ve filin neye benzediği konusunda herhangi bir uzlaşmaya varmamışlar. BENCE YOGA TAM BİR FİL :)

6 Ağustos 2022 Cumartesi

10. gün yorgunluk mu tükenmişlik mi

konu başlıklarıyla konunun içeriğinin bağımsızlığı bir yana, bu 15 dakikalar ve aslında bir rutin ihtiyacı bana güçlü bir motivasyon veriyor. 10 gün sonra hindistana doğru yola çıkacağım. orada ashramda da aslında anlattıkları ve uygulayacağımız istikrarlı bir rutin. ruhsal ilerlemenin en önemli noktasının düzenli, yılmadan yaptığımız pratikler olacağını söylüyor gurular. 10 gün kaldı sahiden. bir anda oluveren, yolumuzu açan hocalar oluverdi, vizeler, prosedürler bir anda halloluverdi. daha gidecek çok yolumuz var. bir insanın odak noktasının bilinmez bir seyahate doğru yönlenmesi de ne bileyim... bugün insanların iyiliğine nasıl katkı sunabilirim diye bir soru soruyorum kendime. ruhsal ve fiziksel sağlığımıza destek. yıllardır kendi bedenimizi tanımımıza yardım eden, nefesi düzenleyen, bedeni gevşeten, iç seslerimizi duymamıza yardım eden bazı pratikler paylaşıyorum insanlarla. spontan bir öğretici olduğuma inanıyorum. şiddetsiz iletişim anlatan marshal rosenbergin önce gözlem, duygu, ihtiyaç, istek sıralasıyla aslında yaşanan tüm durumların bir ihtiyaçtan doğduğuna inanıyorum. bu sanki bir ilk yardım kuralı gibi. basic ph gibi. spontan öğretirken de aslında insanların ihtiyaçları tam olarak nerede onu bulmalarına yardımcı olduğuma inaniyorum. ve bunu hep yoga dersleri adı altında yapmayı denedim. her şeyi bilmediğim ve bu yoga sisteminin içindeki nefes çalışmaları, yoga duruşları, felsefesi, anatomik ihtiyaçları vs derken bildiğini düşündüğüm insanları ve hatta kitapları da referans göstererek aslında herkese çeşitli kaynaklar sunmayı da bir görev edindim. bazen kendimi çok yetersiz, bazen çok güçsüz, bazen de dünyayı değiştirebilecek kadar güçlü hissettim.
bunu söylerken bile kafamda çalan şarkı ben böyleyim. kendi yolumda...

5 Ağustos 2022 Cuma

9.gün bereket

aylardır nadiren olan zamanlar dışında aktif olarak çalışmıyorum, çalışamıyorum. nadiren dediğim zamanlarda da şans eseri gelen yoga dersleri ve bu krizler başlamadan önce başladığım seanslarım var. limiti benim için yeterince yüksek kredi kartıyla, ev kirası da ödemediğim için çeviriyorum bir şekilde. eylülden sonrası bambaşka bir düzende de olacağımı umarak tabiii. neyse konumuz zamanın artışı ve bu süreci değerlendirirken tevafuk diyebileceğimiz sohbetlere dahil olmam.
hayatta karşılaştığımız insanları hep çok ilginç bulurum. insanların kendi işlerine biçtikleri değerleri, kazançlarını ve bu kazançlar hakkındaki bilinç yapılarını hep çok kıymetli buluyorum. öncelikle bolluk ve bereket kavramlarıyla ilgili çalışmalar sunan hintli bir guru diyebileceğimiz insan Deepak Chopranın anlattıklarını ve hatta bunu 21 günlük bir meditasyon çalışmasıyla pratiğe dökmüştüm. 21 gün boyunca çeşitli yazılı ödevler, meditasyon ve mantra çalışmaları yapmıştık geçen yaz. bu çalışma whatsapp üzerinden ilerliyor. şu an aklıma harika bir şey geldi ki bunu bir mail grubuna dönüştürme fikri bir mailing grubu oluşturarak olabilir. düşünmeden yaz çalışması şu an harika oldu gerçekten.
neyse, o çalışmada aslında evrenin kaynaklarının sonsuz olduğundan, bizim kendimizi kısıtladığımızdan bahseder yanılmıyorsam. o çalışmaları düzenlemek geldi içimden bir an. BUNU YAP.
pratik bir düzeyde Dr. Gabor Mate'nin söylediğini hatırladığım bir cümle var, empatinin sınırlayıcılığı ve şefkatin sonsuz bir kaynaktan gelişi ile ilgili. okuduğum özşefkat kitabını bölümlere yaza yaza çalışmalar sunmak geliyor içimden. terapisini, kendi yolculuğunu tamamlayan insanlarda dahi bu kavramın ne kadar eksikliğini hissettirdiği görüyorum aslında.
bir yandan da eylül sonrası psikolog gevher gündüz olarak çalışacağım kitleyi ve konuları belirginleştirmem gerektiğini fark ediyorum. bildiğim, pratik ettiği bazı konu başlıkları var, aile danışmanlığı, çocuklarla çalışmak, yoga pratikleri, somatik destek, travma, yetişkin terapileri gibi. yine de şu an için aklımda olan tek şey sanki bildiğimi düşündüğüm yakın ama farklı alanlar içinde yeterince bir bağlantı kuramıyor olmam. bazen ne yapacağımı bilmediğim için hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissediyorum. tükenmişlik noktasına getiren de bu galiba beni. yaşadığın yeri değiştirmek gerekecek kadar bir tükenmişlik hisleri. hepsinin geçiçi olduğunu, kaynağa güvenle bu meseleleri başka bir şekilde halletmek mümkün olduğunu görmek ise paha biçilemez gerçekten.

4 Ağustos 2022 Perşembe

8.gün

tanrının dünyayı 6 günde yarattığı, 7.günde dinlendiği söylenir. benim 8.günde ufak bir molam oldu. mola verdiğim gün de saatlerce insanlarla sohbet ettim. bir alanda sanki yeni bir portala girdim. el işleri yapan bir ressamın ofisine. ofisinde özenle yaptığı bütün işler nazikçe, ferah (roomy) bir alana serpiştirilmiş. merdivenlerden aşağı inip atölyeyle karşılaşınca da bambaşka dünyalarla karşılaşıyor insan.
şunu sık sık düşünüyorum, ben sadece bilişsel bir alanda kalarak terapistlik yapsam ve el işleri yapmasam çok dağılırım. sık sık söylediğim gibi de uçuş uçuş olurum. sanki hava elementinin aktif olduğu bir alanda, o enerjinin bir materyale dönüşmeye ihtiyacı vardır
öfkesini de resimlerine yansıtan bir ressam tanıdım. sahi bedeniyle hareketle, dansla kendini ifade etmeyi öğrenen zihnim, bir rengi, sesi bir ürüne dönüştürebilir miydi?
kış zamanı bunu zaman zaman denediğimi düşünüyorum. makas, kağıtlar, kolaj yapılabilecek resimler ve resim defteri. sanki bir heykele de dönüşmeye ihtiyacı var tüm olan bitenlerin. hayallere dönüp geliyoruz yine. bu molaların bize getirebileceği her şeyi deneyimliyoruz.

2 Ağustos 2022 Salı

7.gün değişim

değişim derken yer değişikliğini referans alarak öyle yazdım, 2 yıl yaşadığım evin en sevdiğim köşesinden, eve veda yazısı olacak belki de. değişim ve dönüşümüzün aslında gözlenebilir olması ve olmaması bir mesele. sanki bir duvar saatini izler gibi. gözünü ne kadar yelkovandan ayırmasan da geçip giden zamanı yakalayamazsın. bugün de aslında 130 kmlik bir yolculuk yaparken yolda tercih ettiğim müzikler ve şarkı sözlerini algılayış biçimimi bir an için fark ettiğimde bir hoşnutluk yayıldı içime. dün akşam bir şehir değişikliği ve beraberinde getirdiği ihtimalleri konuştuğumuz duygusal bir konuşma da birçok şeyi olumlu anlamda etkiledi tabiii. 2 yıl önce hatta bu eve taınmadan önce mavi tonlarında, denize yakın, amerikan mutfak ve konforlu bir alanda sevgi dolu bir ilişki canlanırdı gözümde. haziran ayında bu eve taşındığımdan beri de çok keyifli deneyimler yaşandı bu evde, misafirler, yalnız günler, daha güzel yemek kokan zamanlar ve bazen hüznün çöktüğü günler oldu bu evde. birkaç kere deprem de hissettim hatta, ilginçtir. kendi başıma olmanın keyfini de çıkardım bol bol. vaadesi tamamlanmış bir yolculuk olarak bu ev de çıkıyor hayatımızdan, bana köklerimi salma, köklerime ve dallarıma bakım yapma fırsatı verdiğin için teşekkür ederim sevgili ev. beni hep sıcacık tuttun. şimdi değişim zamanı! değişimin kendisini sevdik galiba, göçebe atalarımı da yad etmeden geçemeyeceğim, yazı kışı ayrı yerlerde geçirip göçüp durmuşlar. pek bir yerleri sahiplendiklerinden emin değilim.
dün akşam nepalde gideceğim kursu düşünürken, hatta uçak bileti ve havalimanından manastıra olan ulaşımı planlarken sanki eve gidiyorum gibi hissediyorum dedim birkaç gözyaşı dökülürken. sanki eve gidiyorum, hatta yuvaya.
ev genelde dönmek istemediğin huzursuz bir yer oluverir ya, bu öyle değil, yuva sıcaklığı veren bir yerden bir yer. heyecanla gidiyorum. heyecanla değişimi gözlemlemeye.

1 Ağustos 2022 Pazartesi

6.gün istikrar

yazarların aslında nasıl yazar olduğunu düşündüğümüzde, herhangi başka bir iş yaparken hobi olarak yazı yazdıkları için değil de bunu bir iş olarak rutinlerinde her gün aynı yer ve saatte yazdıklarını söyleyebiliriz. yani klasik olmuş adı duyulmuş yazarları kast ederek. ben de ilk haftamda rutinsizliğimin rutini içinde bu yazıları yazmaya başladım. fikirler, ilhamlar geliyor ve harekte geçmeye başlıyorum sanki bir şeyler uyanıyor.
uyanan fikirlerden biri de bunca zaman 2022 boyunca aslında neler yapıp yapmadığımın muhasabesini yaparken oldu, para ve bereketle ilgili akışı izledim biraz, seyahatler için gereken bir takım paralar ve seyahat motivasyonları üzerine çok düşünme fırsatım oldu.

aslında dün gelen başka bir ilhamdan yola çıkarak hindistan seyahatine bir de kopan manastırında 10 günlük budizm kursuna katılma fikri geldi ve eğitim ücretine de çok kıymetli bir dostum sponsor oldu, şimdilik yollar ve yolculuklar beni heyecanlandıran yegane şeyler. durmadan bunları yazmaya çalışırken aslında donup kalıp yazamadığımı da söylemek isterim bugün :) 15 dk nefes alanı olarak başladığım bu yazı serisi benim için önemli bir yerde duruyor olacak.
blogun çok bilinmediği ve okunmadığı gerçeği aslında maskesiz bir yerden bu paylaşımları yapmamı sağlıyor. bugün pek yazacak bir şey bulamadım dış uyaranların da etkisiyle.
güne erken başladığım kışa kadar her gün 6-7de dersler verdiğim zaman dilimleri vardı, en fit, en coşkulu olduğum zaman dilimleri olarak da onları hatırlıyorum. fit olmak demişken beden imajı ile ilgili verdiğimiz kavgalar ne acı. suçluluk, utanç yerine kabul ve özşefkat diliyorum hepimize.
özşefkat kitabında, ilişkilerde, beden imajında, ebevenylikte her yerde özşefkatin yeri var...

31 Temmuz 2022 Pazar

5.gün bir yön

1. 2. gün diye yazı başlıklarını yazdığımı fark ettiğimde bir an durup, kaça kadar yazacağım dedim otomatik bir yerden. belki 15 gün diyebiliriz şimdilik. yaklaşık 17 gün var aslında planladığımız ama henüz biletlerini almadığımız hindistan seyahatine. bi anda geliveren bir seyahat planı. aslında belki 4 yıldır fikri olan, randevusu 4 yıl önce alınıp başka yerler evrilmiş bir plandı elbette. şu yaz gününde kendimce belirsizliğin ortasına düşmüş, sıcaktan pek açlık hissetmeyen bir halde oturuyorum.
sık sık gelen tanıdık hisler var, ne yapacağını bilememek, yerleşmek için bir yerin henüz netleşmemesi, bir aidiyet hissedememek ve aslında etrafta olan biten her şeyi yan gözle bakıp bir tarafta çok sakin dururken bir tarafta aslında aşırı panik olmak gibi. 5 tamlamalı uzun cümleler kurmak istemiyorum galiba aslında. istediğimden değil de onlara da öyle alıştığımdan kuruyorum.
etrafta olan biten her şeye yan gözle bakmaktan kastım aslında ülkedeki politik ve ekonomik koşulları, dünyadaki çeşitli iklim krizlerini gördüğüm haberler... yani bütün bunları bir seyirci gibi izliyorum. hızlı değişen koşullar ve hızlı haber alma yolları sayesinde sürekli bunlara maruz kaldığımı görüyorum. bir yanım çok panik oluyor çünkü bu haberler her şey bizi bir felakete sürüklüyor gibi mesajlar veriyor. diğer yanım spiritüel öğretilerden anladığım kadarıyla aslında her şeyin olması gerektiği gibi olduğu, kendimizi saflaştırırsak koşullardan bağımsız bir algımızın olacağı yönünde.
burada maddi ve manevi dünyam çatışıyor, bir maddi birikimim olmadan deneyimlerime yaptığım yatırımların beni getirdiği noktada durmuş yeni yoluma hangi rotadan gideceğime karar vermeye çalışıyorum.
haliyle pek bir şey de yapamıyorum. hayal kur diyorlar öyleyse. hayallerime engel olan süreçleri de gözlemliyorum, inatçı halim, kendimi baltalayan her düşünce yapım. bağımlılıklarım, korkularım.
çözüm odaklı terapilerde bir soru var, bütün bu engeller kalkmış olsa, yeni bir günün sabahına uyandığında hayatında neler olmuş olur, neler değişmiş neler aynı kalmış olur? terzinin söküğü naktasında cevabım henüz hazır değil. terzi derken kendimi terapist diye nitelemekten hoşlandım :)) psikodramist.

30 Temmuz 2022 Cumartesi

4.gün

gün ortası gelen hisler. yoğun hisler, kendini sanki hiçbir şey bilmiyor, hiçbir işe yaramıyor, hatta hiçbir yere ait hissetmiyormuşcasına yoğun ve yoran hisler. bir yandan da öz şefkat okuyup hazırlığını yaptığım video ve ses kayıt serileri için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. sadece düzensiz ve organize olamayan taraflarım sanki hareket halinde. bi yandan da sadece durmak ve bazen dışarı çıkıp bir şeyler yapmak, sevdiğin insanları görüp birkaç yeni şey deneyimlemek de heyecan katıyor. aslında şunu yazmak için de geldim, hazır aklımdayken;


ben yoga eğitmenlik eğitimine başlamadan önce henüz 1 aydır bir salonda derslere gitmiştim öyle mucizevi ooo waooow falan da olmamıştım :D. 1 ay sonrasında şans kader artık her ne derseniz eğitime başladım yani aslında her şeyi boş bir zihinle dinleme şansım oldu.. ilk 3 ay sonrasında waooow oldum kendi hislerimdeki değişimlerle. çocukluğumdan beri dünyayı gezmeyi hayal ederim, psikoloji de hep bana dil bariyerleri olan bir meslek gibi gelirdi. tabi 6 sene önce İngilizcem de bu kadar iyi değildi. Yoga eğitmenlik eğitiminin ilk gününde (dil konusunda hala çok iyi değilken) sanki bu mesleğin ben nereye gidersem orada bunu iş olarak yapabileceğim için burada olduğuma inanıyorum demiştim. öyle hatırlıyorum tabi 5.5 sene geçti üstünden. sonrasında Alanya'da o zamanlar dünyayı gezmeye devam etmek için, psikolog olmaya da hazır hissetmiyordum, tam zamanlı garsonluk yapıp para biriktiriyordum. Zaman problemleri ve yüzyüze derslere gidecek hocalar olmadığı youtubeda yoga videoları patlamadığı için Yoga with Adrienne ile pratik ede ede ingilizce yoga yapmayı öğrenmeye başladım ve hala çok sevdiğim Finlandiyalı dostlarım derslere ilk zamanlardan beri gelip, kendi misafirlerini getirmeye başladığında artık dersler hep iki dilli olmaya başladı. bazen derslerde 5-6 milletten insanlar olduğunu hatırlıyorum. ben yoganın tüm dünyayı oturduğum yerden de gezmeme, yüzlerce insanla tanışmama (her insanın ayrı bir dünya olduğunu da sayarsak) aracılık ettiği için kendimi hep çok şanslı görüyorum.

29 Temmuz 2022 Cuma

3.gün insan

İnsan doğar, büyür ve ölür yerine ;
İnsan doğar , gelişir , kendini ve çevresini değiştirmek, daha mutlu bir birey olmak ve bu amaçla doğal ve toplumsal çevresini değiştirmek için bir ömür boyu uğraşır, özgür iradesiyle çoğalır veya çoğalmaz, yaşlanıp yaptıklarının huzurunu yaşar , zamanı geldiğinde de ölür veya kendi hayatını sona erdirmeyi seçer, " olmalı diyor Emre Kapkın 'yaşasın boşanma' kitabında. insanın yaptıklarının huzurunu yaşaması, iradesiyle çoğalıp çoğalmamayı seçmesi fikri bile beni çok etkiliyor. sanki bir yerlerden bildiğim ancak okuyunca evet işte bu dediğim satırlar.
insan olmaya dair...
ne çok düşünce üretiliyor. öylesine yaşayıp gidemeyen zihinlerin ürünü bu yaşamlar. fikirler demişken bir yandan üretmek zorunluluğu, zamanı verimli değerlendirememe suçluluğu yükleniyor insana. üretemediğimi ve tıkanıp kaldığımı hissediyorum, sanki hiç yanılmazcasına. ne oldu da böyle patlak verdi olan bitenler?
rüyalarıma giren bir iş var. iş demeyelim de proje diyelim, onun için okumalar ve zihinsel bir taslak hazırlıyorum. yazıya ve sese dönüp sunmaya başlamak istiyorum. isteklerimizle eylemlerimiz örtüşmediğinde sadece bir kaos ortaya çıkıyor. kendi kaotik zihnimde sadece eylemsizlik var.
bir de deniz, masmavi dağlar, bu güzel havalar. bir heyecan bir merak. hava durumunun bize etkileri ve ilkelliğinden daha çok bahsetmek isterim. acaba kendimi finlandiyanın 9 ay kış ve kısa gündüzlerinin içine atsam depresyon yerine başka verimli bir şey çıkar mıydı? dikkat ve konsantrasyonumun en yüksek performansla çalıştığı bir noktayı bulsak daha çok sesimi duyurabilir miydim?

sevgiyi bulmaktan, kalbinin açılmasından bahsediyor spiritüel rehberler. sevginin tanımını yapabilir misiniz? zihinden çıkıp bedene, bedenden çıkıp kalbe yerleşebilir misiniz? kalbin açıklığı daha da açığa kavuşturabilir mi tüm insanlığın şifasını? bunu anlaşılmaz gizli yazıtlara yazmak yerine herkese biraz şefkat paylaşabilir miyiz?teşekkürler. zaman kavramının hızı, gün ortasında, sabah ve gece yarısında bambaşkalaşıyormuş. aynı alarmı kursam da hissedilen sıcaklık bambaşkaymış. zaman yerine sıcaklık yazıvermişim:) çünkü hava 42derece.

28 Temmuz 2022 Perşembe

2. 15 dakika

yaz mevsiminin günlerinin hızı bambaşka. yaşayan, coşkusu mavinin ve yeşilin her tonunda ayrı ayrı okunan bir yerde hem de. bugün ülkesini bırakıp yeni bir şehre yerleşmiş 4 ayrı kadınla tanıştım. yersizlik ve köksüzlük üzerine uzun uzun düşünüyorum aslında. bir yandan insan olarak hissettiğim müthiş bir empati ve anlayış varken bir yandan da bu coşkuyu hisseden o şehirde hem yerli olup hem de bu kadar yabancı hissetmeyi sadece dünyanın kaçınılmaz politik meseleleri olarak görebiliyorum. 2007den beri gittiğim alışveriş merkezi personelinin turistlerle verdiği mücadeleyi görürken yaşadığım şok, dünyanın bir ucunda yaşanan savaşların bizim topraklarımızı bu kadar doğrudan etkilemesi, 6 yıldır yaşadığım şehrin yine aynı sebeplerden dolup taşması ve ekonominin bu kadar etkilenmesi ve benim tercihlerimi etkilemesini dışarıdan izliyorum.
haklı göç sebepleri ve arayışlarını anlarken benzer hislerle harekete geçemeyip yaşadığımız o sıkışmışlık hislerini de gözlemleyebiliyorum yalnızca.
kelebek etkisi deniyor sanırım buna. bir uçta yaşanan ufak bir hareket başka bir noktada bir kasırgaya sebep olabiliyor.
sen merkezde olursan hiçbir kasırga seni etkilemez diye düşünürlen ağaçların sökülüp o hortumların içinde uçtupu anlar canlanıyor gözümde. ve uçan inekler.
içine dön, merkezinde kal diyen seslerle hiç yok, egonu yok et, sevgiyi bul tanrıyı ara diyen sesler kafamda bir senfon oluşturuvermiş.
eski korkularımın yeni formlara büründüğü bir noktada, kendi hayat misyonumu arıyorum. anlatıp duruyorum. hızla akan bir dünyada bazen tüm dünya duruverse nolur merak ediyorum. büyük şehirlerin trafiği ve uğultusu beni hep çok şaşırtıyor. hareket var, bereket var. kendimize verdiğimiz sözleri tutmak harika. sırf bunun için bir ekranın karşısında olmak ve yazmaya devam etmek için zihnin katmanlarını izlemeye ve şaşırmaya da devam.
çevresel koşulların insanın ruh halleri üzerindeki etkileri ve bizim ilkelliğimiz vay canına dedirtiyor. zaman hızlıca geçiverdi. teşekkürler büyük şehrin zamanları.

27 Temmuz 2022 Çarşamba

15 dakika

bir sihri olduğuna inandığımdan, bugünden itibaren her gün 15 dakika bir şeyler karalamaya niyet ettim.
defterlerle aram çok iyi belki, yazdığımı atmamak için çabalar gösterip, defteri korumaya çalışmaktan yazamadığımı da anlayınca, bu düşünce akışı yazılarıyla aramızdaki engelleri çekmek istedim bugün.
Dünyanın bir ucu olurdu belki bir kitap ya da kitap bölümü adı olsa. Dünyanın bir ucunda doğduğum şehirdeyim bugün, aslında çoğunlukla bu şehirde olsam da zaman olarak, diğer yerlerde büyüyüp kendime kattıklarımın yuğunluğunu yok sayamam. insan olmanın basitliği, basitliğin zorluğu ve hayatın kendi kaosunda bir yaz günü geçiriyorum kendi başıma. yalnız olmadığımı hissettiğim, şu an bir büyük duraklasam da bir umut kırıntısı ve heyecan olduğunu da inkar etmediğim bir zamandayım.
okuyorum ve yürüyorum, insan içine karışıyorum. sanki yıllar önce ben bunu hayal etmişim. iletişimi, renkli olmayı, dünyada dolanmayı, mutlu olmayı. değişim konusunda da açık olmayı.
bu aralar öz şefkat üzerine bir şeyler okuyorum. sanki içimizdeki sesleri 3 ayrı sandalyeye oturtsak aslında hepsinin bize söyleyeceği farklı şeyler olurmuş da en baskın sesi çıkanın dediklerini yapıyormuşuz gibi.
hayatın içindeki bağlantılar beni büyülüyor hala.
1 paragraflık bir yazıda büyü ve sihir kelimeleri kullandığım için gerçekten bir mucize oluverecek de heyecanla yolculuğumuz geliverecekmiş gibi hissediyorum. bir anda köşeyi dönüverip girdiğimiz bir bahçeli barda hiç unutulmaz sohbetler edebiliyoruz. dünyada kötülük olarak adlanrılacak binlerce şey olurken bir anda bir çocuğun kahkahasını duyup başka hiçbir şey var olmamış gibi gülümseyebiliyoruz. hayatın anlamını bulmaya çalışan atom tanecikleri gibi insanlık.
merakla kendimizi keşfetmeye çalışıyoruz bir yandan, insanlığın çeşitli teorilerle yaradanı algılamaya çalıştığı bir dönemde yine mistisizme doğru bir okyanus ötesi yolculuk yapacağım.
kendiliğinden planlanmış sanki bu yolculuklar, bizim biraz ikna olup belgeleri teslim etmemiz gerekiyor. gereken her şey, bizim zekamızda mevcut gibi bir yandan. duraksamaktan ve nefes verip devam etmekten hoşlandım. bugünlük bu kadar.

17 Temmuz 2022 Pazar

selam! hayata çok yabancılaştığımı hissettiğim nisan-mayıs-haziran aylarının ardından daha az yabancılaşmak için her şeyi bıraktım, neredeyse. buradaki son yazımı da şimdi okudum, 18 temmuz oldu geceyarısı şimdi.
buraya yazmadığım ama her gün günde 15dk sabah sayfaları yazdığım bir dönem oldu mayıs ayında. zaten bende iplerin koptuğu zamanlardan biri sanki mayıs ayıydı. artık gezegenler nasıl açılar yaptı hiç bilmiyoruz, silkeledi geçti sanki bütün hayatı. böyle olduğuna bakma, sanki dışarıdan hiçbir şey olmamış gibi görünüyor. ben aynı ben, sadece yer değiştirdim.

şimdi köksüz ve savruluyor gibi hissediyorum yine kendimi. bu sefer niyeyse daha kendinden emin, kök saldığım yerler olduğu içindir belki de.


bir şarkı çalıyor kafamın içinde günlerdir, dilimde mırıltısı Bir yol var ama her yerde tuzak Bir yol daha var, dönmek de yasak Deryaya yakın, dünyadan uzak Deryaya yakın, dünyadan uzak Gel vazgeçelim hiç zorlamadan Sen aklı selim, ben yorgun adam Bir yer bulalım, dünyadan uzak Bir yer bulalım, dünyadan uzak Yine gözümüz yükseklerde Hayat geçiyor perde perde Doydum artık bana müsaade Bir yer bulalım, dünyadan uzak :)) Pinhani.


kendime bir yer bulmaya çalışırken şu ara sımsıcak yaz günlerinin avare tadını çıkarıyorum. bazen de suçluluk hisleri geliyor ve çok da çıkaramıyorum hiçbir şeyin tadını :) sanki bu avarelik hakkımdır. bu geçen ayları öyle özetleyemiyorum ki kopuk kopuk olduğu için. sonunda bir nefes an bulup bağzı güzel deneyimlerin bıraktığı hislerin de olduğunu hatırlatmadan geçemeyeceğim.

20 Nisan 2022 Çarşamba

akış

böyle yazı yazmak benim için tam bir ihtiyaç, su gibi sayılmasa da tatil ve hamama gitme ihtiyacım gibi :) ve zorlandığım dönemlerde hep bir bağlantı oluşuyor bu beyaz ekranla aramıza. sonra hep benzer bir şey oluyor. kafamda yazmayı düşündüğüm şeylerden bambaşka kelimeler dökülüyor.

kendi yazdıklarımı dönüp dokumaktan çok keyif alıyorum, bazı bazı zorlandığım, canımın acıdığı am hafifleterek yazdığım anları yeniden hatırlıyorum. mart başında havaların ısınmasını yazmışım mesela, sonrasında mart öyle bir soğuk geçti ki tüm güneyliler şaşkın, sahildeki evimin bahçesinde kar gördüm. dillerde hep 'vallahi böyle soğuğu 25 yıldır görmedik' 'burada monta hiç ihtiyaç bile duymuyordum' sözleri gezdi, şimdi yeniden serin havalar. bir serin 2 sıcak 3 nemli 1 puslu çamurlu derken duygudurumumuzu havaya bağlamaktan hepimiz dengesiz olduk iyice.

ben liseden sonra Tezer Özlü okuduğum zamanları hatırlıyorum, yaşamın ucuna yolculuk. alman trenlerinde geçen zamanlar. bir de aklımda en çok kalan nilgün marmara ve sylvia path intiharları. tam da 29unda. tam da olduğum yaşta. hayal meyal hatırlıyorum onları da, yine de ne büyük zenginlikmiş o kitaplara genç yaşlarda temas edebilmek. intihara meyilli değilim, baştan söyleyeyim. en azından erken yetişkinlik dönemimde :) geç ergenlik kısmı daha şaibeliydi.

yolculuklardan dağılan odağım beni buralara getirdi. nereden çıktı bu yazarlar? o sanki kitabı okurken beraber o yollarda kendi dramını yazdığın bir yerlerden geldik buraya. burada sanki bu yaşlarında terapiye giden ben, katman katman soyuluyor ve bir katmanında öyle kendine acıyan, öyle de acı çeken bir taraftan ama bir yandan da her yerinde insanlarla temas ettiğim bir zamandan geçiyorum. ve zorlanıyorum. bir yandan lineer olmadığı iddia edilen zamanlar geçerken, sanki 2 yıl öncesinde bir hastane ortamında (hastalık sebebiyle olmasa da) geçirilen saatlerin bu bünyeye ne kadar fazla geldiğini ve anca ağlayarak bu yükü atabildiğimi hatırlarken yeniden bu süreçte bir yapılanmaya çalışıyorum. fazla fazla geliyor her şeyler :)

oysa kendimi hayal ettiğim yer vücudumda ağırlık yaptığını hissettiğim fazla yağlardan arınmış, bir kokteyl eşliğinde sahilde dans edişim, çöllerden safari yaparak geçişim.

what before how. nasıl olacak sorusu geçerken içimden, soruyu tamamlamadan önce öğrendiğim bir soru kalıbı var, what before how. nasıl olduğundan önce ne olsun istiyorsun. istediğini yakalarsan zaten o nasıl olduğunu bilmeden olacak belki.

4 Nisan 2022 Pazartesi

kaybolmuş

yeni ve eskinin enerjisini paylaşıyorum burada. haftasonu bir tırtılın çürümüş kozasından çıkma endişeni, kozadan kopamayışını, kelebeğe dönüşürken önce kanatlarını fark etmeden boşlukta çırpınışını ve kanatlarını fark edince de hemen sevinemeyişini, mutlu sonla da nerey gideceğini bilmeden uçabileceğini deneyimledik bir rüya aleminde.
metaforları severim.
gökyüzü ve bulutlar benim ev sevdiğim metaforların başında gelir. bir kağıdın içinde bir yağmur damlasını barındırması gibi ilişkisel gelir bana her şey.
sen hava durumu değil, gökyüzüsün. gökyüzü güneşte de fırtınada da kendiliğinden bir şey kaybetmez. Thich Nhat Hanh'ın bir bulut asla ölmez diye anlatıldığından biliyorum.
ama sanki ben çok dağıldım, aslında yayılmacı bir politika izledim. bazen kafam çok karışıyor, gökyüzü olduğumu hatırlayamayacak kadar dağınık oluyorum.
önceden kaybolmaktan korkar derdim kendime, sonra içimdeki sesi dinlemeyi, dışardaki sesleri ayırt etmeyi öğrenmeye başladım. o kadar da köşeli bir insana dönüşüyorum ki dönüştüm ya da öğrendim diyemiyorum.


bir sıkışmışlık, bir kaybolmuşluk, sanki bir her şeyi yanlış yapıyormuşum hissi bir yandan da boşvermiş, güvenmeye meyilli, biraz yüklerini bırakmaya hazır bir tavırla buluşuyor bu ara. artık kaybolmaktan korkmuyorum ama parçalarımı bir araya getirmekte zorlanıyorum.
yine de sanki bu yaşamı çok seviyorum, bütün o teması. sanki ormanın bütün ağaçlarını, dolaşan kelebeklerini, oluşmuş yeni uyanan mantarları, ekosistemi bütün yapan her zerreyi de sevip hissediyorum. evrenle bir bütünmüşsün ama sanki bir hiçmişsin gibi hissediyorum.
sık sık ağlamak geliyor içimden hıçkırıklarla, böğüre böğüre, haykıra haykıra, içli içli ne kadar tabir varsa öyle ağlıyorum. kalbimden taşan yasın sessizliğiyle de ağlıyorum. öyle büyük cümleler kurmaya gücüm yetmiyor. gücümü dağıtmış bir tarafım. kendime anca yetiyorum bazen. yetişkin olmaktan bahsettik uzun uzun terapide, yetişkin olmak kendi sorumluluğunu almak, seçiminin sorumluluğunu bulmak demek. söylemesi 2 kelime.

sonunu bağlayamamış bir yazı daha. çünkü kayboldu

21 Mart 2022 Pazartesi

bugün buradan geçerken, telaşesi yoğun bir grubun içinden geçtim bisikletle. bugünkü yaşımı hesaba katarsak, bi 50 yıl daha kalıp gideceğiz belki buradan. neden bu zulüm kendimize, dedi içimdeki ses.

15 Mart 2022 Salı

bugün deepak chopra'nın bereket meditasyonlarına başladım 21 gün boyunca yeniden. sıkışmışlık hislerimin çağrısı düşüverdi mesaj kutuma, katılmak ister misin? 1. gün mesajı: Bugün beni kuşatan tüm bolluğun farkına varıyorum.

sonra başlıyorum gündelik hayatımın telaşelerine :) her şeyi nasıl da abartasım var, oysa yetiştirmem gereken bazı şeyler var ve yeterince hazırlıklı olamadığım için sıkışmış hissediyorum. içimin bir tarafı özlem dolu, bir tarafı naif ve hasta olmaya çok müsait, biraz da sancılı bir gün.
martın kapıdan baktırdığı, kışın en soğuk hissini veren rüzgarlı bir hafta geçirdik, hala da soğuk. derleme bir makale yazmam gerekirken :):):) kendimi hep bu sayfada buluyorum. sanki bunca zaman kendime yarattığım çalışma ve konfor alanı yıllardır böyle bir sıkışıklık durumunda bırakmamış beni. ben bırakmamışım kendimi.
29 yaşımda yeniden 5 aylığına diye umduğum, sadece okul ve araştırma dersler odaklı bir döneme girdim 6 yıldan sonra. bir devri kapatmak için ihtiyaç duyduğum bir dönem bu.
6 yılın ardından içeride dönen çeşitli mesajları duymak mümkün, zorlandığın yerde kaç, ne gerek var ki yapmana, başladığın işi bitir gibi motive ederken motiveyi aynı anda kaçırıveren sesler.

ne yapıyorum? neden yapıyorum? bol bol geliyor aklıma :) yapman gerekeni yap, aldığım en içten mesaj ise. yap gitsin.

12 Mart 2022 Cumartesi

gece

gecelerin bana bu kadar ilham verdiğini unutarak sanki uzun, derinlemesine bir uykuya dalmışım. bazen sayıklayarak uyanmışım bu uykulardan, şaşırtan rüyalar, yüzlerini unutmadığım siyahi bebekler görmüşüm.
ilginç, farklı, şaşırtıcı, harika, güzel sıfatlarını kullanarak her şeyi tanımlayarak geçirdiğim günlerim var benim. şaşırmaktan hiç vazgeçmiyorum. bir de sık sık kullandığım diğer kelimeler; hastalıklar, sağlık, şifa, nefes. bir de hayat devam ediyor, her ne olursa olsun döngüleri tamamlıyor, almamız gereken dersleri alıp ya mezun oluyor ya da ikmale kalıyoruz.

lucifer diye bir dizi izliyorum, netflix batağında. zaman zaman youtube, instagram ve dizipub bataklarına düşmüşlüğüm, sonra inceden kurtulmuşluğum var. bugün 12 mart ve baya soğuk geçiyor. kapıdan baktıran martlardan. dizi diyorduk, unutmadım paragrafın başını. konuyu dağıtmayı severim. artık uzun uzun paragraflarla konuşurken de konunun bağlamını unutmadan anlatabiliyorum :) lucifer cehennemdeki tahtın sahibi şeytan ve vücut bulup dünyaya geliyor. cehennemi küçük küçük odalardan, herkesin kendi 'hell loop' cehennem döngüsünden ibaret olduğu tasvir ediliyor.
kendi döngülerimiz. çözemediklerimiz.
hep gündemdeki değersizlik, sevgisizlik, hak etme-etmeme, talep ettiğini alıp alamama. ne kadar çok insan olmaya dair şeyler. şu an bu gece yarısı yanıma çeşitli hissettiğim değersizlik, suçluluk, öfke, nefret duygularımı aldım karşılıklı oturuyoruz. bu hisler karşımda otursa da hepsinin fiziksel bedenimde yer yer kazıdığı fiziksel ağrılar var.

kalbim kırık hissediyor bazen olan bitene. tüm dünyayı olduğu gibi kabul etmek isteyen taraflarıma karşılık bir adil dünya arayışı karışıveriyor. kalbim bazen kırık, bazen yorgun, bazen çaresiz. ne hissedeceğimi bilemezken de bu gecelerde neden ayakta kaldığımı bilmeye ihtiyacım var.

dünya, kızım olursa adını sen koyarım.

10 Mart 2022 Perşembe

bir mart gecesi

kendimi bildim bileli kendimle hiç sıkılmam :)) hep bir meşguliyetim hep yapacak bir şeylerim vardır, ondandır ki kimseye sarmam canım sıkıldı diye. sanki yıllardır başımın çaresine bakma derdine düşmüşken çok yapacak şeyim olmuş. başımın çaresi de yalnızlığında bir huzurda. mart ortasında fırtınalar kopuyor, dışarıda esen güçlü rüzgarlar, içeride kapı aralıklarından girip çarpıyor kapıları. yalnızlığımda korku yok, öcüler yok.
şimdi gecelere düştüm. uzuncadır hep uykuya sakladığım gecelerim şimdi klavye seslerine yakınlaşır oldu. sanki bir tarafım gazeteci de, gündüzleri bakar, geceleri yazar bir ben var içerde. içimdeki ben sanki hala 15 yaşınca merakıyla bakınıyor, sorumlulukları bazen fazla gelip, devrilip kıçını pofidik örtülere sarılıp, sıcacık çorbalar içmek istiyor.
içimin bir tarafı kalabalıklara bir şeyler anlatıp duruyor. bir tarafı da birebir herkesle hoş sohbetlerde farkındalıklarını paylaşıyor.

sanki bütün insanlığın derdi anlaşılmak. bizi çepeçevre saran sevgiyi göremediğimizden, anlattım, anlamadı, anlatamadı, anlamadı, anlaşıldılar arasında gide gele bir hal olduk.
meşguliyetler duygu yoğunluklarını öteliyor :))
bugün 4 yıldır yapıyor olduğum eğitimlerden birini daha yaptık, güncellemeli haliyle. bulunduğum, tercih ettiğim tüm eğitimlerin bir kombosu niteliğinde, iletişim, psikodrama oyunları, hareketli haller. ooo non formal eğitim bizden sorulur. gururluyum neticede, niyetim bu organizasyonları daha çok okula ve kişiye kuruma oluşturmak.
29 oldum 2022'de. bu dönem bir tez yazıp aile danışmalığı eğitimine gidiyorum. aslında bir yandan da kendi işimi yapabiliyorum ama sanki maden kaza kaza kendime yatırım yapıyorum. hala 15 yaşındaki taze heyecanımı görüyorum.

M. ile kavuşma hayallerimizi seviyorum.

5 Mart 2022 Cumartesi

ne çok çabam var anlaşılmaya dair. anlatıyorum da anlatıyorum bazen, kendi biliyorum sandıklarımı, hislerimi, düşüncelerimi ve en çok planlarımı öyle anlatmak geliyor ki içimden.

bugün mart ayında taze bir haftasonuna giriş yaptık. şubatın son günleri fırtınalarla geçerken, ertesi gün masmavi gökyüzüyle ama hırçın dalgalarla uyandık güne. sonraki günlerde dalgalar da duruldu, hava da ufak ufak ısınmaya başladı.
mevsim döngülerine aşina olup, teslimiyet içinde olsak ne güzel olurdu. ben güvendeyim mesajını her an verebilirdik kendimize. fırtına var ve güvendeyim, şu an güneşli ve güvendeyim.
mevsimler döngüsünde kıştan çıkıp, ölü toprağını üstünden atıp açan badem çiçeklerine tanık olmak adeta bir mucize. her gün batan güneşe vakit ayırıp sadece ona tanık olmak bir mucize.

20 Şubat 2022 Pazar

bu bir alıntıdır :)

Gülcan Özer herkes kendi hayatının kahramanı kitabında paylaşıyor bunu. Alıntı pek paylaşmıyordum ama ben anlatsam insan olmaya dair böyle anlatmak isterdim diyebilirim. keskin, kesin yargılardan kaçınıyorum olabildiğince. bu cümleyi bile asla kurmam demiyorum. olabildiği kadar. bakalım neler demiş. bütün Şiddetsiz iletişim yasalarını saymış :))


"En kötü özelliğim çok iyi niyetli olmam"dı demeyen samimiyetin sahici bir hayatın olmazsa olmazı olduğunu pişmanlıkları olan bilen iyi kalpli olan kendi kötülüğünü tanıyan mükemmelin mümkünün düşmanı olduğunu bilen
kederden kaçmayan ancak kederle beslenmeyen bedeninin dostu olan yüzündeki çizgileri seven yavaşlamayı bilen
cebinde çeşit çeşit hevesi olan hayallerinin peşi sıra giden aşkın ömrünün en torpilli halde bile üç yıl olduğunu söyleyen
evliliğin kendini karşıdakine emanet etmek olduğunu bi- len kalp kırmaktan çekinen duygusundan korkmayan "Azı karar çoğu zarar" kelamının korkaklar tarafından uydurulduğunu bilen "Düşün düşün boktur işin" kelamının ise külliyen fenalik olduğunu, düşünmenin lazım olduğunu hep hatırlayan utanan yüzü kızaran vefalı olmayı önemseyen ana baba olmanın ömürlük dersimiz olduğunu bilen çocuklarını işgal etmemeyi becermiş kogulsuz ve kendine rağmen sevebilen gocuklarıyla arkadas olmayan kendine arkadas bulan yaşlanmayı beceren genç görünme hevesinin esiri olmayan
bedenine müsaade ve itina eden vemek masası muhabbetini pas geçmeyen sefkati ve şehveti ahbap edinen "Yanlış yaptım"la başlayan cümleleri olan ve bunu gurur- la taşıyan istemeyi bilen vermeyi seven hayatı da kendini de ayarınca ciddiye alan ciddiyetin içinde boğulmayan çokça gülen ağladığına ağlamayan cinsiyetine sahip çıkan ve onu seven "Ben olsaydım"la başlayan cümleler kurmayan elinde hata ölçerle gezmeyen hata yapabilme konforunu kendisine verebilen başkasına da verebilen iyiye de kötüye de müptela olmayan çok sevmek, çok istemek ile müptela olmanın başka oldu- ğunu bilen insanın ruhunun da parmak izi olduğunu hatırlayan biricik olmaktan korkmayan toplum kuralları denen mevzuyu iyi okuyan esiri yahut düşmanı olmayan hayat dediğinin hepi topu zaman aşımı oyunu olduğunu fark eden iki kapılı bir handa yürüyüp gittiğimizi unutmayan Aşik Veysel'i illa dinleyen dünyaya alheı gözle bakan ve bakmak ile görmenin aynı sey olmadığını bilen insana iyi gelen aydınlık bir ömür dilerim.