23 Şubat 2018 Cuma

şu an ne hissettiğine bir bak. bedeninde, zihninde ve kalbinde neler neler oluyor farkına varabiliyor musun? nefesini izleyebiliyor ve anda kalmayı başarabiliyor musun?

etrafta bir koşturmaca var, zihinde yakalayamadığımız düşünceleri; acele edince, koşunca, hızlı konuşunca, çok yeyince, daha çok isteyince sanki o içses'i susturup devam edebilecek gibi koşturmaya devam ediyoruz.

Sanki varacak yere o yolları  geçmeden, yolları unutup da vardığımız  yerde mutlu olacakmışız gibi.

Mutlu bir hayat zihnin sükunetinde yatar diyor Cicero, bunu temel alarak zaten mutluluğun da tanımını anlik bir neşe  hali yerine sürekli bir memnuniyet ve dengelilik hali olarak yapabiliyoruz.

Koşturmaya ne için başladığını bilen insan, kendi memnuniyetini meraklarıyla istekleriyle renklendirince dengeyi daha kolay yakalıyor. 
Şimdi gene bana gelecek olursak, tüm fiziksel sükunetimi koruyarak, hayattan beklentilerimi ve çalışmak  için harcadığım tüm zamanı en yakın zamanda rotamızı  Asya'ya doğru  yöneltmek için kullanıyorum.

12 Şubat 2018 Pazartesi

sağ kolunun hemen uzandığında ulaşabileceği mesafede yerleştirilmiş lif kaynağı, yulaflı, yer fıstıklı, kakaolu tam buğday yeni nesil 'kurabi'ler ile haftanın ilk gününü son günüymüş gibi hissettirip sizi dinlendiren, iyileşmekte direnen sinüslerinize kök söktüren en tarçınlı, zencefilli, limonlu, ballı, karabiberli çayın yanına çok yakışıyor.
diğer kol da günlerdir denize girmelik sıcaklıktaki havanın birden hangi battaniyenin altına saklanacağını bilemediği bir şaşkınlıkla saklanmış kendini sıcak tutmakla meşgul.

ah meşguliyet...
ah insanların verimli çağları.
farkındalık çalışmalarının en yoğununu yapıyorum belki bu hafta. kendini tanıma, doğru yönlendirme çalışmaları içinde iyilik ve eğitim geçen şeyleri bir görev gibi değil de aşkla yapınca aslında o kadar da meşgul olmuyorsun. sonuçta sevdiğin şeyle beraber büyüyor olmak şahane bir his.

dünyaya uzaktan bakınca sorunlar birer toz tanesinden küçük kalıyor ya hani, kendine içerden ulaşmaya ve tanımaya başlarsan da mikro-kozmosun yüceliğinden sorunlara pek yer kalmıyor. işte insan mucizelere tanık oluyor nefesini izleyerek. mucizelere vesile oluyor bir değişime yön vererek. insanların hayatlarına dokunuyor, her değişim ve dönüşümde paylaşımlarına tanık olarak.

şimdi kurabiyelerin tadı damağınızda, burnunuzda bir zencefilli çay kokusu, kulağınızda kış yağmurunun sesi, gözlerinizdeki o tatlı yorgunluğu o tatmin hissinin, kaslarındaki o tatlı ağrıların. Dünya daha güzel bir yer değil mi böyle?