27 Aralık 2020 Pazar

her son, yeni bir başlangıç

bu sabah uyandığımda artık saçlarımı at kuyruğu yapılabilir bir uzunlukta buldum, vakit geçmiş. sadece günler geçsin diye... 'bu hayat sadece dünya dönsün diye var' diyor türküde, bu yıl biterken vedalar, ayrışmalar, burukluklar doldu doldu taştı. taşanlardan yeni ümitler çıktı. yeni bir sene bize hala umut vaadedebiliyor.

11 Eylül 2020 Cuma

aylardan eylül

bedenimi uzun zamandır hissetmediğim kadar yorgun ve bitkin hissediyorum. kendi hallerime aşina değilim sanki, kendi halinde dünyayı saran bir virüs dolaşıveriyorken etrafta grip bütün popülaritesini yitirdi. grip olmak sanki imkansız, günler gelip geçiyor. beni mutlu eden tek şey sanki denize ayak basmak ve denizi görmek. bazen gece ve yıldızlar da benzer bir his yaratıyor ama masmavi pofidik bulutları olan bir gökyüzü kadar değil kesinlikle. yorgun olduğum bir an bile aklımda sadece bu güzel anlar var, bir de iştahım olmadığı için günde 1 öğünle günü bitirebilmenin gün sonunda ağzımda bıraktığı tad. sanki acıkıyorum ve canımın çekebileceği aklımdaki tek tad, aşırı acılı tamadığımda tat bırakan salçalı şeyler. yoğun ve biraz tatsız bir gün geçirdim. baharatlı tatlar yoktu ve canım yanıyordu.

3 Eylül 2020 Perşembe

uzur ve uyumun her zaman içimi kapladığını ve beni kuşattığını ilan ediyorum. Her şey yolunda.

2 Eylül 2020 Çarşamba

home is...

home is where you are. (sen neredeysen evin orası) bu söylem bizim kuşağa mı ait hiç bilmiyorum ama içimi ısıtan biz söz. belki alanya'daki nüfus, belki benim içim öyle olduğundan, geniş çevremdeki birçok insanların hepsi göçmen. yerel halka dönüşmüş göçmenler. bazılarının içi hala göçebe, bazılarının kökleri yüzyıllık çınarlar gibi sağlam. benimse içimdeki inatçı kökler uygun zeminler, kaynak suları ararken ne kadar zorlansa da orada bir yerlerde, bir anda bıraktı çabayı. şimdiye dair konuşmak hala mutlu ederken, daha da köklenmiş hissediyorum kendi konforumda. belki de yeni kuşak, doğduğu ve doyduğu alanlardan da çok uzaklarda yeni deneyimlerin peşinde koşarken bir anda durup ne olduğunu anlamaya çalışınca geliyordu o aidiyetsizlik hisleri. o tanıdık hislerin yerine alışılmadık belki de konforsuz hisler alıyordu. ama benim içim en çok seni bu ana getiren köklerle barışmayı, olduğun hali onurlandırmanı ve en çok da olacak olanları heyecanla beklemeyi seviyor.

13 Ağustos 2020 Perşembe

fikir köşesi

2020
 Bir rüya gibi burada olanlar, kendi gerçekliğimiz. esen rüzgarın tenimde bıraktığı hissi burada verebilirsem sanırım bu da gerçeklik olabilir. pandemi sürecinin hayatımıza getirdikleri ve hayatımızdan götürdükleri çok çok oldu. geçiveren zamanlar, yüzleştiğimiz gölge yanlarımız, biraz daha halı altına süpürdüklerimizle yazın sonuna doğru yaklaşıyoruz. 

bu yaz mevsimini -tüm kontrolsüzce değişen şeylere rağmen- güzelleştiren nefesleri de bu balkonda alıp verdik.

yepyeni fikirler, ilhamlar da bu balkonda doğdu çoğu zaman, akşam keyfi de burada yapıldı.

o maviliğin getirdiği bir keyif, neşe, coşku hali var ki karşı meyhaneden gelen hüznü yoksayabilelim. 

günler geçiyor, sevdiklerimizle, tüm deneyimlerimizle, planlayıp asla gerçekleştiremediklerimiz ve nereden geldiğini asla anlayamayacağımız tüm mucilerle hem de. 

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Başka bir bak

21.yaşımdan bu yana geçen süre boyunca farklı ilçeler, farklı iller, ülkeler, kıtalar derken onlarca eve misafir oldum. Onlarca kalple tanıştım ve ruhumun dünyaya yayılmış parçalarını buldum buldum, iz bıraktım. Her şeyler olurken önceden içimdeki ses sadece misafir olurken, hep aynı yerde misafirperverlik gösteren insanların bulunduğu yeri terk etmeden aynı sabırla ve iştahla nasıl güzel rehberlik ettiklerine şaşırırdım.
Şimdilerde onlarca tekrardan, aynı deneyim ve bilgi gibi görünen yaşantılardaki her anın başka bir ahenkle vücut bulduğunu hissediyorum. Misafirperver olup, hem kişilerin eşsiz duygu ve deneyimlerine bambaşka bir pencereden bakarak hem de tüm evrenin birbiriyle bir bütün içinde nasıl o dengeyi yakaladığını meraklı gözlerle izliyorum. Bir bütünlük, iyilik, güzellik, coşku ve sevgi hali. En çok da merhamet sanki ihtiyaç duyduğumuz. 

11 Temmuz 2020 Cumartesi

yaz ortası gelen bir his var, yılın ilk yarısını tamamlamışlık, tamamladığın yıl kadarına daha yol alıyor olmanın hissi.
hep yollar ve yolcular ve yolculuklar var. birbirinden eşsiz hikayeler duyuyorum günden güne. insanlar, işler, zaman, enerji, para, renkler, çiçekler.


9 Haziran 2020 Salı

aile

aylardır tek tük şey yazabilmedeki en büyük bahanem artık klavyede bazı tuşların basmayışı olabilir. belki de karmaşa. artık çok cici bir klavyem var. belki uzun uzun anlatırım içimdeki bilgi karmaşasını ve yüceliğini bu bilgilerin.

gündeme dair, şefkata dair, şifaya dair ne çok şey var konuşulan. birikiyor işte. sünger gibi emiyoruz tüm enerjiyi.
ve merkezimize yaklaşıyoruz .
ama uzaklaşıyoruz, kimliklerden, gerçek sandıklarımızdan.
varsayımlardan, beklentilerden. 

atalardan akan, ebeveynlerin, çocukluk süreçlerinin, yaşam deneyimimizin, seçimlerimizin bizi getirdiği bir yerdeyiz. bu yaşam deneyimin her anı çok kıymetli, genetik yapımızdan, çevresel koşullara   

6 Haziran 2020 Cumartesi

günaydın

neredeyse  3 ay geçti
hareketli, zaman zaman endişeli, uykulu, bol rüyalı. bugün rüyamda 'nasıl olur diye düşünürken, şıp diye hindistanda bulduk kendimizi'. hadi deyince harekete geçmeyi çok özlemişim meğer. önceden her şeyi 5 dk içinde yapabilirken şimdi evden çıkmam en az 40 dk.

yeterince uzun bir süreç geçti yenilenmeye dair. evde kaldık, evde kaldılar herkesler. şimdi her ne oluyorsa bir normalleşme aldı başını gidiyor.

bu normalleşmeyle beraber 6 hazirandan itibaren 21 günlük bir yoga&meditasyon&hayal çalışmasına başlayacağım akşamları. bunu ilan etmek için de burayı kullandım ki kendime söz olsun.

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Kafam çok karışık

Bunu onlarca kez yazsam kafamın içindeki nasıl yapsak ki, ay nasıl olacak sorularına cevap bulur muyum acaba diye yazıyorum ki kafam çok karışık.

2.ay bitti tüm süreçleri yeniden yazmamızı sağlayan pandemi sürecinde. 60.gün bugün. Öyle pişmanlıklar, maddi manevi zararlar ve hayal kırıklıkları ya da öfke süreçleri yaşatmayan bir süreç oldu benimkisi.

Ancak değişime uyum sağlarken savaş ya da kaç tepkileri arasında gidip geldiğim yeni bir döneme girdim. İçim (eskiden) en iyi yaptığı şey olan kaçma eğilimine girdi kısa bir anlığına. Anlık düşünceler öyle gidip geliyor ki kafamı en çok karıştıran da bunlar oldu sanıyorum. Kendi kaosum ve düzensizliğim içerisinde aslında hep hatırladığım 'hepsi geçecek' hali de yeni bir düzen yaratıyor.
Bugün diğerlerinden ayrı yine yeni bir gün. İçimdeki bazen endişeli, bazen heyecanlı kelebekler uçuşuyor yeni projeler için. Daha adım atmadan, sonuç beklemeli haller aslında kendi içinde en büyük sorun sanırım.
İnsana dair öyküler besliyor beni de. Kendi kaoslarında çözümler bulmayı her türlü halde başaran canım insanlar.
Ve gündemde beden zihin bağı, yargısızlık, hareket, uyku, beslenme, anatomi, yoga, psikoloji, sinirbilim var.

Güneşli, serin ve kafası karışık biraz yer kokan ama enerjik bir sabah 🌸
Selam olsun tüm kafa karışıklıklarındaki düğümleri çözen rehberlere.

5 Mayıs 2020 Salı

İçim çok dolu ama gözlerim ağırlaşıyor.
Yazdım yazdım silindi bu akşamlık da böyle olsun

30 Nisan 2020 Perşembe

Başka bir karantina

29.günün ardından 47.gündeyiz bugün. İçimde hep bir heyecan, yeşeren yepyeni heyecanlar... Ve işbirlikleri...
Daima bir hareket var oldu bu süreç içinde de. Nefesimle uzun kalamadığım, ellerimi hep suyla oyaladığım, kulaklarıma çalınan onlarca güzel müzikle bazen çırpınışlar, sayıklamalı uykulara günler geçirdim.

Fikirlerim çokça! Mesela bir terapi modeli gelişiyor. Danışanların bedenleriyle bağ kurmayı sağlayan, uzaklaşma, kopukluk hissine derman olan derslerle içinden parçaları yerine oturtarak aslında zaten onlarda olan güce uyanıyorlar. Stresten arınma, farkındalık, somatizasyon ve iyiliğe dair çok güçlü kavramlar gelişiyor.
Ve daha neye ihtiyacımız varsa kolaylıkla akıyor. İçimdeki hislere bakmayı demedikçe kafam bazen çok karışıyor, dikkatim yapmadıklarında ve bana ait olmayanlarda oluyor. Şimdi sadece fikirlerle uçuşan bir zihni taşıyan bedenimi ve kalbimi seviyorum.

14 Nisan 2020 Salı

karantina günleri

fikirler, fikirler ve fikirler.
yaşama dair, insanlardan yaşamı anlatma yolları.
tek tek resmin büyük parçasını oluşturan, ancak tek başına büyük resimden daha büyük parçalar.
ne anlatsam bugün?
karmaşayı mı içimizdeki,
onu dengeleyen sakin duruşu mu.
sevgiyi hep anlamaya çalıştım. anlamaya gerek yokmuş meğer hissediliyormuş... korkuyu sevginin yerinde görünce anladım değerini.

bugünlerde sanki hiçbir şey olmuyor ama öyle bir yoğunluk öyle de bir kalabalık var. 29. gün bitiyor evde, rainbows  çalıyor ve i dont wanna talk  çalıyor kalbime dokunarak.

koşturmaca yok, koskaca ay geçti, stres seviyesi optimum düzeyde.
teknik detaylar bazen can sıkıyor.
neler anlatsam?
ses?
nefes? bağlanma? duygusal stres? çakra? hastalıklar?
bakalım.

11 Nisan 2020 Cumartesi

benim de söyleyeceklerim var!

benim de söyleyeceklerim var!
yeni, zor, bambaşka (daha birçok tanımı olabilecek, tanımlara sığmayan) bir dönemden geçiyoruz.

gözlerimi kapatıp bedenimi taradığımda, meditasyona oturup nefesimi izlediğimde aklıma fikirler gelir bazen. bu ara en iyi hissettiren şeylerden birisi o. ve ses diyor ki bana, benim de söyleyeceklerim var.

8 Mart 2020 Pazar

Bir başka yolculuk

Yolları, yolculukları hep sevdim. Günübirlik geziler vs. sayarsak 26 ülkeye ayak bastım. Bu sefer yolculuk orta doğunun eskiden Paris'i olarak bilinen bir noktaya Beyrut'a idi. Dünyada çok acayip şeyler oluyor, 2020de savaşlar, doğal afetler, ekonomik krizler ve coronovirüs çıkarak geçirdik ilk 3 ayı. Gerisini merakla beklemekten ve iyisi olsun diye dua etmekten başka yapacak bir şey yok sanırım.
İlk plan önce uzaklara, Bali'ye idi. 2-3 haftalık bir gezi için. Sonra o taraflarda virüs patlayınca planı değiştirip egzotik-otantik bir deneyim için Beyrut'a doğru yola çıktık.
Ortadoğu'ya ilk ayak basışım. Plansız, aşırı bilgiye boğulmadan kendimi bizi misafir edecek insanların önerilerine teslim ederek couchsurfingten birilerinde kalıyoruz.
(aslında bu yazıyı seyahatten ilk dönüş günü ya da oradayken yazmış olmayı dilerdim. Yoğun dönüş  karmaşasında bazı şeyleri atlamamayı umarak yazacağım)
Ablam Bahar'la ilk yurtdışı seyehatimiz aynı zamanda, çok gezimi yalnız, bir kısmını da farklı yol arkadaşlarıyla yaptım, bu da geziye bir otantiklik katıyor, aile 👪 hep önemli bir deneyim olacak)

Beyrut gittiğim en huzursuz topraklardan biriydi, 6bin yıl önceleri dayanan en eski yerleşim yerlerinin yanında iç savaştan (1975-1990) sonraki toparlanma sürecine, savaşın etkilerine ve insanların yansımalarıma bakınca çok ilginç bir tablo çıkıyor.
4 günlük bir seyahate antik şehirler, müzeler, sokak lezzetleri, local insanlarla sohbetler, gece hayatına dair izlenimler birçok şey sığdırdık.

9 Şubat 2020 Pazar

Bir garip quintet Ankarası

Bi yola girdim.
Dinlediğim bir müzik hücrelerime kadar işlerken 2 yıl önce yaşadığım bir karmaşayı yeniden hatırlattı zihmine. Birbirine çok yakın ama birbirinden çok uzakta 2 dünyamın keşismesi o kadar yakınken hislerimin bu kadar donuklaştığını hissetmem... Hissizleştiğim bir noktaya gelmem şu noktada girdiğim yolun yeni bir yol ayrımını gösteriyor bana.
Giden gelmiyor acep nedendiri çalan quintet, ud bendir çello ve drums ve klavye.
Sanki ritm içime içime işlerken geliyor cevaplar.
Bir sürüklenme sanki bir meditasyon. Sanki seçimlerimi hatırlatıyor yeniden.

Yeni seçimler...
Yol nereye?

3 Şubat 2020 Pazartesi

hayal yoga yürüyüşleri

hayal yürüyüşlerine devam ediyorum, bir hayal gerçekleşince nasıl olur en çok onu düşüneceğimiz bir yolculuk gibi anladım bunu. uzun, tek başına (telefon, müzik ya da bir yoldaş olmadan) çıkılan bu yürüyüşler daha 3.günden aklıma onlarca fikir getirirken bir de varolan zihnimdekileri bir düzene sokmama yardımcı oluyor. meğer yazmayı bir süredir aksattığım zamanlarda ne kadar çok uzak kalmışım kendimle yüzleşmelerden.
bu süreçte yogaya bakışım, hissedişim, algılayışım üzerine birçok soru sordum kendime. yogayı bu kadar hareket odaklı bir halde neden seviyorum? yoganın spiritüelliğini insanlara nasıl aktarabilirim? yoga neydi?
ben yogaya ilk başladığım zamanlarda 2017nin ilk aylarında barışık olmadığım bir bedenim, kamburlaşmış bir sırtım, insanlarla göz kontağı bile kurmakta zorlandığım bir iletişimsizlik halim ve hiçbir yere ait olmadığımı hissettiğim bir zaman diliminde, sürekli bir kaçış aradığım bir yerlerdeydim.

eğitmenlik eğitimine neredeyse sıfır bilgi ve fiziksel pratikle girdiğimde ilk 3 buluşmada bile hayatıma giren kavramlarla çok farklı şeyler olmaya başladı hem beden yapımda, hem enerji alanımda hem de kendime bakış açımda.
kendiyle kavgalı, pasif agresif bir tipken koşulsuz kabulu hissetmeye başladığım ilk yerlerden birisi oldu eğitim grubum. 6 aylık eğitim yolculuğu boyunca deneyimlediğim pratikler, kendimi anlamaya, özümü bulmaya yönelik birçok şey öğretti bana.
hele bazı kavramlar var ki sık sık duyduğum ama hayatıma kazandırmak için hep pratiğin içinde kalmam gereken...
'esneklik' benim ilk çektiğim kağıttı. dayanıklılık, denge, güç, bütünlük kavramlarının içinden. kendi alışkanlıklarına bu kadar sıkı sıkı bağlı hatta muhafazakar biriyken esneklikle tanışmam yıllar içinde adaptasyonumu kolaylaştırdı.
aslında kendimi olduğum gibi kabul etmediğimi hissettiğim, kadın kimliğimle barışmakta zorlandığım noktalarda bana olduğum gibi mükemmel olduğumu hatırlatan da bu kavramlar oldu. sonra inanın hayat daha da kolaylaşıyor.
psikoloji okurken hep bir şeyin eksik olduğunu hissettiğim yıllar geçirdim. o eksiğin de ruh, zihin ve beden bütünlüğü olduğunu da anlamam uzun sürmedi.
bu bütünlüğü sağlayanın bizi her an var eden nefesimiz, nefesimizle uyumladığımız hareketlerin bedendeki meridyenleri akışta ve dengede çalıştırarak zihnimizin daha sağlıklı çalıştığını, sadece bedenden ve zihinden ibaret olmadığımızı bu süreçteki karşıma çıkan birçok şeyle deneyimlediğim için tutunuyorum yogaya.

azıcık da özşefkat kavramını, gevşeyen kaslarla modun kolaylıkla değişebileceğini, aslında bilmek istediğimiz tüm cevapları içimize biraz daha kulak vererek belki meditasyonla belki içgüdülerimize güvenerek ve niyetlerle doğru orantılı bir yaşam kurabileceğimizi hep bu sayede hatırladım.
şükür etmenin önemini, dünyayı değiştirmeden olabildiği gibi sevgiyle varolan her şeyi kabul edebileceğimizi anladım.

30 Ocak 2020 Perşembe

Hayal yürüyüşü 1

Söz büyüdür.
Söz büyüdü.
Söz verdiğimiz bir alıştırmaya başladım bu akşam, 1 ay her gün boyunca 10 dakikalık bir hayal yürüyüşüne başladım. Çalışma daha çok yoga eğitmenliği üzerine birçok bilgi ve deneyimin paylaşımı amaçlanarak yapılıyor. Varlık yürüyüşü de deniyor adına. Benim için hayal yürüyüşüne çıkmak içimin çok sıkışık hissettiği özellikle bu gün için şahane bir başlangıç oldu.
Yoga söz konusu olunca bununla ilgili bir hayal yürüyüşüne çıkınca yol boyu onlarca kişiler, etkinlikler, projeler, olmuş ve olması beklenen projeler geldi de geçti de gitti ve neler neler olmuş ve ne hareketli bir 2019 geçmiş, 2020ye neler kazandıracağız bakalım ❤️

14 Ocak 2020 Salı

Tam bir eğitimin ortasında yeniden blogla kurduğu bağı hatırlayan bir Gefi var şu an. Düşüncelerimizi yazmazsak savunma mekanizmalarımız bizi bu düşünceleri unutmaya itiyor. Bizi terapiye gitmememizi, ifade etmemizi öneriyor. Terapistler dönüşümümüzün tanığı oluyor.

Ve duygulara dair, ifadeye dair öyle yoğun hisler yaşandı ki 3 günlük eğitim boyunca, böyle güçlü bir çalışma olacağını tahmin edemezdim. Dans ve hareketin doğru müzikle buluşması bir terapi olabiliyormuş meğer. Ve çalışma boyunca emotional check-in yaparak hep bir duygularımızı ifade ederek günlük hayatın dışına çıkmak da benim için çok güçlü bir deneyim oldu.
Yazmanın öneminden bahsetti hep Leandra. El yazısıyla öğrenmeye duygusal bir boyut kattığımızdan, aklımızdan geçen o şahane fikirleri yazarak daha uygulanabilir daha kalıcı hale getireceğimizden bahsetti. Ben de yeniden bu blog yayın sayfasını açtım. Çünkü bu blog sayfası 2008den beri el yazım olmasa da tüm duygularımın yoğunluğunu taşıyan bir yer olduğu için bence benzer bir amaca da hitap etti hep❤️