31 Mayıs 2017 Çarşamba



biri hala mutlu musun dediğinde içimden geçen ilk şey, umut olduğu sürece evetti. umut beni hayata bağlayan tutkularım sanırım. fotoğrafta da gerçekleşmek üzere bir hayal var, tarihleriyle, içimden geçen tüm hislerle aradığım, eksik parçalardan birini bulmama yardım edecek, yeryüzü parçalarından birine doğru bir yolculuk. tabi yine en sevdiğim şarkı

hayatın bütününü düşündüğümde hep kocaman bir yapboz ve onu oluşturan parçalarının imgeleri geliyor gözümün önüne. parçaları tek tek incelediğimizde bütünden daha büyük yer kaplıyorlar kendi bütünlüklerinde ve bu bana çok mucizevi geliyor.

bazen çok korkup hiç adım atamazken bazen de okyanusa atlamak geliyor içimden. deniz kenarında tüm endişelerden arındıran bir sabaha uyanacağım. gün/mekan/zaman algısı kayboluyor, çalan müzik kafa karışıklıklarına iyi geliyor.

cevap evet değil belki. durgun bir gece, keşif dolsun. yıldızlar girsin rüyalarımıza. belki uzaklar yakın olur, belki çözümsüz sandığımız her şeye bir çözüm olur bu yeni sabah. mucize dolu...

28 Mayıs 2017 Pazar

Birtakım söyleyeceklerim var.
Hissettiklerimi beni getirdiği yerlerde duyduğum, tanık olduğum konuşmalar var. Fazla beklenti yok, sessiz bir kabulleniş var, aynı zamanda çok fazla gizem. 3günde geçmiş hissi veren yıllar, yıllar boyunca seni tek bir noktaya taşıyan yollar ve sana eşlik edenler var.
Dünyaya gelişimizin bir misyonu var aslında, en azından benim var oluş sorunsalına bulduğum en güzel yanıt bu. Çünkü aydınlanıp(enlightenment), kalanları da (ruhlarını) özgürleştirmek karmasıyla dünyaya gelmiş tüm bedenler bu farkındalıkla dünyayı bambaşka yerlere taşıyorlar. İste bizim yolculuğumuz da burada başlıyor. Kendi misyonumuzu bulmak yolunda bir yolculuk...

Bi söz vardı, insanlar 5 yılda yapabileceklerini gözlerinde büyütüp 6 ayda yapabileceklerini küçümsemeseler, harekete geçmeleri kolaylaşırdı.

Evrenin tüm bilgisi ve süreçlerini içinde barındıran tüm hücrelerimizle arıyoruz cevapları.
Ruhumuzla bedenimizi en güzel seyahatlere çıkarmak dileğimizle.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

öylesine bir roman



Göreceli zamanın bana çok uzun geldiği bir uzun zaman sonra merhaba, fotoğraflar Eminönü'nden Orhan Pamuk'un İstanbul'a dair bende bıraktığı izlerin peşinden koşan benin bulunduğu bir apartman dairesinin merdivenlerinden ve penceresinden. gece yarısı camiinin minaresi çevresinde dolaşan martıları izlerken başka zaman dilimlerine gitti hep zihnim. İhsan oktay anar'ın bana anlattığı Osmanlı mı dersiniz, Orhan Pamuk'un romanlarını okurken yudum yudum tadını aldığım İstanbul mu bilinmez bu apartman dairesi, kiminin çocukluğu, kiminin geç yetişkinliği, kiminin de tüm hayatının geçtiği bir yer. benim gibi bir yolcunun da hanı oldu bir süreliğine.. seyahatlerimde aklıma kazıdığım hisler oluyor, o yerleri daha da özel kılıyor bu hisler, çünkü aradan onlarca ay-yıl geçse bile o anı hatırlamama yardım ediyor hisler. gözlerimi kapayıp o kokuyu ve renkleri içime çektiğimde bir nevi zamanda ve mekanda yolculuk ediyormuşum gibi geliyor.
insanın içinden kaçmak için dışına yaptığı yatırımlar, içinde kabul edemediği (insanın doğasında,bütünün bir parçası olan) tüm kötülükleri saklamak için aldığı tüm güzel kıyafetler, mobilyalar, boyalar.. sığamadığı bedenini sığdırmaya çalıştığı malikanelerden uzakta bir yaşam sürmek için adımlar atıyorum. İçim içime sığmıyor yine de:) belki de bunun için. okuduğum romanları yaşayarak görmek, tüm hisleri içime çekmek için bakıyorum dünyaya tepeden.






12 Mayıs 2017 Cuma

Yol, çizmek, benlik, hikaye, deneyim, bütünlük, gezmeler, ruh, kavuşmalar, hayaller, planlar, ihtimaller..

Hashtag koyamayacak kadar üşengeç ama sabahları erken uyanacak kadar mutlu, nisanda denize girecek kadar ateşli, karar vermeyi gerektirecek kadar durumların içinde kararsızım. Zaman öyle bi zaman ki, bir dalganın kayalıkları okşadığı gibi tuzlu, bir rüzgarın ağacı kökünden sökecek kadar sert estiği, sanki dünyanın geçmediği bir zaman.

Oysa hala benzer yaşam döngüleri içinde ilişkiler kuruluyor, duygular açığa çıkıyor. İnsanoğlu egemen olduğunu sandığı yeryüzünde, kendi içine dönüp olan biteni çözemediği için başladığı yere geri dönmekten hiç çekinmiyor.
Maksat bi nebze olsun duyguları açığa çıkarmak, duygularla barışmak ve döngüleri kırmak nihayet. Çünkü öğrendikçe, yaşam yepyeni bir şekil alıyor, geçmişin iyi ve kötülerle varlığının kırılmaz sanılan döngülerini iyileştirerek geleceğin bilinmezliginin endişelerini yok edebiliyor insan. İnsan tüm geleceğini yeniden şekillendiriyor tüm ruhuyla, o anın ruhuyla.

Hayat çok güzel diye düşündürüyor sonra, çünkü güzellik gökyüzünün tüm renkleriyle beraber kabul edildiğinde.