24 Temmuz 2023 Pazartesi

kendi kendime

 

kaynak:wikipedia
Bu Stephan Porges'in Polivagal teori kuramı. 
bu şekilde bir hayat özeti çok net anlaşılabilir. yaşamın kendisi, tüm duygularla. kaç-savaş-don ve dinlen-sindir-yenilen çerçevesinde geçiyor. sinir sistemimizi anlayabilirsek, yaşamımıza daha kolay hakim olabiliriz diye anlıyorum.

bir şeyler olup bitiyor. 

hayat hep anlardan ve sonlardan ibaret gibi hissediyorum son zamanlarda. başlangıçlar ve bitişler oluyor, yas süreçleri eşlik ediyor ya da edemiyor.

ve hiç bitmeyen bir çatışma var, hem içeride hem dışarıda. hem içimde hem dışımda. 

içerisi sürekli ne olup bittiğini algılamaya çalışan, kavgalı bir zihin. tanımlayamadığı onlarca belki yüzlerce hisle zaman zaman huzursuz olan, zaman zaman merkezine yaklaşan ve yine uzaklaşan. 

dışarısı ise makro evren.

Bu da Bronfenbrenner'ın ekolojik sistemler kuramı.
yaklaşık 3 senedir dahil olduğum bir grubun 'sen değiş, dünyan değişsin' sloganı tam da bu mikro-makro evren pratiğini temsil ediyor benim için. içimde olanlardan bağımsız, makro dünya, ülke, toplum, büyük şehirin büyük büyük kaosların içinden geçtiğini görüyorum yine. ekonomik kriz giderek büyüyor, mevsim değişiklikleri ile çok şey değişiyor, depremin ardından hiç bitmeyen problemlere yenileri eklendi. yani zaten her zaman var olan problemler, bunlarla daha da görünür oldu. yani zaten daha da artırırsak aslında bu dünyada var olan atalarımızın tüm tarihsel süreçleri boyunca atlattığı felaketlerden döngüsel olarak farkı olmayan bir dönem de yaşıyoruz. atalarımız bütün bu felaketleri, zorlukları yaşarken, medeniyetler kurup yok olurken, bize aktarılan birçok baş etme becerisi de aktarılmış bu senaryoda. 
peki şimdi ne değişti? sanıyorum bunun cevabı hız.
2023 yılındayız, teknolojinin, iletişimin çağın çok ötesinde olduğu bir yerde, yani makro evrende büyük büyük değişimler olurken, buna uyumlanmaya çalışan sinir sistemlerimiz, her ne kadar zaten binlerce yıllık travmatik serüvenlerden hayatta kalmış olsa da, çağın hızına adapte olamıyor. 
mikro evrenlerimizin daha iç halkasında bir de bilincimizin yer altını temsilen katmanlarını dahil etmek istiyorum bu yazıya. 
onu da bu renklere bağlayalım. çünkü bilincimizin spiral şeklindeki katmanlarına indikçe, mikrodan makroya başka evrenlerle karşılaşıyor. kendimizi yeniden anlamaya çalışıyoruz. 

içsel evrenin derinliklerine inip kendimizle yüzleştikçe, dış dünyadaki aynalarımızla karşılaşmak da bir o kadar mümkün oluyor. 





19 Temmuz 2023 Çarşamba

yazmak üzerine

 öyle ne olacağını bilmeden yazıp durmak geliyor içimden. sonra tıkanıyorum. takılıp kaldığım yerlerde karalamalı, çizmeli şeyler başlıyor. anlamlandıramadığım bir şeyler diye bir blog yazıyorum 10 seneyi aşkındır:))

yazmak üzerine diye bir başlık koymuştum bu yazıya. bu yazıyı yazdıktan bir süre sonra, sürekli konuşmanın iyi gelmediği şeyler olduğunu, konuşmayla ifadenin yetmediği yerler olduğunu gördüm.

söz ötesi yerler var, onları ifade etmenin bazı yolları da çizmek, resim yapmak, çeşitli boyaları ve formları kullanarak sanat yapmak, bedeni dans, yoga ve bilumum formlarda kullanmak olabilir.

ifade bulamayan ama var olan duygular ve düşünceler zaman içinde bize sıkışmışlık hissi verebilir, hastalıklara ve ağrılara yol açabilir. susmamıza ya da daha çok konuşmamıza sebep olabilir. sadece konuşmak yerine alternatiflerine alan açabilmek çok şükür ki mümkün.

kendi yaşamda dengemizi, merkezimizi bulmamıza yardım edecek yollar, yöntemler var. size ne iyi gelir?

16 Temmuz 2023 Pazar

yas

 yas nedir? yas nasıl tutulur?

yasların zamanında yaşanmadığı, görmezden gelindiği yerler var mıdır?

yası hiç anlamamak mümkün müdür?

yası yaşamadan ölmek mümkün müdür?

başkasının tutamadığı yası içselleştirmek mümkün müdür?

takıldım kaldım bu soruda. 'yas, bir kaybın ardından yaşanan derin acı' diye tanımlanıyor sözlükte.

 yaşamın içinde sürekli tamamlanan, kaybedilen, biten süreçler var. bol bol da acı.

biten şeylerden sonra yaşananlar da bu acıya ve yasa dair.

yas içinde öfke, suçluluk, kaygı barındırıyor. belki de umut. umut da yastan doğar. dinleyelim linki.


Sahi davetli midir dünyaya ilk düşen insan

Her davet gece için bir mum yakar gün doğmadan

Söz etmek umuttan aydınlıkta daha kolay 

Oysa en çok karanlığın buna ihtiyacı var.

 

Değil mi ki, umut yastan doğar.

Yeryüzü yası gözyaşında akar. 

Her bir insan aynı zamanda ortak hüznü yaşar. 

Ve layiğiyle yaşamadan umut doğmaz

 

Kuşlar, ceylanlar, gecenin tüm yıldızları 

Hiçbiri durdurmak istemez ki bu yası. 

Döner gelirler, beklerler, duyar onlar.

Kalbin kalbe değişini müziğinden tanırlar. 

 

Benim hikayemde umut yastan doğar.

Yeryüzü yası gözyaşında akar. 

Her bir insan aynı zamanda ortak hüznü yaşar. 

Ve layığıyle yaşamadan umut doğmaz.