14 Temmuz 2024 Pazar

özlemler

 ömrüm için yeterince uzun sayılacak bir zamanda yoga dersleri verdim alanyada ve online olarak. ben ilk derslere başladığımda çok az süre bir hocanın derslerine katılıp, hemen eğitmenlik eğitimi alınca hep ders vermeye başladım. hiç bilmeyen birisi olarak öğrendiğim için de hiç bilmeyen bir topluluğa eeeen baştan, hep baştan, detayları hiç kaçırmamacasına yönergelerle anlattım tüm dersleri. bir şey yapayım en iyisini yapayım, ders vereceğim bütün yogayı anlatayım yoksa anlaşılmaz kaygılarıyla geçen onlarca hatta yüzlerce ders. pazartesi-çarşamba-cuma hep yoga günleriydi. 

çalışkan kızımız gefi'nin hep dershane günleriydi bunlar, genç yetişkin yaşamında da kendine bir uğraş buluverdi aynı günlerde. tesadüf müdürü bilinmez.

yoga dediğimiz de burada hatha yoga. beden aracılığıyla duruşlar ve nefeslerle çalışılan bir sistemin aslında küçük bir kısmı. işte burada yoga duruşları devreye giriyor ve duruşları 'travmaya duyarlı' açıklamalar yaparak anlatmak, bir yandan da oryante olmayı mümkün kıldığı, zihni de ikna ettiği için benim hep tercih ettiğim bir yol oldu. hep de korkum vardı tabii. 

hareket geçmişi de kısıtlı bir insan olduğumdan, bolca hareket etsem de bunları öğretirken kimseyi incitmemek istedim ve bu da çok temkinli yaklaşmama sebep oldu. aşırı bir uca kaydığım yerlerdi diye görüyorum şimdi. 

25-30 yaşlarım aralığında bu eğitmenlik tecrübesini deneyimlerken, bu yaş aralığının yaşam-kariyer-iş-aile-ilişkiler dengesi ve dengesizliği içindeyken taa ortaokulda bir hocamdan duyduğum ve hiç unutmadığım, 'ne kadar istikrarlısın' cümlesini çok yaşatan da biri oldum ve 4 yıl kadar özel zamanlar hariç ne olursa olsun bu derslere devam ettik. o sıralarda zaten ben psikolog olmak istemiyorum, bu benlik bir iş değil diye çığırtkanlık yaparken, kendimi asla da yeterli görmediğim, bu mesleği de yapmaya layık görmediğim zamanlardan geçiyordum. genel olarak deneyimim hep istemeyen çocuk olduğum gerçeği üzerinden şekilleniyordu. içten içe her zaman acaba isteniyor muyum, acaba yeterli miyim, acaba değerli miyim soruları ile geçiyordu. her ders kendi içinde başlayıp biten, başlangıcı ve sonu olan en azından sürecin kendisi rahatlatıcı olan bu disiplini uygulamak ve uyguladığım kadarını anlatmak bana bir yandan da müthiş bir keyif veriyordu. 

ne yapmak istediğini bilmeyen, ne yapmak istemediğini bilen bir genç kadın vardı o yıllarda. büyük sorumluluklar almak istemeyen, uzaklara gitmek isteyen ve her istediğinde gidebilecek bir özgürlük isteyen, kapalı alanları hep sevmeyen, mesaili işler istemeyen birisi...

düzenli bir programda dersler vermeye başlayınca kulaktan kulağa yayılan dersler başladı. sahilde başladı, herkesin ulaşabileceği, bunu uygulamak için sadece bir mata, hatta ona bile ihtiyaç olmadığını anlatmaya çalışan biri oluverdim. hareket et, nefes al, dinlen. bir anlığına da olsa böyle anların mümkün olduğunu hatırlatıverdik kendimize bu çalışmalarla. 

topluluk seven ben, pek tanıdığı da olmayan ben olduğumdan, yoga ve kahvaltı etkinlikleri yapmaya başladık bir süre sonra. derslere gelen insanlarla herkesin evden bir şeyler getirdiği bol bereketli sofralar kuruverdik. etkinlikler geldi, kamplar geldi. bu mesaisiz düzende rahatça serçenin uyanıp güne başladığında ekmeğini bulduğu gibi yaşayabilir oldum. geçim kaygısı çok yükseklerde olmasa da var oldu tabi hep. güvencenin olmadığı bir düzen aynı zamanda bu. özgürlük ve bağlılık arasında gidip gelen bir hal yani. kendi işini kuran, kendi markasını kuran biri oluverdim. ama bir stüdyom yok, herkes var sansa da. televizyon kanallarından ücretli reklamlar için arayanlar mı dersin, bize sponsor olur musun diyenler mi dersin büyük bir stüdyo sanıyorlardı beni.

süreçte dersler, etkinlikler derken onlarca keyifli an ve arkadaşlarım oldu. artık bu dönem sürmese de bağımızın sürdüğü güzel insanlar var. şimdi bu dönem kapanalı neredeyse 2 yıl kadar oldu, başlatıp büyüttüğüm bir sürecin bitmesinin yasını tutmaya pek de zaman ayıramadım. bazen özlüyorum o kaygılı olsa da deniz kenarında yaşamını sürdüren dersleri mümkün kılan kendimi. koşturduğum dersleri... artık geriye o sürece bakınca insan ilişkilerimi ve insanların sorgularını, sorularını daha iyi anlayabiliyorum. mesafesini koruyan ama yaşam enerjisiyle dolu o çocuksu hallerimi çok özlüyorum. deniz kenarını bir de.