8 Eylül 2024 Pazar

sessizliğin peşinde

Bugün cevizlerin peşinde bir yolculuk halindeydik. Ankara'ya yaklaşık 120km uzaklıkta bir köy burası. Evlenince kütüğümün taşındığı yer bir yandan. Eşimin babasının çocukluğunun geçtiği topraklara ziyarete gidiyoruz 2 senedir. Geçen sene çok az ceviz veren bu ağaç bu sene bir sürprizle coşmuş idi :) Biz var olmadan önce de ceviz veren, biz bu dünyaya gözlerimizi yumduğumuzda da tüm yaşadıklarına rağmen cevizlerini -büyük ihtimalle- vermeye devam edecek bu ceviz ağacının cevizlerini toplamaya geldik köye. Hem yaz sezonunun sonuna doğru gelirken her yerden fışkıran böğürtlenler hem de armut ağaçları ile çevrili bir alandaydık.
 

Ağaçtan içsel bir izin alarak başladım ben dökülen cevizleri de toplamaya, hummalı, bol uğraşlı bir toplama macerası oldu. Toplarken alelacele hepsini toplamaya çalışmak ilk aklıma gelen hal olsa da kendime hatırlattım, acele de etsen, keyif alarak da yapsan bunu toplayacaksın. O zaman tadını çıkara çıkara, keyif alarak ve anda kalarak bunu yapmayı deneyebilirsin dedim kendi kendime. Benim performansımı değerlendiren bir mekanizma olmadığını, yaptığımın son derece yeterli olduğunu da hatırlaya hatırlaya toplayıverdim düşen cevizleri. Sonra da çocukluktan kalan bir alışkanlıkla kırıverdim oracıkta, taze cevizleri kırınca dışındaki o yeşil etli kısım nasıl bir iz bırakır parmaklarda hatırlamama rağmen :) ellerim lekeleniversin. Bu anın, deneyimin keyfini tekrar hatırlamak bile içimi ısıtıyor. İçimdeki obur kız, yaşam oburu, her şeyin tadına bakıp hepsini yemek isteyen küçük kız booolca doydu bugün.

Sonra köyün asıl önemli kısımlarından akraba ziyaretlerine geldi sıra. Aslında bu bir aile yolculuğu da olduğundan bir yandan bolca yüzleşme, belki tetikleyici bir içerik de oluşturuveriyor. Ram Dass; Eğer aydınlandığınızı düşünüyorsanız gidin ailenizle bir hafta geçirin diyor. ben de yaklaşık 6 yıldır içinde olduğum bu aile dinamiğinde bir gözlemci olarak mümkün olduğunca az tetikleniyorum. Bu yolculukta zorlayıcı duygular çıkıyor. Artık yetişkin çağımızda ebeveynlerimizin yanında onların da keyif almadığı hallerine tanık olabiliyoruz. Onların hem yaşlılık süreçlerinde geçiş dönemlerine tanık olurken yaşadığımız hüzün, hastalık süreçleriyle gelen çaresizlik hisleri ve yine onların tamamlanmamış mevzularına dair geliştirdikleri tutumun -bu belki geçmişe özlem, belki bolca öfkeli halleri de demek- bizde uyandırabileceği bütün karmaşık hisler de diyebiliriz buna.  Yetişkin hallerimizin onları çok da onaylayamayan tavırları olabilir. Yine de onları -ve kimseyi- kurtaramayacağımızı hatırlamak, herkesin kendi yolunu yürüdüğünü bilmek iyi olur. Hatta bunu sıkça söyleme ihtiyacı hissetsem de birisi için yapabileceğimiz en iyi şey kendimizle çalışmaktır. Benim kendimizle çalışmaktan anladığım şey elbette terapiye gitmek değil sadece. kendi süreçlerine tanıklık edebileceğin içsel çalışmalar yapmak. Sonuçta kendiyle çalışan insan, kabı genişledikçe, acılarına derinden bakabildikçe, acı çeken insanlara da belirli bir anlayış geliştirebilir ve o acılara illa bir çözüm bulma zorundalığı hissetmeden de yanlarında olabilir. Zamanında biz çocukken zorlandığımız hallerde duygularımızın kapsanmadığını içsel olarak bildiğimiz zamanlardan ŞİMDİ ve BURADA yetişkin olduğumuzun bilinciyle devam edebiliriz akışa.

Neticede hayat bu anlardan ibaret. Bir akrabanın bu sessizliğe, sadece doğanın sesine açılan balkonu muazzam hisler uyandırıyor. Burada ne güzel öğlen uykuları uyunur, ne güzel yazılar yazılır ve kafa dinlenir diyorum. Bahçeli bir ev hayalime doğru yola çıkmaya devam ediyorum :)

Hiç yorum yok: