31 Ağustos 2024 Cumartesi

bir bisiklet yolculuğu


Bu uzun zamandır kendi başıma yaptığım en keyifli yolculuklardan biri olduğu için aşama yaşama yazmak istedim bunu baştan sona. katlanır bisikletimle taa beyşehir'den eryaman'a eve dönüş yolculuğum. 2024 oldu ve artık o kadar bloglar yok ve intagram reels'lar sanki bu dünyayı ele geçirdi. görsel hızlı geçişli videoların köpeği de olduk. bir dopamin döngüsünde yaşıyoruz bu şehir hayatında. olsun, dünya hep akıyor ve süreçler dönüşmeye devam edecek. bunun önüne geçemeyiz. yeni süreçleri seçip bunlara adapte olmayı seçebiliriz.

Ağustos 2024. Karavanımız gelmiş, yaz tatili dönemi. çalıştığım okuldan 1 ay ücretsiz izin almış, yeni maceralara açılmışız sevdiceğimle. 10 günlük bir rotanın ardından Ankara'ya dönüp ofiste yüzyüze seansları tamamlayıp, misafirleri ağırlayıp ertesi gün Alanya'ya Bağlanma ve İlişkiler atölyesi anlatmaya gidiyorum. 18 kişiyle buluşacağım bu atölye için. çok keyifli bir 3 saat geçiriyoruz. mevzuular derin, konuşulacak, yazacak, çizecek çok şey oluyor bu buluşmada. Birkaç gün daha Alanya'da sevdiğim, özlediğim yerlerde vakit geçirip Beyşehir'e göl kenarında kamp atmış eşimin yanına dönüyorum. 1 gece muazzam ıssız ve sessiz, muhteşem doğasında soluklanıp, köy pazarında muazzam sebze, meyve ve kaotik bir coşkunun içinde buluyorum kendimi. pazarları çok severim. toprağa yakın, bir yandan da güvende hissettirir beni. 

ve benim dönüş yolum başlıyor, çünkü seanslarım var, Murat kampta kalmaya ve tatilin son günlerinin tadını çıkarmaya devam edecek birkaç gün daha. yaptığım iş her neyse onu yaparken sürdürülebilir olması ve istikrar benim için hep çok değerli oldu. orada olurum hep. tüm mevcudiyetimle orada olmaya çalışırım. 
neyse düştüm yollara bu sefer aramıza yeni katılan minnoş bisikletimle, muratın fikriyle. önce bisikleti almalarına çok sevinerek, beyşehirden konyaya giden otobüsle 1 saat yolculuk yapıp, sonra da hızlı tren garına ulaştım bisikletle. yaklaşık 5 kmlik bir mesafede konyayı dolaştım tren garına gidebilmek için.
tren garına varmak, ilk kez trene bisikletle binmek yeni bir şeyler yapmanın heyecanıyla olmak beni çok canlı hissettirdi. ve şehrin içinde kendi bisikletimi sürerken, -genel olarak bisiklet sürerken de o canlılığı hissederim- canlılık yüzümdeki kaslarıma, vücudumdaki tüm hücrelerime doluverdi. bu canlılığı son aylarda kapadokya'da hiç bilmediğim bir alana kendi başıma belediye otobüsüyle giderken de hissetmiştim. yolda oluvermenin kendisi bile birçok duygu geçişini yumuşak bir şekilde yapmaya yardımcı oluyor. günlük telaşeler içinde merak, heyecan, coşku her zaman öfke, huzursuzluk, kopukluk, yorgunluk kadar yoğun hissedilmiyor sanırım. merak, heyecan, coşku ve neşe peşinde çıkıyorum böyle beklenmedik yolculuklara. onları aramıyorum da yolda karşılaşıyoruz diyelim :)
ve eve yine 6km uzaklıktaki tren garına varıp, eve de bisikletle geçiyorum. ilk işim tabi ki günlerce deniz ve göl kenarlarında tatilini geçirmiş biri olarak ankara'da en yakın olduğumuz sulak alan orada duruyor mu diye bakmak oluyor. yerinde duruyor şükür. canımız göksu parkı. nice güzel maceralara.
*son görsel birkaç kilometre uzunluğundaki göl kenarında tek başına bütün güzelliğiyle rüzgara dayanmış bir muhtemel gelincik. ilginçtir, kamp alanında bisikleti sürerken yaklaşık 1.5 km sonra tekeri patladı ve telefon da yanımda olmadığı için karavana dönene kadar o sessizliğin içinde keyifle yürüyerek karavan alanına dönmek durumunda kaldığımda bu çiçeği gördüm. benim için büyülü bir andı. yavaşladığım zaman gözümden diğer zamanlarda kaçabilecek detayları keşfetmek karavana dönüp tekrar yola düştüğümüzde arabayı bu fotoğrafı çekmek için durdurdum. 









 

Hiç yorum yok: